Sen sapık mısın, deli misin, hain misin, defol git!




“Türkiye’de bir hukuk devletidir” yalanının yıllarca nasıl pompalandığını bugünlerde daha net görüyoruz. “Türkiye bir hukuk devleti değildir” , “Türkiye’de hukuk gücün sopasıdır” hatta bir devlet midir o da tartışılır hale geldi.


Devlet dediğin mekanizma kişilere göre, dönemlere göre şekillenmez. Vatandaşı dövmek, korkutmak, denizlere dökmek, hapislere atmak, hırsızlığı  haksızlığı örtbas etmek, ağzını açanın sabah kapısına dayanmak için değil, bunun aksini sağlamak için vardır. Bunun için işletilir.



Öyle bir sistem var ki Türkiye’de, bu sistem ne AKP ile başladı ne de onun bitişi ile biteceğe benziyor. Birilerinin babasının çiftliği olurken, başkalarının cehennemine dönüyor.



Bir devleti devlet yapan en önemli şey hukuktur. Bu hukuk her vatandaşın can mal güvenliğini korumak, eşitlik sağlamak, güvence yaratmak için vardır.



Bizde hukukun kendisi “hukuksuzluk” sayılıyor, “hukuk” talep etmek suç oluyor.



İktidarlar sorunlu, zaafı olan insanlara teslim ediliyor. Arka planda devleti babasının çiftliği gibi görenler bu zaafları kullanarak, iktidarları avuçlarının içine alıyor ve onlara istediklerini yaptırıyorlar.



Hırsızlık AKP ile başlamadı ki onun gitmesi ile bitsin, Demirel’in ailesinden, Özal’ın kabinesine kadar iktidara gelenlerin ya zaafları ya da böyle usulsüzlükleri vardı.



Göstermelik bir hukukumuz, yasalarımız var. O hukuk ve yasalar diyor ki “her vatandaş eşittir, hukukun üstünlüğü ilkesi, yargıç ve savcılık teminatı vardır”



Köylüye, gariban vatandaşa suç iddiası üzerine  uygulan hukuk, herkese uygulanır.



Sen diyorsun ki köylü ahmet efendinin oğlunu baklavadan alıyorsan, soruşturuyorsan, siyasetçi ya da iş adamının oğlu da bu suçu işlediğinde onu da alıp soruşturmalısın…



Ama öyle mi oluyor hayır! Teoman Koman’ı milletin meclisi çağırıyor “sizi tanımıyorum ben bilmem kimim gelmiyorum” diyor!



Umut Kitapevi baskını oluyor, “ benim komutanımın adını nasıl ağzına alır, hakkında iddianame hazırlarsın, senin hukukun benim paşama işler mi?” İtirazı dillendiriliyor.




90’larda devlet denilen şeye ters düştüğü belirtilen Kürt iş adamları listesi yapılıyor, arsalarda gecekondularda ensesinden kurşunlanmış cesetleri bulunuyor. “Boşver onlar terörist hakkı hukuku mu olur. Bırak öldürüldükleri yerde yatsınlar” mantığı pompalanıyor.



Devlet mafya bir arada Susurluk’ta basılıyor. Mehmet Ağar çıkıyor, “tosunlarım” diyor, deliller örtbas ediliyor. Edilemezse otele dönüştürülen bir cezaevine göstermelik gönderiliyor…



Böyle binlerce olay var.



Mit müsteşarı ifadeye çağrılıyor. Başbakan çıkıp benim müsteşarımı sen çağıramazsın diyor. Göndermiyor. Savcı öylece kalıyor!



Genelkurmay Başkanı kendi askerinin suçlamaları, ifadeleri ile tutuklanıyor, ses askerden çok, gizli emir erlerinden geliyor!



Başbakanın oğlunun kapısına polis gelirse vurun emri verdik deniliyor!



Başbakanı geçtim ondan önce adalet bakanı, verilen “yargı kararlarını tanımıyorum” diye bağırıyor!



Adalet Bakanının yargıyı tanımadığı, yargının bakandan emir almam dediğinde tutuklandığı yerde neyi tartışacaksın?



Savcı polis bir yolsuzluk soruşturması yapıyor. Bunda bakanların, iş adamlarının medya patronlarının adı geçiyor!



Kendine aydın diyenler, siyasetçiler, hatta yargıçlar kalkıp “bunların niyeti bozuk, iktidarı devirmek istiyorlar” savunmasına geçiyor.



Niye senin ülkende hukuk mu niyet mi baz alınıyor!  Niyet okuyarak mı, yoksa somut delillerle mi adalet işletiliyor!



Gariban köylünün oğlu tutuklanırken bağırıyor musun, işçi babanın oğlu öldürüldüğünde iş adamının yakasına yapışıyor musun?

İnsanlar ana dilini konuşmak istiyor hakkını arıyor musun? Yoksa bunu tehlike olarak mı görüyorsun? Susturana değil de susmak zorunda kalana mı kızıyorsun ?



Askeri öldürülürken Ankara’da resepsiyonlarda, Boğazda  oturan paşaların karşısında hazır ol da mı duruyorsun, yoksa askerlerin nasıl öldü diye mi soruyorsun? El bombasını askerin eline veren komutanın yakasına mı yapışıyorsun, yoksa ortaya çıkaran gazeteciye “bavulcu” mu diyorsun!



“Başbakanım benim canım o, orada dursun yol da yapar yolsuzlukta, tırları da olur, denizlerde cirit atan gemileri de senin niyetin bozuk” diye sorgulayanı taşlıyor musun?



Bak kardeşim, senin bu yapamadıklarını yapanlar, yani senin hakkını hukukunu gözeten insanlar senin yüzünden bedel ödüyor!



Biri gidiyor “yasalar var” diyor, “vergi kaçırmak, hayali ihracat yapmak, rüşvet almak, kamu malını parasını şahsi işinde kullanmak suç” diyor! “Biz köylünün, işçinin oğlu baklava çalıyor diye alıyoruz bunları niye almayalım” diyor, adamı dövüyorsunuz! Hatta bunu soruşturan soruşturuluyor.



Soruşturmanın soruşturulduğu, hukukun eşitlik ilkesinin gözetilmesinin suç olduğu yerde aslında hukukun kendisi suç oluyor!



“Bizde kimse güçlüye dokunamaz” demek, “bizde hukuk yok uygulanamaz” demektir! Bilmem anlatabiliyor muyum? Sanığın iddia makamını sorgulamasının adı hukuk olmaz. İllegal olanlar legali taşlıyor! Birileri bunu alkışlıyor.



Adam kalkıyor bir şeyleri değiştirmeye çalışıyor, karısına kadar tutukluyorlar.



Bu insanlar bir kadına tecavüz etse yine generalim, paşam, müsteşarım, oğlum, bakanım, iş adamım mı diyeceksin?



Hukuk diyen çeteci oluyor.



Şu an içeri atılanların, yapılanların tek nedeni var. “Biz de hukuk yok, güçlüye uygulanamaz neden anlamıyorsunuz. Hiç bir zaman da olmayacak, umudunu kes, buna uy”



Bir başbakan soruşturulamaz, mit müsteşarı alınamaz, Genelkurmay başkanı tutuklanmaz ne demek?



“Biz de garibanları soruşturabilirsin, onları kucaklarında bebekleri ile hapse atabilirsin, ama yukarısına çıkma, biz normal bir ülke değiliz. Biz de hukuk; garibana, aydınlara, gazetecilere, akademisyenlere hatta yargının kendisine sopa, güçlüye kalkan oluyor” demektir!



Ha sen bu düzene uymadın gidip bunları soruşturduysan niyetin bozuk! Sapık mısın, terörist misin, deli misin, birine mi hizmet ediyorsun! Kesin arkanda biri var yoksa tek başına bunu yapmanın imkanı yok. Çünkü yapan olmamış!



Sen başımıza bela mısın?



Bu kanunlar onlar için konulmadı! Onları oraya taşıyan vatandaşlar için var. Git onları istediğin gibi döv! Hapse at!



Bakanı duymadın mı? Adalet Bakanını! “Bu kararı tanımıyoruz” diyor!



Adalet bakanından iyi mi bileceksin? O sana yapılan yasayı tanıyor, ama güçlüye  yapılanı menfaatine ters düşeni tanımıyor!



Terbiyesizliğin lüzmü yok! Ya defol git, ya sus ya da ağaç kabuğu falan ye!



Yoksa gebertin bizi diye yalvarırsın!

Adamı o hale getiririz biz!



Yürü git bak hala hukuk diyor!

Kime diyorum, sen gazeteci misin?

Evine gidebiliyorsun hala konuşuyorsun?

Ey savcı sen kimsin ya?

Aklını kendine sakla ey akademisyen bozuntusu!

Sen de saz çalıp durma, akardonu bozuyorsun memleketin!

Git kitap falan yaz, ben sana yazacağın yer de bulurum. İstersen askeri helikopter gönderirim! Yeter ki ses çıkarma!
Polis efendi, sen niye bakanıma gidiyorsun? Saat aldığımı söyleyen şerefsizdir diyor…
Ayakkabı kutusunda parası varmış: camii parası lan onlar!
Fetullah’çı mısın sen yoksa?  Niyeti bozuk seni!
Bak bizim gazetecilerden daha mı iyi biliyorsun!
Selvi boylum al yazmalımın gördüğü büyük resmî sen görebiliyor musun?

Yargı her zaman ki gibi altın çağını yaşıyor!

70 yaşına geliyorsun, hala “hukuku aramaya devam edeceğiz, korkmayacağız” diyorsun! İyi madem baban gibi git sen de cezaevinde ara!

Ebru’nun çocuğunun psikolojisini de bozdunuz!


Bayrağın arkasına saklayacak suçu, dinin arkasına saklayacak günahı yokmuş!


Alo Fatih duyuyor musun?

Kes yayını…

Hukuk diyorlar…

Eşitlik diyorlar…

Ana dil diyorlar…

Hala nerede yaşadıklarını bilmiyorlar, yıllardır süregelen geleneğe karşı geliyorlar…

Adresi ver…
Burası Türkiye!
Çıkış mı arıyorsun? 
Gider deniz de boğulursun!
Karaman’a sorduk `bir şey olmaz` dedi!


Popüler Yayınlar