Daire tarafından verilmeyen soruşturma iznini bakanın res'en vermesine şerh düştü

67 Polis ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca hakkında reddi hakim talebini kabul eden 29.Asliye Ceza ve tahliye kararı veren 32.Asliye Ceza Mahkemesi hakimlerinin HSYK tarafından açığa alınması akabinde de soruşturma izni verilmesi kararına muhalif kalan HSYK 2.Daire  üyesi Mahmut Şen, muhalefet şerhi düşmesine ilişkin açıklama yaptı.
Şen, yaptığı açıklamada, açığa alınan ve haklarında soruşturma izni verilen hakimlere savunma hakkı tanınmadığı, ne ile suçlandıklarının bildirilmediği gibi hususlara dikkat çekti. Öte yandan, hakimlerin önce açığa alınması daha sonra da haklarında soruşturma izni verilmesine de dikkat çekti ve şunları söyledi:“HSYK 2. Dairesi tarafından verilmeyen soruşturma izninin Adalet Bakanı tarafından resen verilmesi nedeniyle yürütmeden bağımsız olarak algılanmayacağı…” Öte yandan Şen, yargısal kararların bozma yoluna gidilmeden direk  HSYK tarafından müdahalesine ve kararlarının yok hükmünde sayılmasına da muhalefet şerhi gerekçesi olarak sundu. Şen, hakimlerin masumiyet karinesinin ihlal edildiğini de "soruşturma geçiren yargı mensupları hakkında basında çıkan haberler dikkate alındığında masumiyet karinesinin ihlal edildiği, öte yandan kararı verecek Daire üyelerine bile inceleme için yeterli zaman tanınmadığı, gündemin dağıtılmasından yarım saat sonra dosyaların görüşüldüğü gibi nedenlerle verilmiş olan kararlara muhalif kalınmıştır" sözleri ile vurguladı.
Şen’in açıklaması şöyle:

GÖREVDEN UZAKLAŞTIRMA KARARLARINDA MUHALEFET ŞERHLERİ

HSYK 2. Dairesince hakim ve savcılar hakkında verilen görevden uzaklaştırma kararları sonrasında kararın ve muhalefet şerhlerinin içeriği hakkında basın ve yayın organlarında yayınlar yapılmaktadır. Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi açısından, muhalefet şerhlerinin gerekçelerine ilişkin olarak bir açıklama yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Muhalefet şerhleri ortalama 30 sayfadan oluşmakta olup, evrensel ilkelere ve anayasaya aykırı olduğu düşünülen konular hakkında AİHM içtihatları da dikkate alınarak gerekçeler yazılmaktadır. Öncelikle, bu konuda AİHM’nin şu ana kadar hakimlere uygulanan tedbir ve disiplin yaptırımlarına karşı yapılan başvurularda vermiş olduğu tüm kararlar incelenmiş ve uyulması zorunlu olarak belirtilen temel ilkeler çıkarılmıştır. İlgilenenler açısından belirtilecek olursa bu kararlar; Özpınar, kayasu, Albayrak, Kudeshkina, Wille, volkov, Harabin, Oliçiç, Buscemi, Perna, Guja, Baka gibi kararlardır.
Bu kararlarda AİHM’nin özellikle üzerinde durduğu ilkeler şunlardır.
Hakimlere ilişkin disiplin işlemi yürütme organından bağımsız yürütülmelidir. Bu bağımsızlık kurumsal anlamda hem mevzuatta ( de jure), hem görüntü ve fiiliyatta ( de facto) bulunmalıdır. Yargı sisteminin yeterince bağımsız sayılıp sayılamayacağını araştırırken AİHM, hakimlerin atanma ve görevden alınma usulünü, görev sürelerini, hakimlere emir ve talimat verme yetkisine sahip bir makamın bulunup bulunmadığını, haklarındaki itham ve şikayetlerin yargı bağımsızlığı ilkesinin gereği olarak yürütme organından bağımsız yürütülüp yürütülmediğini, bu ithamların zamanında suçlanana bildirilip savunma hakkı tanınıp tanınmadığını, öngörülen usul kuralları ve doğal üyeler yoluyla disiplin süreçlerinde yürütme organının bir etkisinin bulunup bulunmadığını, hakkında itham ve şikayette bulunulan kişilerin her türlü iç ve dış etkiden korunmasına hizmet eden usuli güvencelerin olup olmadığını, inceleme ve soruşturmaların yargı yetkisi kapsamında vicdani kanaate göre özgürce şekillenen yargısal takdir ve kararları hedef alıp almadığını, kanun yolunda düzeltilmesi mümkün olan takdir hatalarının inceleme ve soruşturmaya konu edilip edilmediğini, inceleme ve soruşturmaların yargısal konulara ilişkin olması halinde karar veren mercii tarafından (HSYK) diğer yargı mensupları üzerindeki caydırıcı etkisinin dikkate alınıp alınmadığını, disiplin sürecinin kimin tarafından başlatıldığını, karar veren makamın yeterince bağımsız olup olmadığını vs. dikkate almaktadır.
 
Bu ilkeler ışığında, ilgili yargı mensuplarının inceleme veya soruşturmanın hemen başında görevden uzaklaştırılması, haklarındaki ithamların kendilerine bildirilmemesi, bilgi taleplerinin HSYK tarafından reddedilmesi, itham ve suçlamalara karşı savunma hakkı tanınmadan görevden uzaklaştırma kararının verilmesi, talep eden yargı mensuplarının hukuki dinlenilme hakkının bir gereği olarak sözlü savunma hakkına sahip olması gerekirken bu hakkın kullandırılmaması, bazı soruşturmalarda HSYK 2. Dairesi tarafından verilmeyen soruşturma izninin Adalet Bakanı tarafından resen verilmesi nedeniyle yürütmeden bağımsız olarak algılanmayacağı, yargısal olarak kanun yolu aşamasında düzeltilmesi gereken kararlar nedeniyle hakim ve savcıların soruşturmaya tabi tutulması, bu kararların adil yargılanma hakkı açısından yargı mensupları üzerindeki caydırıcı etkisinin dikkate alınmadığı, verdikleri kararlarının infazının yapılmamasının adalete erişim hakkı ( AİHS’nin 6. Maddesi kapsamında Örnek olarak Süzer Holding –Türkiye Kararına bakılabilir.) açısından evrensel ilkelere aykırı olduğu, soruşturma geçiren yargı mensupları hakkında basında çıkan haberler dikkate alındığında masumiyet karinesinin ihlal edildiği, öte yandan kararı verecek Daire üyelerine bile inceleme için yeterli zaman tanınmadığı, gündemin dağıtılmasından yarım saat sonra dosyaların görüşüldüğü gibi nedenlerle verilmiş olan kararlara muhalif kalınmıştır
Meslektaşlara ve kamuoyuna saygı ile duyurulur.”

Popüler Yayınlar