Hukuk devleti mi? Eflak Boğdan Beyliği mi?

Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) önceki gün bir açıklama yaparak “Yargıda Paralel Yapılanma” iddialarına ilişkin inceleme başlattığını ve bununla ilgili müfettiş görevlendirdiğini açıkladı. Yapılan açıklamada, bu iddialara ilişkin kaç yargı mensubunun, ne ile suçlandığı gibi bir ifadeye yer verilmedi. Dolayısıyla HSYK açıklamasından (isim ve sayı, somut iddia vs unsurlara yer verilmediği için) Türkiye’de görev yapan tüm yargı mensuplarını kapsayan bir karar alındığı sonucu ortaya çıkıyor. (Aksi yönde bir açıklama henüz yok)
Peki, kurulun genel olarak tüm yargı mensuplarını kapsayacak bir inceleme izni vermesi hukuken mümkün mü? Üstelik söz konusu “Paralel yapı” iddiaları tarihin en büyük yolsuzluk skandalının patlak verdiği 17 Aralık sonrasında bizzat dosyaların taraflarının (suçlanan, şüpheliler, şüphelilerin yakınları) dile getirdiği bir iddia iken (iddiayı ortaya atanların güvenilirliği, yargı önünde aklanamaması da dikkate alındığında)  ve bununla ilgili Anayasa, yasalarda “paralel” diye bir suç örgütü tanımlaması, Yargıtay’ın emsal kararı dahi ortada yokken… Kanunun tanımlamadığı bir örgüt, suç inceleme konusu yapılamaz.

Yasalar bu konuda ne diyor?

Kurulun bu açıklamasını baz alırsak, durum alenen Anayasa’nın 38.maddesine aykırılık teşkil ediyor. Anayasa 38.maddesinde “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez” deniliyor. Yine aynı maddenin devamında, “suçun şahsiliği” ilkesinden bahsediliyor, yani bir konuda birilerini suçlayacaksanız, onların kimlikleri, ne ile suçlandığı “Ahmet Mehmet’in kafasına sopa ile vurmak suretiyle yaraladı” örneğinde olduğu gibi somut ve suçun şahsiliğine atıf yapılması gerekmekte.

Anaysa 38.madde de durum şöyle özetleniyor:
“Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur. Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz. Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz. Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez. Ceza sorumluluğu şahsidir. Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz. Ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemez. İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz.”
Ceza sorumluluğunun şahsiliğinden bahsedilirken, tüm hakim ve savcıları kapsayacak bir şekilde alınan bir inceleme kararı aynı zamanda bu haliyle Anayasa’ya aykırılık teşkil ederken, ileride normal hukuk düzenine dönüş sağlanması halinde bu karar ve sonrasında yaşanacaklar için kararı alanlar açısından “Anayasa’yı ihlal” sorumluluğu doğurabilir mi?

Diğer bir mesele ise, hakim ve savcıların yargısal faaliyetten (yargının bugüne kadar tam anlamıyla işlediği, mağduriyetlere sebep olduğu konusunda soru işareti olmamasına rağmen) müzekkere yazıları,  delil takdiri, mal varlığına tedbir koyma dahil takdir yetkisine giren konuların sorgulanamaz olduğuna ilişkin HSYK 17\4.maddesi açıkken, bu karar aynı zamanda kurulun kendi yönetmeliğinde, kanunlarında yer alan maddeleri de ihlal ettiğinin göstergesi olmuyor mu?

Soruşturma kapsamında savcının takdir yetkisi, aldığı kararlara, en sade vatandaş dahi itiraz hakkı yoluna başvurma bilincine sahiptir. Bu bakımdan bununla ilgili kararı (eğer yasalar işliyorsa) yasalara göre, üst derece mahkemelerin sorumluluğundadır. Bunun yanı sıra savcı ve hakimlerin aldıkları kararlara ilişkin tarafların itirazın yanı sıra “karar düzeltme” hakları, kanun yararına bozma yolları da mevcuttur.

HSYK’nın verdiği inceleme izni açıklamada belirtildiği üzere genel tüm yargı mensuplarını kapsayıcı halde ise, kurul önce bu suçlamayla karşı karşıya olan yargı mensuplarının sayısını, yöneltilen iddiaların somutluğunu, kararın gerekçesini alenen ortaya koymak zorundadır. Yoksa, bu açıklamaya dayanılarak, Anayasa, yasalara aykırı bir şekilde görünen bu karar bir hukuk devletinden daha çok, Eflak Boğdan Beyliği'nde alınması mümkün olacak bir karara benziyor.

Popüler Yayınlar