Tüm yönleri ile kapatılan Deniz Feneri e.V davası
İstanbul 6.Ağır Ceza Mahkemesi, Almanya'daki Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturma sonucunda aralarında RTÜK eski Başkanı Zahid Akman, Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman'ın da bulunduğu 20 sanık hakkında açılan davada sanıkları beraat ettirdi. Ayrıca sanıklara tazminat talep etme hakkı da verildi. Kararda dosyada yeterli delil olmadığı iddia edilirken, bir yandan da zaman aşımı uygulandı.
Beraat ile kapatılan davanın geçmişi aslında beraat kararını da özetledi. Almanya’nın yürüttüğü soruşturmada sanıklar ceza alırken, Türkiye’de dosya sıfırlandı.
Neler oldu?
Alman Yetkililerin “ Asrın yolsuzluğu” dediği davanın Türkiye’deki davasında verilen karar tartışmalara neden oldu. Deniz Feneri e.V soruşturmasını Ankara C. Savcıları Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve MehmeT Tamöz yürütmüş, üç savcı Almanya’ya giderek, Alman yetkililerin elde ettiği delilleri ve onların çözümleyemediği hard diski alarak Türkiye’ye dönmüştü. Öncelikle Almanya’dan alınan deliller, Türkçe’ye çevirildi. Almanya’nın çözümleyemediği ve elde ettiği hard disk, soruşturmayı yürüten savcılar tarafından bulunan uzman tarafından çözümlendi. Hard diskte Deniz Feneri e.V derneğinin gayri resmi muhasebe kaydına erişildi.
Kayıt ve delillerde neler vardı?
Çözümlenen gayri resmi muhasebe kaydı ve Türkçe’ye çevrilen belgelerde, Deniz Feneri e.V derneği parasını Zekeriya Karaman ve dosyadaki birkaç şüpheliye teslim edildiği, Zahit Akman ve bir kısım şüphelilerin bu paraların Türkiye’ye getirilmesinde kuryelik yaptığı, dernek parasının şüphelilerin şirketlerine sermaye olarak aktarıldığı, Zekeriya Karaman ve yine bazı şüphelilerin Deniz Feneri e.V Derneğinin parasına hükmettikleri gibi birçok önemli veriye ulaşıldı.
“Zekat parası ile gemi alan adam”
Yürütülen soruşturmada dernek parası ile gemi alındığı dosyada yer alırken, şüphelilerden Zahit Akman’ın asistanının Akman’a gönderdiği “Naber Zekat parası ile gemi alan adam” mesajı gibi birçok tapede de dosyaya eklendi.
Az sayıda yardım yerine ulaştı
Yapılan soruşturmada, yardım için toplanan paraların az sayıda yardıma muhtaç insana ulaştığı belirlenirken, Türkiye’de maddi durumu kötü olan ve tüm illerde yaşayan vatandaşlara dernek adına yardım yapılıyor gibi gösterildiği, kesilen faturaların çoğunun sahte olduğu tespit edildi. Derneğin yardım yaptığına dair tuttuğu kayıtlarda adı geçen ve tüm illerde bulunan vatandaşlardan seçilen 600 kişinin bilgisine başvuruldu. Alınan ifadelerin 500’ünde adına kesilen yardım makbuzundaki imzanın kendisine ait olmadığını ve dernekten hiç yardım almadıklarını anlattı. Kalan 100 kişiden birçoğu da yardım aldığını ancak bu yardımı Deniz Feneri e.V’den değil, belediyelerden aldıklarını söyledi. Az sayıda vatandaş Deniz Feneri e.V’den yardım aldığını ancak bu yardımın makbuzlarda yer alan meblağın çok altında olduğunu ifadelerinde söyledi.
50 milyon EURO’nun akıbeti araştırıldı
Soruşturmada 50 milyon EURO’nun üzerinde bir meblağın iç edildiği hesaplanırken, savcılar bu iddiayı araştırma konusu yaptı. Dosyada ayrıca o dönemde yaşanan tusunami sonrasında bölgeye yardım parası olarak gösterilen paranın hiç yerine ulaşmadığı belirlendi.
Örgüt ve nitelikli dolandırıcılık
Tüm delillerin toplanmasının ardından 3 savcı Temmuz 2011’de operasyon için düğmeye bastı. Yapılan operasyon sonrasında Zahid Akman ile Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Karahan ile Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Çelik tutuklandı. Tutuklanma gerekçesi olarak ise “Örgüt kurmak, yönetmek, üyelik”, “nitelikli dolandırıcılık” suçlaması yapıldı. Şüphelilerin avukatlarının tahliye talepleri defalarca, farklı mahkemelerce reddedildi ve her defasında “örgüt” ve “nitelikli dolandırıcılık” suçlaması da bu ret gerekçesinde sıralandı.
Savcılar önce dosyadan el çektirildi, sonra sanıklardan önce yargılandı
Sanıkların tutuklanmasından kısa süre sonra 3 savcı önce dosyadan el çektirildi. Daha sonra şüpheli avukatlarının şikayeti baz alınarak HSYK haklarında kovuşturma kararı vererek ve önden savcıların suç işlediği açıklamasını yaparak savcıları yargılattı. Sanıklardan önce haklarında dava açılan savcılar Yargıtay’da yargılandıkları davadan beraat etti.
24 şehit haberi geldi, şüpheliler o acının içerisinde tahliye edildi
Savcıların dosyadan alınmasından sonra dosyaya atanan savcılar Hakan Pektaş ve Veli Dalgalı ile onlardan sorumlu Başsavcı vekili Harun Kodalak, avukatların yaptığı tahliye taleplerine ilişkin mütalaalarında tutukluluğun devam etmesine dair görüş bildirdi. 11 Temmuz 2011’de tutuklanan ve tahliye talepleri farklı mahkemelerce 16 kez reddedilen şüpheliler, Hakkari’de 24 askerin şehit edildiği haberi geldiği gün (Ekim ayının son haftasında) tahliye edildi.
Yeni savcılar tutuklama gerekçesi olan “örgüt” ve “nitelikli dolandırıcılık” suçlamasını kaldırdı
3 savcının dosyadan el çektirilmesinin ardından dosyaya bakan 3 savcı 8 ay kadar sonra şüphelilerle ilgili iddianameyi Ankara 3.Ağır Ceza Mahkemesine sundu. Sunulan iddianamede, şüphelilerin tutuklanma gerekçesi olan ve 16 kez yapılan tutuklamaya itirazda ortadan kaldırılmayan “örgüt” ve “nitelikli dolandırıcılık” suçlamasını ortadan kaldırdı. Bunların yerine sanıkları “emniyeti suiistimal” ve “belgede sahtecilik” ile suçladı.
Davanın geldiği mahkemeye dosya akışı kapatıldı
Davanın açıldığı Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi, gelen davanın ek klasörlerinin fazla olduğunu ve bunları incelenmesinin zaman alacağını belirterek, kendilerine gelecek diğer davalara ilişkin UYAP’tan iş akışının kesilmesini istedi. Bunun üzerine iş akışı kesildi. Ancak daha sonra mahkeme, iddianamede yer alan şirketlerin İstanbul’da olduğunu ifade ederek, dosyayı yetkisizlikle İstanbul’a gönderdi. Mahkeme başkanı daha sonra Yargıtay’a atanırken, 3 savcının görevden alınmasından sonra dosyada görevlendirilen “örgüt” ve “nitelikli dolandırıcılık” suçlamasını kaldıran savcılardan 3’ü de zaman içerisinde terfi aldı.
Dava İstanbul’da sürerken, tapeler Ankara’da imha edildi
Soruşturma kapsamında yapılan dinlemeler sonucu elde edilen tapeler, Ankara’da İstanbul’da görülmeye başlanan davanın birinci senesi tamamlanmadan imha edildi. Oysa iddianamede, “örgüt” ve “nitelikli dolandırıcılık” suçlamasının yer almamasına karşın diğer suçlamalara konu ve delil olması açısından tapelerin saklanılması talebi yer almıştı.Tapelerin neden imha edildiği konusunda da tatmin edici bir açıklama o dönemde yapılmamıştı.
Örgüt kalkınca sanıklar zaman aşımından yararlandı
Sanıkların beraat gerekçesinde sıralanan zaman aşımı uygulaması, yöneltilen “örgüt” suçlaması ortadan kaldırılınca sanıkların lehine döndü. Mahkemenin beraat kararında tapelerin saklanması ifadesi yer alırken, bu durum Ankara’da imha edildiğinden mahkemenin haberi yok mu sorusunu akıllara getirdi? Diğer yandan, imha edilen tapelerde, kimin kime ne dediği, ne konuşulduğu gibi kritik bilgilerde sır oldu.
Mahkemenin sanıklara tazminat isteyebilir kararı
Sanıklar hakkında verilen beraat kararında sanıkların kendileri ile ilgili dava açanlardan tazminat hakkı da saklı tutuldu. Sanıklar tazminat isteyebilir denildi. Alınan bu karar, iddianamede “örgüt” ve “nitelikli” dolandırıcılık suçuna yer vermeyen akabinde terfi alan savcılar hakkında sanıklar tazminat hakkını kullanacak mı, HSYK masum insanları suçladınız diye bu savcılar hakkında inceleme başlatacak mı tartışmalarını da beraberinde getirdi.
Yargılanan savcılar Yargıtay’da “örgüt hala aktif” demişti
Öte yandan, dosyadan el çektirilen ve Yargıtay’da yargılandıkları davadan beraat eden 3 savcıdan biri duruşmada, Deniz Feneri e.V sanıkları için yöneltilen örgüt suçlamasını hatırlatarak, “örgüt hala aktif, adamlarını koruyor. Bizi bugün burada yargılatıyor” demişti.
ARZU YILDIZ