İşte Savcı Celal Kara’nın mahkemeye verdiği savunmanın tam metni
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını yürüttüğü için meslekten atılan savcı Celal Kara, hakkında “görevi kötüye kullanmak” iddiası ile Bakırköy 16.Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan dava için taleplerini ve yazılı savunmasını sundu. Savunması dahi alınmadan meslekten atılan ve hakkında iddianame düzenlenen savcı Kara, mahkemeden müfettişin yürüttüğü soruşturmadaki usul ve hukuki hatalara dikkat çekerek, iddianamenin iadesini talep etti.
7. İDDİANAMEYE DAYANAK BELGELER TARAFIMIZA EKSİK OLARAK GÖNDERİLDİĞİNDEN, EKSİKLİKLER TAMAMLATTIRILMAKSIZIN İNCELEME YAPILMASI HUKUKA AYKIRIDIR.
a) Barış GÜLER’E ait olan ifadenin 21,22,25,26,27,28,81. Sayfaları,
b) Rıza SARRAF’A ait olan ifadenin 2. Sayfadan 77. Sayfaya kadar olan kısmı (Sf. 2ve77’de dahil)
c) C.Savcıları, Ekrem AYDINER ile Mustafa EROL’UN tutukluk incelemesi ile, itiraz ve tahliye taleplerine ilişkin görüşlerini içerir mütalaaları dosya içerisinde yoktur.
d) Ayrıca Barış GÜLER’E ait ifadenin 50. Sayfasında (EK-10) belirtildiği halde; TK.2361009343-08.10.2013 tarihli 18:59 R.S.-R.B. arasındaki görüşmeye ait tape, TK.2372974913-11.10.2013 tarihli 19:51 M.G.-R.S. arasındaki görüşmeye ait tape, T.K.2400253937-25.10.2013 tarihli 15:00:18 R.S.-B.G. arasındaki görüşmeye ait tape, dosyada bulunmamaktadır.
BU NEDENLER İLE; MÜVEKKİL LEHİNE DELİL OLDUKLARI DA DEĞERLENDİRİLEN BU EKSİKLİKLERİN İVEDİ OLARAK TAMAMLANARAK TARAFIMIZA BİR ÖRNEKLERİNİN GÖNDERİLMESİ VE DE BEYANDA BULUNABİLMEK İÇİN EK SÜRE VERİLMESİNE KARAR VERİLMESİ TALEP OLUNUR!!!!
8. SORUŞTURMAYA DAYANAK DOSYALAR VE DELİLLERİN CELBİ AYRICA TALEP OLUNUR.
Müvekkil ve hatta diğer şüphelilerin lehine olduğu düşünülen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen 2012/120653 ve 2013/24880 soruşturma numaralı dosyalarının ve dayanak tüm delillerinin celbi ile, tarafımıza bir örneklerinin gönderilmesi ve de beyanda bulunabilmek için, ek süre verilmesine karar verilmesi ayrıca talep olunur!.
Savcı Kara, müfettiş soruşturmasında geçen tüm iddialara hukuki bir dille tek tek yanıt verdi. Müfettişin kendisine yönelik ithamlarının gerçekleşmediğinin altını çizdi. Öte yandan, müfettişin soruşturma konusu yaptığı birçok konunun hakim ve savcının “takdir yetkisini” ilgilendiren konular olduğu ve takdir yetkisinin soruşturma konusu yapılamayacağına ilişkin kanunları hatırlattı. İran’da yürütülen Babek Zencani dosyasının bir suretinin mahkemeye istenilmesini talep etti. Kara ayrıca, müfettişin tanık olarak dinlediği Rıza Sarraf, Barış Güler ve dosyadaki diğer şüphelilerin avukatlarının “tanıklık” sıfatının bulunmadığını da belirtti.
İşte savcı Celal Kara’nın avukatları aracılığıyla İstanbul 16.Ağır Ceza Mahkemesine verdiği dilekçenin tam metni
OLAYLAR :
1- Müvekkil, soruşturmaya dayanak olaylara ilişkin olarak savunması istendiğinde; şikayet, müfettişin ve kurul üyelerinin reddi mahiyetinde üç adet dilekçe sunmuştur. Bu dilekçelerde son derece somut nedenler belirtilmiştir (EK-1, EK-2, EK-3, EK-4, EK-5). AİHM‘nin disiplin soruşturmalarında da, çekişmeli yargıya ilişkin tüm kuralların, eksiksiz uygulanması gerektiğine dair kararları dikkate alındığında, hakim sınıfından olan başmüfettişlerin, tarafsız olmadıklarını gösteren verilerin bulunması halinde, reddedilebileceklerinin de kabulü zorunlu olmaktadır. Esasen bunun kabulü, mantıksal olarak da zorunlu olup, karara da gerek yoktur. Başmüfettişlerin, bazı kurul üyelerinin, onay makamındaki Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Müsteşar Kenan İpek’in, pek de tarafsız olmadıkları-olamayacakları, EKLER’DE yer alan dilekçelerde, gerekçeleriyle ve tutarlı bir mantıkla izah edilerek makamlarına iletilmiştir.
Bizim tüm bu itiraz-şikayet ve taleplerimize bugüne kadar tek satırla dahi cevap verilmemiştir. Takdir edilecektir ki, yürütülmekte olan bir davada HEYET hakkında bir RED talebi vaki olduğunda bu husus karara bağlanmadan yargılamaya devam olunamaz. Israrla ve inatla tarafların ret talepleri görmezden gelinerek yargılamaya/soruşturmaya/kovuşturmaya devam edilemez. Dolayısıyla ortada bir görevi kötüye kullanma suçu varsa o da taleplerimize kasten cevap verilmemek suretiyle bahsi geçenlerce işlenmiştir (En az üç kez). Tüm bu hususların cezai ve hukuki sorumluluğu gerektirdiği şüphesizdir. AİHM‘nde de kesin mahkumiyet gerekçeleridir.
2- Müfettişlere savunma yapma mecburiyeti olmadığı halde, biz bu ret talebimiz hakkında cevap beklerken müvekkil hakkında İDDİANAME DÜZENLENMEK HUKUKA AYKIRIDIR.
3- Bu konuya ilişkin olarak bugüne kadar, yaptığımız itiraz-şikayet-müfettişin ve kurul üyelerinin reddi mahiyetindeki başvurularımıza HSYK’DAN olumlu veya olumsuz hiçbir yanıt alamadığımız gibi, tarafımdan yapılan SÖZLÜ SAVUNMA TALEBİMİZ DE REDDEDİLMİŞTİR. (EK-6&7)
4- Hiçbir gerekçe ileri sürülmeyen hallerde dahi, ret talebi hakkında bir karar verilmesi zorunlu ve bu karar verilmeden soruşturmaya devam etmek, hukuken memnu iken, somut gerekçelerle yaptığımız ret talepleri karşılanmadan ve hiçbir cevap verilmeden üst üste hukuka aykırı, hiçbir gerekçe ve delile dayandırılmaksızın cezai işlem mahiyetinde kararlar alınarak, itiraza/iade talebimize konu iddianame düzenlendiğinden, Sayın Makamınızdan İDDİANAMENİN İADESİNE KARAR VERİLMESİ TALEBİ İHTİYACI DOĞMUŞTUR.
A- İDDİANAMENİN İADESİ NEDENLERİ:
1. MÜFETTİŞ VE KARAR MERCİİNDEKİ KİŞİLERE İLİŞKİN OLARAK MÜVEKKİLCE YAPILMIŞ OLAN RED TALEPLERİ KARŞILANMAMIŞTIR.
Müfettişleri ve karar merciindeki kişileri ret ve şikayet talebimiz ve iddialarımız KARŞILANMADAN, müvekkilden savunma istenmesinde hukuka uyarlık yoktur. Bu yönüyle CMK 26. Maddeye uygun olarak yapılmış bir işlem olmaksızın DÜZENLENEN İDDİANAME YOK HÜKMÜNDEDİR.
2. MÜVEKKİLE SAVUNMA HAKKI KULLANDIRILMAMIŞ, YAPILAN SÖZLÜ SAVUNMA TALEBİ REDDEDİLEREK SAVUNMA HAKKI ORTADAN KALDIRILMIŞTIR. ŞÖYLE Kİ;
a) Müvekkilce Müfettişin reddedilmesi ve de bu durumun karara bağlanmamasından dolayı hiçbir yasal zorunluluğu olmaksızın, SÖZLÜ SAVUNMA TALEBİMİZİN REDDEDİLEREK iddianame düzenlenmesinde HUKUKA UYARLIK YOKTUR.
b) 4054 Sayılı KANUN’DA zorunlu olduğu öngörülen Sözlü savunmaya ilişkin hüküm: M-44/2: “Haklarında soruşturmaya başlandığı bildirilen taraflar sözlü savunma hakkını kullanma taleplerine kadar Kurum bünyesinde kendileri ile ilgili düzenlenmiş her türlü evrakın ve mümkünse elde edilmiş olan her türlü delilin bir nüshasının kendilerine verilmesini isteyebilir. Kurul, tarafları bilgilendirmediği ve savunma hakkı vermediği konuları kararlarına dayanak yapamaz”. Şeklinde ve kanunların genelliği ve eşitliği gereği, olayımızda da uygulanması gerekirken, gereği yapılmaksızın iddianame düzenlenmesi nedeniyle KANUNA AÇIK BİR AYKIRILIK NEDENİYLE geçersizdir.
c) Ceza Hukukunun genel ilkelerinin içerisinde yer alan; Meram anlatma ilkesi gereğince, “Şüpheli veya sanığın kendisini savunması ve kendi masumiyetini ispat yönünde delil gösterebilmesi ve bu savunma hakkının hiçbir surette kısıtlanamamasını” gerekirken, Anayasa 36. Maddesi gereğince “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip” olmasına, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3/b gereğince “3. Her sanık en azından aşağıdaki haklara sahiptir: Savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olması” zorunluluğuna rağmen, müvekkile Savunma hakkının kullandırılmaması hukuk ve hakkaniyete aykırılıkla birlikte, kesin bir bozma sebebidir.
3- MÜVEKKİLİN SAVUNMA HAKKINI KULLANMADIĞI İDDİASI KONUSUNDA;
a) Müvekkilce iddianameye dayanak soruşturma dosyasına sunulmuş yazılardaki somut nedenlere dayalı itirazlara ve de tarafımızca önceki karara karşı yapılmış itirazımıza, halen bir karşılık verilmemiştir. Müvekkilce yapılmış olan itirazlarda, soruşturma izni verenler ve de özellikle müfettişler için RED İSTEMİNDE BULUNULMUŞ, şu an dahil bu itirazları karşılanmaksızın soruşturmaya devam edilmiş, ve de bu iddianame oluşturulmuştur.(EK-3,4,5)
b) Müvekkilin RET talebi karşılanmaksızın savunma istenmesinde HUKUKA UYARLIK YOKTUR. Bunun itirazımıza konu edilen iddianamede “‘savunma yapılmaması” iddiasına ve de karara dayanak yapılması mümkün değildir. Burada olması gereken doğru tespit; müvekkilin savunma hakkının, MÜFETTİŞLERCE ORTADAN KALDIRILDIĞIDIR. Ret talebine cevap vermeyerek, üstelik bir de savunma istemenin ve de savunma hakkını kullanmamakla itham etmenin, haksızlığı açıktır.
c) Derdest iddianame konusunun, CEZA HUKUKU’NUN ALANINA GİRDİĞİ sabittir. Yani ortada ÖZEL HUKUKTAN kaynaklı bir uyuşmazlığın (boşanma, alacak, verecek vb…) olmadığı da açıktır. Bir başka deyişle savunma hakkı kullandırılması zorunlu olmasına rağmen, kullandırılmamıştır.
d) Bu konuda; müvekkil Savcının TAKDİR HAKKININ DENETİM DIŞI OLDUĞUNU, kişilerin cezalandırılabilmeleri için suç olarak belirlenmiş olan tutum ya da davranışın, “ilgilisi tarafından işlenilmiş olduğunun kesin ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde saptanması gerektiği”, ceza hukukunun genel ilkeleri gereğince, şüpheden sanığın yararlanacağı, “suçsuzluk karinesinin esas olduğu”, yani bir kimsenin üzerine atılı “fiili işlediğine dair kesin ve somut bilgi ve belge olmadan ceza verilemeyeceğinin” kabul edildiği göz önüne alındığında, ve bu bağlamda, “fiil sübuta erdirilmeden, salt şüphe ve ihtimal üzerine, kanaate dayalı olarak verilen disiplin cezalarında hukuka uyarlık olmadığı”, kriterinin birçok İdare Mahkemesi ilamları ile Danıştay içtihatlarında süreklilik ve istikrar kazanmış bir ilke olduğunu, sayın makamın dikkatlerine sunarak, YARGISAL TAKDİRE İLİŞKİN FAALİYETLERİN, YARGI YOLLARI DIŞINDA İNCELENMESİNİN MEMNU OLDUĞUNU, BİR KERE DAHA HATIRLANMASINDA HAYATİ YARAR OLDUĞUNU DİKKATLERİNE SUNARIM.
4- İDDİANAME CMK’NIN 170. MADDESİNDEKİ ZORUNLU ŞARTLARI TAŞIMAMAKTADIR
Müvekkilin ret talebinin karşılanmadığı ve de savunma için yapmış olduğumuz başvurunun reddedildiğini tekrar ederek;
Özellikle CMK 170/4’te düzenlenen “İddianamede yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.” Hükmü ile CMK 170/5’te düzenlenen, “İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür.” Hükümleri açıktır. Dosya münderecatında müvekkil lehine deliller bulunmadığı gibi, bu konulara ilişkin en ufak ima dahi yoktur. Bu ve ilk itirazlarımız kısmında detaylı olarak açıklayacağımız nedenler ile; iddianamenin yasaya aykırı olduğu sabit olup, İADESİ HUKUKUN GEREĞİDİR.
B- USULE İLİŞKİN İTİRAZLARIMIZ:
1. RED TALEBİ KARŞILANMAKSIZIN SORUŞTURMAYA DEVAM EDİLMESİ VE DE İDDİANAME DÜZENLENMESİ HUKUKA AYKIRIDIR.
Ortada müvekkilce yapılmış olan ve de bir türlü karşılanmayan müfettişin ve de karar merciinin reddi talebi durur iken soruşturmaya devam edilmesi, üzerine birde iddianame düzenlenmesinde hukuka uyarlıktan bahsetmek imkansızdır. (Hiçbir gerekçe ileri sürülmeyen hallerde dahi, ret talebi hakkında bir karar verilmesi zorunlu ve bu karar verilmeden soruşturmaya devam hukuken memnu iken, somut gerekçelerle yapılan ret talepleri karşılanmadan ve hiçbir cevap verilmeden, üst üste hukuka aykırı kararlar alınmasında hukuka uyarlık olmadığı açıktır). (İddianamenin İadesi Nedenlerinde(A’ da) Detaylı Olarak Açıklanmıştır.)
2. İTİRAZLARIMIZ KARŞILANMADIĞI GİBİ, İTHAMLAR GEREKÇELENDİRİLMEMİŞTİR.
Yapılan itirazlarımızı havi dilekçelerimize hiçbir karşılık verilmeden, aksi kanaatin nasıl oluştuğuna dair, somut olgu, delil ve de gerekçe gösterilmeksizin, açıkta kalma süresi uzatım kararı alınmasında, yargılama izni verilmesinde ve de soruşturmanın sürdürülmesi kararının alınmasındaki ısrarın mantığının anlaşılmazlığı yanında, hukuka uyarlık olmadığı da ortadadır. HAKEZA İDDİANAME DE BU İDDİAMIZI TESCİLLEMEKTEDİR.
3. MÜVEKKİLE SAVUNMA HAKKINI KULLANDIRMADAN VERİLEN KARARIN YOK HÜKMÜNDE OLDUĞUNU, SAYIN BAŞKANLIĞINIZ DAHA İYİ BİLECEK VE TAKDİR EDECEK SEVİYE VE MEVKİDEDİR.
4. MÜVEKKİLCE YAPILMIŞ OLAN RED TALEBİ HSYK TARAFINDAN ZIMNEN KABUL EDİLMİŞTİR.
Soruşturmaya dayanak yapılan tanıkların;
a) TANIKLIK sıfatları olmadığını,
b) Müvekkilin soruşturma konusu olayda ‘İDDİA MAKAMI’ olarak görev yaptığını ve de sözde tanıkların, “MÜDAFİİ” ve “ŞÜPHELİ” sıfatlarını haiz olduklarını,
c) İhtilafta taraf olduklarını, en azından aralarında hukuki karşıtlık bulunduğunu, birbirlerine tanıklık yapmalarının mümkün olmadığını, bir kişinin hem müşteki, hem de şikayetine ilişkin tanık olamayacağı,
d) Hiçbir yakınan tarafından, bu gerçek dışı ithamların, Savcılık Sorgu Zabtının altına şerh ettirilmediğini, mahkeme sorgusunda da bu konuya hiç bir şekilde değinmediklerini, hatta mahkeme sorgu zabıtlarındaki ifadeleri ile, müfettişe verilenler arasında bariz çelişkiler olduğunu, (Örneğin; Mustafa Demir müdafii Av. Ramazan Dinç’in sözde tanık ifadesiyle, İstanbul 25. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/131 No. Sorgu Kararının 5. ve 6. Sayfalarındaki kendi beyanları ile çelişmektedir. Şöyle ki; sözde tanık ifadesinde Av. Ramazan Dinç kendisi tarafından sunulan delillerin Müvekkil tarafından alınmadığını iddia etmesine rağmen (EK-6), İstanbul 25. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/131 No. Sorgu Kararının 6. Sayfa (EK-7) incelendiğinde M.D. müdafii Avukat Ramazan DİNÇ’İN “Savcılık savunması alınırken delillerimizi sunduk” beyanı ile, derdest soruşturmaya konu sözde tanık beyanı, açıkça çelişmektedir. ……)
e) Müdafilerce İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezine bilgi verilmediğini, tutanak tutulmadığını, Baroya herhangi bir şikayet yapılmadığını,
f) Konuya ilişkin İSTANBUL BARO BAŞKANLIĞI’NIN 23.12.2014 TARİHLİ, 96936 SAYI NUMARALI EVRAKINI DOSYAYA SUNARAK, (EK-8) soruşturmaya konu yakınmalar gerçek olsaydı, Avukatlık Meslek Kuralları 23. maddesinin açık olduğunu; Baro yetkililerine başvurulması gerektiğinin Stajyer avukatlar tarafından bile bilinen bir husus olduğunu,
g) Böyle bir olayın gerçekleşmediğinin açık olduğunu ve de suçlama konusu yapılamayacağını,
h) Bu tür bir ithamın yapılmış olmasını, müfettiş yönlendirmesi sonucu gerçekleşmiş olabileceğini, başka bir açıklamasının olamayacağını ileri sürerek itirazlarda bulunmuştuk.
ı) Yaptığımız itiraz ve sunduğumuz belge, HSYK tarafından zımnen kabul edilmiş olacak ki, gerek 03.03.2015 tarihli, gerekse 26.03.2015 tarihli kararlarında bu kişilerin yakınmalarına yer verilmemiş, hatta ima dahi edilmemesi (ki edilmemiştir) bu kabulün göstergesi olup, hukukun da gereğidir.
i) Bu durum, kararlara dayanak olan müfettiş raporunun tarafsız şekilde hazırlanmadığı müvekkilce yapılmış olan reddin yerinde olduğu tartışmasız kanıtlanmıştır.
J) Müfettişlerin reddi talebi ve iddialar karşılanmaksızın, açıkça tarafsız olmadığı HSYK TARAFINDAN ZIMNEN KABUL EDİLEN müfettişlere savunma yapma mecburiyeti de olmadığı halde, bu ret talepleri hakkında cevap beklenirken, savunma yapmamıştır bahanesine sığınmanın anlamını, hukukta yeri olmayan ve sehven verilmiş bir karar olarak değerlendirerek, kabul etmiyor, bu durumun da iddianamenin iade edilmesi gerektiği iddiamızı ispatladığını dikkatlerinize sunuyorum.
k) Kararlardaki muhalif iki üyenin tüm itirazlarına, evrensel hukuk, AİHM Kararları ve hukukumuz adına katıldığımızı, iddianamenin hukuka, usule, ANAYASA’NIN 129/2 maddesine, AİHM içtihatlarına aykırılığı su götürmez bir gerçek olduğunu ifade etmeyi de görev addederim.
5. SORUŞTURMAYA KONU TÜM EYLEMLERİN-İDDİALARIN YARGISAL TAKDİRE İLİŞKİN KONULAR OLDUĞU AÇIKTIR.
a) Malumlarınız olduğu üzere; Yargısal takdirin denetimi için tek ve geçerli yol, taleplere konu olan hususların kanun yollarınca yapılmasıdır. Yani üst merciice incelenmesi ve nihai karara bağlamasıdır.
b) Diğer bir deyiş ile; yargısal takdire karşı kanun yollarından başka inceleme ve değerlendirme yapılamaz. HSYK Kanunu’nun 17/4. maddesi de bu prensip doğrultusunda düzenlenmiş olup; yargısal takdire ilişkin konuların incelenmesi yasaklanmıştır.
6. TARAFIMIZDAN YAPILAN SÖZLÜ SAVUNMA BAŞVURUSU HUKUKA AYKIRI OLARAK REDDEDİLMİŞ VE DE SAVUNMA HAKKI BİR KEZ DAHA ORTADAN KALDIRILMIŞTIR.
- HSYK Kanunu 73/SON GEREĞİNCE ‘Hakkında meslekten çıkarma cezası istenilen hakim ve savcılar İtirazları İnceleme Kurulunda sözlü veya yazılı olarak kendisi veya vekili vasıtasıyla savunma hakkına sahiptir.’ DENMESİNE,
- İDDİANAME VE DE SORUŞTURMAYA DAYANAK YAPILAN, 21.04.2014 tarihli sözde müfettiş raporunun 28. Sayfasındaki (EK-9) GENEL SONUÇ kısmında Müvekkil hakkında “meslekten çıkarma cezasının uygulanması talep edildiği” halde; Müvekkilin sözlü savunma talebi reddedilerek, savunma hakkı tekraren ortadan kaldırılmıştır. Bu durum da iddianamenin savunma hakkı kullandırılmaksızın düzenlendiği iddiamızı tescillediği gibi, iddianamenin iadesi talebimizin haklılığını ayrıca ispatlamaktadır.
1- Müvekkil, soruşturmaya dayanak olaylara ilişkin olarak savunması istendiğinde; şikayet, müfettişin ve kurul üyelerinin reddi mahiyetinde üç adet dilekçe sunmuştur. Bu dilekçelerde son derece somut nedenler belirtilmiştir (EK-1, EK-2, EK-3, EK-4, EK-5). AİHM‘nin disiplin soruşturmalarında da, çekişmeli yargıya ilişkin tüm kuralların, eksiksiz uygulanması gerektiğine dair kararları dikkate alındığında, hakim sınıfından olan başmüfettişlerin, tarafsız olmadıklarını gösteren verilerin bulunması halinde, reddedilebileceklerinin de kabulü zorunlu olmaktadır. Esasen bunun kabulü, mantıksal olarak da zorunlu olup, karara da gerek yoktur. Başmüfettişlerin, bazı kurul üyelerinin, onay makamındaki Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Müsteşar Kenan İpek’in, pek de tarafsız olmadıkları-olamayacakları, EKLER’DE yer alan dilekçelerde, gerekçeleriyle ve tutarlı bir mantıkla izah edilerek makamlarına iletilmiştir.
Bizim tüm bu itiraz-şikayet ve taleplerimize bugüne kadar tek satırla dahi cevap verilmemiştir. Takdir edilecektir ki, yürütülmekte olan bir davada HEYET hakkında bir RED talebi vaki olduğunda bu husus karara bağlanmadan yargılamaya devam olunamaz. Israrla ve inatla tarafların ret talepleri görmezden gelinerek yargılamaya/soruşturmaya/kovuşturmaya devam edilemez. Dolayısıyla ortada bir görevi kötüye kullanma suçu varsa o da taleplerimize kasten cevap verilmemek suretiyle bahsi geçenlerce işlenmiştir (En az üç kez). Tüm bu hususların cezai ve hukuki sorumluluğu gerektirdiği şüphesizdir. AİHM‘nde de kesin mahkumiyet gerekçeleridir.
2- Müfettişlere savunma yapma mecburiyeti olmadığı halde, biz bu ret talebimiz hakkında cevap beklerken müvekkil hakkında İDDİANAME DÜZENLENMEK HUKUKA AYKIRIDIR.
3- Bu konuya ilişkin olarak bugüne kadar, yaptığımız itiraz-şikayet-müfettişin ve kurul üyelerinin reddi mahiyetindeki başvurularımıza HSYK’DAN olumlu veya olumsuz hiçbir yanıt alamadığımız gibi, tarafımdan yapılan SÖZLÜ SAVUNMA TALEBİMİZ DE REDDEDİLMİŞTİR. (EK-6&7)
4- Hiçbir gerekçe ileri sürülmeyen hallerde dahi, ret talebi hakkında bir karar verilmesi zorunlu ve bu karar verilmeden soruşturmaya devam etmek, hukuken memnu iken, somut gerekçelerle yaptığımız ret talepleri karşılanmadan ve hiçbir cevap verilmeden üst üste hukuka aykırı, hiçbir gerekçe ve delile dayandırılmaksızın cezai işlem mahiyetinde kararlar alınarak, itiraza/iade talebimize konu iddianame düzenlendiğinden, Sayın Makamınızdan İDDİANAMENİN İADESİNE KARAR VERİLMESİ TALEBİ İHTİYACI DOĞMUŞTUR.
A- İDDİANAMENİN İADESİ NEDENLERİ:
1. MÜFETTİŞ VE KARAR MERCİİNDEKİ KİŞİLERE İLİŞKİN OLARAK MÜVEKKİLCE YAPILMIŞ OLAN RED TALEPLERİ KARŞILANMAMIŞTIR.
Müfettişleri ve karar merciindeki kişileri ret ve şikayet talebimiz ve iddialarımız KARŞILANMADAN, müvekkilden savunma istenmesinde hukuka uyarlık yoktur. Bu yönüyle CMK 26. Maddeye uygun olarak yapılmış bir işlem olmaksızın DÜZENLENEN İDDİANAME YOK HÜKMÜNDEDİR.
2. MÜVEKKİLE SAVUNMA HAKKI KULLANDIRILMAMIŞ, YAPILAN SÖZLÜ SAVUNMA TALEBİ REDDEDİLEREK SAVUNMA HAKKI ORTADAN KALDIRILMIŞTIR. ŞÖYLE Kİ;
a) Müvekkilce Müfettişin reddedilmesi ve de bu durumun karara bağlanmamasından dolayı hiçbir yasal zorunluluğu olmaksızın, SÖZLÜ SAVUNMA TALEBİMİZİN REDDEDİLEREK iddianame düzenlenmesinde HUKUKA UYARLIK YOKTUR.
b) 4054 Sayılı KANUN’DA zorunlu olduğu öngörülen Sözlü savunmaya ilişkin hüküm: M-44/2: “Haklarında soruşturmaya başlandığı bildirilen taraflar sözlü savunma hakkını kullanma taleplerine kadar Kurum bünyesinde kendileri ile ilgili düzenlenmiş her türlü evrakın ve mümkünse elde edilmiş olan her türlü delilin bir nüshasının kendilerine verilmesini isteyebilir. Kurul, tarafları bilgilendirmediği ve savunma hakkı vermediği konuları kararlarına dayanak yapamaz”. Şeklinde ve kanunların genelliği ve eşitliği gereği, olayımızda da uygulanması gerekirken, gereği yapılmaksızın iddianame düzenlenmesi nedeniyle KANUNA AÇIK BİR AYKIRILIK NEDENİYLE geçersizdir.
c) Ceza Hukukunun genel ilkelerinin içerisinde yer alan; Meram anlatma ilkesi gereğince, “Şüpheli veya sanığın kendisini savunması ve kendi masumiyetini ispat yönünde delil gösterebilmesi ve bu savunma hakkının hiçbir surette kısıtlanamamasını” gerekirken, Anayasa 36. Maddesi gereğince “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip” olmasına, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3/b gereğince “3. Her sanık en azından aşağıdaki haklara sahiptir: Savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olması” zorunluluğuna rağmen, müvekkile Savunma hakkının kullandırılmaması hukuk ve hakkaniyete aykırılıkla birlikte, kesin bir bozma sebebidir.
3- MÜVEKKİLİN SAVUNMA HAKKINI KULLANMADIĞI İDDİASI KONUSUNDA;
a) Müvekkilce iddianameye dayanak soruşturma dosyasına sunulmuş yazılardaki somut nedenlere dayalı itirazlara ve de tarafımızca önceki karara karşı yapılmış itirazımıza, halen bir karşılık verilmemiştir. Müvekkilce yapılmış olan itirazlarda, soruşturma izni verenler ve de özellikle müfettişler için RED İSTEMİNDE BULUNULMUŞ, şu an dahil bu itirazları karşılanmaksızın soruşturmaya devam edilmiş, ve de bu iddianame oluşturulmuştur.(EK-3,4,5)
b) Müvekkilin RET talebi karşılanmaksızın savunma istenmesinde HUKUKA UYARLIK YOKTUR. Bunun itirazımıza konu edilen iddianamede “‘savunma yapılmaması” iddiasına ve de karara dayanak yapılması mümkün değildir. Burada olması gereken doğru tespit; müvekkilin savunma hakkının, MÜFETTİŞLERCE ORTADAN KALDIRILDIĞIDIR. Ret talebine cevap vermeyerek, üstelik bir de savunma istemenin ve de savunma hakkını kullanmamakla itham etmenin, haksızlığı açıktır.
c) Derdest iddianame konusunun, CEZA HUKUKU’NUN ALANINA GİRDİĞİ sabittir. Yani ortada ÖZEL HUKUKTAN kaynaklı bir uyuşmazlığın (boşanma, alacak, verecek vb…) olmadığı da açıktır. Bir başka deyişle savunma hakkı kullandırılması zorunlu olmasına rağmen, kullandırılmamıştır.
d) Bu konuda; müvekkil Savcının TAKDİR HAKKININ DENETİM DIŞI OLDUĞUNU, kişilerin cezalandırılabilmeleri için suç olarak belirlenmiş olan tutum ya da davranışın, “ilgilisi tarafından işlenilmiş olduğunun kesin ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde saptanması gerektiği”, ceza hukukunun genel ilkeleri gereğince, şüpheden sanığın yararlanacağı, “suçsuzluk karinesinin esas olduğu”, yani bir kimsenin üzerine atılı “fiili işlediğine dair kesin ve somut bilgi ve belge olmadan ceza verilemeyeceğinin” kabul edildiği göz önüne alındığında, ve bu bağlamda, “fiil sübuta erdirilmeden, salt şüphe ve ihtimal üzerine, kanaate dayalı olarak verilen disiplin cezalarında hukuka uyarlık olmadığı”, kriterinin birçok İdare Mahkemesi ilamları ile Danıştay içtihatlarında süreklilik ve istikrar kazanmış bir ilke olduğunu, sayın makamın dikkatlerine sunarak, YARGISAL TAKDİRE İLİŞKİN FAALİYETLERİN, YARGI YOLLARI DIŞINDA İNCELENMESİNİN MEMNU OLDUĞUNU, BİR KERE DAHA HATIRLANMASINDA HAYATİ YARAR OLDUĞUNU DİKKATLERİNE SUNARIM.
4- İDDİANAME CMK’NIN 170. MADDESİNDEKİ ZORUNLU ŞARTLARI TAŞIMAMAKTADIR
Müvekkilin ret talebinin karşılanmadığı ve de savunma için yapmış olduğumuz başvurunun reddedildiğini tekrar ederek;
Özellikle CMK 170/4’te düzenlenen “İddianamede yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.” Hükmü ile CMK 170/5’te düzenlenen, “İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür.” Hükümleri açıktır. Dosya münderecatında müvekkil lehine deliller bulunmadığı gibi, bu konulara ilişkin en ufak ima dahi yoktur. Bu ve ilk itirazlarımız kısmında detaylı olarak açıklayacağımız nedenler ile; iddianamenin yasaya aykırı olduğu sabit olup, İADESİ HUKUKUN GEREĞİDİR.
B- USULE İLİŞKİN İTİRAZLARIMIZ:
1. RED TALEBİ KARŞILANMAKSIZIN SORUŞTURMAYA DEVAM EDİLMESİ VE DE İDDİANAME DÜZENLENMESİ HUKUKA AYKIRIDIR.
Ortada müvekkilce yapılmış olan ve de bir türlü karşılanmayan müfettişin ve de karar merciinin reddi talebi durur iken soruşturmaya devam edilmesi, üzerine birde iddianame düzenlenmesinde hukuka uyarlıktan bahsetmek imkansızdır. (Hiçbir gerekçe ileri sürülmeyen hallerde dahi, ret talebi hakkında bir karar verilmesi zorunlu ve bu karar verilmeden soruşturmaya devam hukuken memnu iken, somut gerekçelerle yapılan ret talepleri karşılanmadan ve hiçbir cevap verilmeden, üst üste hukuka aykırı kararlar alınmasında hukuka uyarlık olmadığı açıktır). (İddianamenin İadesi Nedenlerinde(A’ da) Detaylı Olarak Açıklanmıştır.)
2. İTİRAZLARIMIZ KARŞILANMADIĞI GİBİ, İTHAMLAR GEREKÇELENDİRİLMEMİŞTİR.
Yapılan itirazlarımızı havi dilekçelerimize hiçbir karşılık verilmeden, aksi kanaatin nasıl oluştuğuna dair, somut olgu, delil ve de gerekçe gösterilmeksizin, açıkta kalma süresi uzatım kararı alınmasında, yargılama izni verilmesinde ve de soruşturmanın sürdürülmesi kararının alınmasındaki ısrarın mantığının anlaşılmazlığı yanında, hukuka uyarlık olmadığı da ortadadır. HAKEZA İDDİANAME DE BU İDDİAMIZI TESCİLLEMEKTEDİR.
3. MÜVEKKİLE SAVUNMA HAKKINI KULLANDIRMADAN VERİLEN KARARIN YOK HÜKMÜNDE OLDUĞUNU, SAYIN BAŞKANLIĞINIZ DAHA İYİ BİLECEK VE TAKDİR EDECEK SEVİYE VE MEVKİDEDİR.
4. MÜVEKKİLCE YAPILMIŞ OLAN RED TALEBİ HSYK TARAFINDAN ZIMNEN KABUL EDİLMİŞTİR.
Soruşturmaya dayanak yapılan tanıkların;
a) TANIKLIK sıfatları olmadığını,
b) Müvekkilin soruşturma konusu olayda ‘İDDİA MAKAMI’ olarak görev yaptığını ve de sözde tanıkların, “MÜDAFİİ” ve “ŞÜPHELİ” sıfatlarını haiz olduklarını,
c) İhtilafta taraf olduklarını, en azından aralarında hukuki karşıtlık bulunduğunu, birbirlerine tanıklık yapmalarının mümkün olmadığını, bir kişinin hem müşteki, hem de şikayetine ilişkin tanık olamayacağı,
d) Hiçbir yakınan tarafından, bu gerçek dışı ithamların, Savcılık Sorgu Zabtının altına şerh ettirilmediğini, mahkeme sorgusunda da bu konuya hiç bir şekilde değinmediklerini, hatta mahkeme sorgu zabıtlarındaki ifadeleri ile, müfettişe verilenler arasında bariz çelişkiler olduğunu, (Örneğin; Mustafa Demir müdafii Av. Ramazan Dinç’in sözde tanık ifadesiyle, İstanbul 25. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/131 No. Sorgu Kararının 5. ve 6. Sayfalarındaki kendi beyanları ile çelişmektedir. Şöyle ki; sözde tanık ifadesinde Av. Ramazan Dinç kendisi tarafından sunulan delillerin Müvekkil tarafından alınmadığını iddia etmesine rağmen (EK-6), İstanbul 25. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/131 No. Sorgu Kararının 6. Sayfa (EK-7) incelendiğinde M.D. müdafii Avukat Ramazan DİNÇ’İN “Savcılık savunması alınırken delillerimizi sunduk” beyanı ile, derdest soruşturmaya konu sözde tanık beyanı, açıkça çelişmektedir. ……)
e) Müdafilerce İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezine bilgi verilmediğini, tutanak tutulmadığını, Baroya herhangi bir şikayet yapılmadığını,
f) Konuya ilişkin İSTANBUL BARO BAŞKANLIĞI’NIN 23.12.2014 TARİHLİ, 96936 SAYI NUMARALI EVRAKINI DOSYAYA SUNARAK, (EK-8) soruşturmaya konu yakınmalar gerçek olsaydı, Avukatlık Meslek Kuralları 23. maddesinin açık olduğunu; Baro yetkililerine başvurulması gerektiğinin Stajyer avukatlar tarafından bile bilinen bir husus olduğunu,
g) Böyle bir olayın gerçekleşmediğinin açık olduğunu ve de suçlama konusu yapılamayacağını,
h) Bu tür bir ithamın yapılmış olmasını, müfettiş yönlendirmesi sonucu gerçekleşmiş olabileceğini, başka bir açıklamasının olamayacağını ileri sürerek itirazlarda bulunmuştuk.
ı) Yaptığımız itiraz ve sunduğumuz belge, HSYK tarafından zımnen kabul edilmiş olacak ki, gerek 03.03.2015 tarihli, gerekse 26.03.2015 tarihli kararlarında bu kişilerin yakınmalarına yer verilmemiş, hatta ima dahi edilmemesi (ki edilmemiştir) bu kabulün göstergesi olup, hukukun da gereğidir.
i) Bu durum, kararlara dayanak olan müfettiş raporunun tarafsız şekilde hazırlanmadığı müvekkilce yapılmış olan reddin yerinde olduğu tartışmasız kanıtlanmıştır.
J) Müfettişlerin reddi talebi ve iddialar karşılanmaksızın, açıkça tarafsız olmadığı HSYK TARAFINDAN ZIMNEN KABUL EDİLEN müfettişlere savunma yapma mecburiyeti de olmadığı halde, bu ret talepleri hakkında cevap beklenirken, savunma yapmamıştır bahanesine sığınmanın anlamını, hukukta yeri olmayan ve sehven verilmiş bir karar olarak değerlendirerek, kabul etmiyor, bu durumun da iddianamenin iade edilmesi gerektiği iddiamızı ispatladığını dikkatlerinize sunuyorum.
k) Kararlardaki muhalif iki üyenin tüm itirazlarına, evrensel hukuk, AİHM Kararları ve hukukumuz adına katıldığımızı, iddianamenin hukuka, usule, ANAYASA’NIN 129/2 maddesine, AİHM içtihatlarına aykırılığı su götürmez bir gerçek olduğunu ifade etmeyi de görev addederim.
5. SORUŞTURMAYA KONU TÜM EYLEMLERİN-İDDİALARIN YARGISAL TAKDİRE İLİŞKİN KONULAR OLDUĞU AÇIKTIR.
a) Malumlarınız olduğu üzere; Yargısal takdirin denetimi için tek ve geçerli yol, taleplere konu olan hususların kanun yollarınca yapılmasıdır. Yani üst merciice incelenmesi ve nihai karara bağlamasıdır.
b) Diğer bir deyiş ile; yargısal takdire karşı kanun yollarından başka inceleme ve değerlendirme yapılamaz. HSYK Kanunu’nun 17/4. maddesi de bu prensip doğrultusunda düzenlenmiş olup; yargısal takdire ilişkin konuların incelenmesi yasaklanmıştır.
6. TARAFIMIZDAN YAPILAN SÖZLÜ SAVUNMA BAŞVURUSU HUKUKA AYKIRI OLARAK REDDEDİLMİŞ VE DE SAVUNMA HAKKI BİR KEZ DAHA ORTADAN KALDIRILMIŞTIR.
- HSYK Kanunu 73/SON GEREĞİNCE ‘Hakkında meslekten çıkarma cezası istenilen hakim ve savcılar İtirazları İnceleme Kurulunda sözlü veya yazılı olarak kendisi veya vekili vasıtasıyla savunma hakkına sahiptir.’ DENMESİNE,
- İDDİANAME VE DE SORUŞTURMAYA DAYANAK YAPILAN, 21.04.2014 tarihli sözde müfettiş raporunun 28. Sayfasındaki (EK-9) GENEL SONUÇ kısmında Müvekkil hakkında “meslekten çıkarma cezasının uygulanması talep edildiği” halde; Müvekkilin sözlü savunma talebi reddedilerek, savunma hakkı tekraren ortadan kaldırılmıştır. Bu durum da iddianamenin savunma hakkı kullandırılmaksızın düzenlendiği iddiamızı tescillediği gibi, iddianamenin iadesi talebimizin haklılığını ayrıca ispatlamaktadır.
7. İDDİANAMEYE DAYANAK BELGELER TARAFIMIZA EKSİK OLARAK GÖNDERİLDİĞİNDEN, EKSİKLİKLER TAMAMLATTIRILMAKSIZIN İNCELEME YAPILMASI HUKUKA AYKIRIDIR.
a) Barış GÜLER’E ait olan ifadenin 21,22,25,26,27,28,81. Sayfaları,
b) Rıza SARRAF’A ait olan ifadenin 2. Sayfadan 77. Sayfaya kadar olan kısmı (Sf. 2ve77’de dahil)
c) C.Savcıları, Ekrem AYDINER ile Mustafa EROL’UN tutukluk incelemesi ile, itiraz ve tahliye taleplerine ilişkin görüşlerini içerir mütalaaları dosya içerisinde yoktur.
d) Ayrıca Barış GÜLER’E ait ifadenin 50. Sayfasında (EK-10) belirtildiği halde; TK.2361009343-08.10.2013 tarihli 18:59 R.S.-R.B. arasındaki görüşmeye ait tape, TK.2372974913-11.10.2013 tarihli 19:51 M.G.-R.S. arasındaki görüşmeye ait tape, T.K.2400253937-25.10.2013 tarihli 15:00:18 R.S.-B.G. arasındaki görüşmeye ait tape, dosyada bulunmamaktadır.
BU NEDENLER İLE; MÜVEKKİL LEHİNE DELİL OLDUKLARI DA DEĞERLENDİRİLEN BU EKSİKLİKLERİN İVEDİ OLARAK TAMAMLANARAK TARAFIMIZA BİR ÖRNEKLERİNİN GÖNDERİLMESİ VE DE BEYANDA BULUNABİLMEK İÇİN EK SÜRE VERİLMESİNE KARAR VERİLMESİ TALEP OLUNUR!!!!
8. SORUŞTURMAYA DAYANAK DOSYALAR VE DELİLLERİN CELBİ AYRICA TALEP OLUNUR.
Müvekkil ve hatta diğer şüphelilerin lehine olduğu düşünülen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen 2012/120653 ve 2013/24880 soruşturma numaralı dosyalarının ve dayanak tüm delillerinin celbi ile, tarafımıza bir örneklerinin gönderilmesi ve de beyanda bulunabilmek için, ek süre verilmesine karar verilmesi ayrıca talep olunur!.
C- ESASA İLİŞKİN SAVUNMAMIZ:
Önceki tüm itirazlarımız ile, eksikliklerin giderilmesi ve de ek süre talebimizi tekrar ederek;
1- HİÇBİR YASAL DAYANAK VE DELİL GÖSTERMEKSİZİN, HUKUKA UYGUN OLAN TEDBİRLERİN HUKUKA AYKIRI OLARAK UYGULANDIĞI SOYUT İDDİASI KONUSUNDA;
a) Leh ve aleyhe olan delillerin toplanması konusunda; müvekkilin apar topar yerinin değiştirilerek soruşturma yerinden ve suç mahallinden uzaklaştırıldığı, soruşturmada zaman darlığı ve personel noksanlığı nedeniyle oluşa gelmiş, İNSANİ HATALARIN GİDERİLMESİ VE EKSİKLERİN TAMAMLAMASINA izin verilmediği ortada olan bir gerçektir. Bu yönüyle; hem müvekkile dosyadan el çektirip, hem de delil toplamamakla, tapeleri yok etmemekle itham etmenin anlamsızlığı ve haksızlığı ortadadır.
b) Müvekkilin talep ettiği tedbirlerden;
- Hangi dosya şüphelisi için?
- Hangi kuvvetli şüphe sebebi belirlenmeden (ki son değişiklik ile MAKUL ŞÜPHEYE DÖNMÜŞTÜR.)
- Hangi şirketlerin tüm malvarlığına el konulması talebi için?
- Hangi gerekçe ile bu iddialarının ortaya atıldığının somutlaştırılması gerektiği halde, genel bir ifade ile, soruşturma raporunda konuya ilişkin olarak hiçbir somutlaştırma yapılmamıştır. Bu neden ile somutlaştırma yapılması, ve de eksikliklerin tamamlanmasını müteakip savunma yapılacaktır.
c) Kaldı ki yapmış olsa bile YAPILAN SADECE BİR TALEPTİR. SANKİ EL KOYMUŞ GİBİ BİR İNTİBA OLUŞTURULMASI hem müştekiler hem de müfettişler açısından, SAVCILIK KURUMUNUN VAZİFE VE SELAHİYETLERİNİ DEĞERLENDİRMEDE ve TALEP KAVRAMININ ANLAMINI KAVRAMA DA içine düşülen ve telafisi mümkün olmayan bir zafiyettir.
d) Tekrar etmek gerekirse; ilgili faaliyet yargısal takdire ilişkin olup, bunun müfettiş ve sayın makamca incelenmesi ve/veyahut soruşturma konusu yapılabilmesi en hafifinden HSYK Kanunu’nun 17/4 maddesine aykırılık teşkil eder.
d) Savcı olan Müvekkilce yöneltilecek ithamlara ilişkin CMK 128. Madde açıktır. Müvekkilin bu talepte bulunmaması halinde sorumluluğunun doğacağı izahtan varestedir. Bu ithamların, neye isnat edilerek, müvekkile suç tevcihine sebep olduğu somutlaştırılmamıştır. CMK 128/1/c,d,f,h’nin açık hükmüne istinat eden müvekkil, bunları istemeseydi şayet, işte o zaman tamda görevini ihmal edeceği izahtan varestedir. Kaldı ki maddenin son fıkrası “BU MADDE HÜKMÜNE GÖRE EL KOYMAYA ANCAK MAHKEME KARAR VEREBİLİR” şeklindeki hükmü de, böylesine yanlı ve yanlış değerlendirmeleri öngörerek, bir noktada SAVCILARIN SORUMSUZLUĞUNA DİKKATİ ÇEKMİŞ, bir talebin tıpkı bir dilek (dua) gibi suç oluşturmayacağını ayrıca ve özellikle(?) kayıt altına almıştır.
(TAŞINMAZLARA, HAK VE ALACAKLARA ELKOYMA Madde 128 - (1)Soruşturma veya kovuşturma konusu suçun işlendiğine ve bu suçlardan elde edildiğine dair kuvvetli şüphe sebebi bulunan hallerde, şüpheli veya sanığa ait; a) Taşınmazlara, b) Kara, deniz veya hava ulaşım araçlarına, c) Banka veya diğer malî kurumlardaki her türlü hesaba, d) Gerçek veya tüzel kişiler nezdindeki her türlü hak ve alacaklara, e) Kıymetli evraka, f) Ortağı bulunduğu şirketteki ortaklık paylarına, g) Kiralık kasa mevcutlarına, h) Diğer malvarlığı değerlerine, Elkonulabilir. Bu taşınmaz, hak, alacak ve diğer malvarlığı değerlerinin şüpheli veya sanıktan başka bir kişinin zilyetliğinde bulunması halinde dahi, elkoyma işlemi yapılabilir.)
e) Ayrıca T.C.K 55. maddesinde ‘KAZANÇ MÜSADERESİ’ düzenlenmiş olup, bunun bir yansıması olan T.C.K 60/2’ye göre; ‘(2) Müsadere hükümleri, yararına işlenen suçlarda ÖZEL HUKUK TÜZEL KİŞİLERİ HAKKINDA DA UYGULANIR.’ hükmü açıktır.
f) T.C.K’nın 282. maddesinde Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama suçu da düzenlenmiştir.
g) 5549 sayılı kanunun 17/1’e göre “Aklama ve terörün finansmanı suçunun işlendiğine dair kuvvetli şüphe bulunan hallerde 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 128 inci maddesindeki usûle göre malvarlığı değerlerine el konulabilir.’ denmekle müvekkilce yapılan işlemlerin yasal görevi olduğunu açıkça ortaya koymakta, burada hiçbir parantezde açılmamış bu günkü suçlamalar için istisnalar tanınmamıştır. Bütün bu yasal mevzuata ve HSYK Kanunu 17/4 maddesine rağmen, müvekkilin ne ile itham edildiği somutlaşmamış bir takım afaki iddia ile suçlanmasının ve üstelik bir de savunmasının istenmesinde HUKUKA UYARLIK YOKTUR.
2- CMK 135. MADDENİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI
a) CMK 135. maddesinin 2. fıkrasının salt tanık olabilecek kişilere ilişkin uygulanabilecek bir yasa hükmü olduğu gözetilmeksizin B.G. ile M.G. arasında geçen görüşmeler ile Şüpheli R.S. ile E.G.S arasındaki görüşmelere ait tapelerin imha edilmemesiyle müvekkil itham edilemez. Konuya ilişkin olarak TBMM.’ce oluşturulmuş olan komisyonun raporunun 191. Sayfasında da bu iddiamız hem leh hem de aleyhte olan üyeler tarafından kabul görmüştür.
b) T.C.K.’nunda dördüncü bölüm başlığı altında ‘suça iştirak’(T.C.K. 37-40) düzenlenmiş olup, 37. maddesi ‘Faillik’, 38. maddesi Azmettirme, 39. MADDESİ İSE ‘Yardım etme’ şeklindedir.
c) Bu iddiaya konu olan tüm şahısların hukuki durumunun bu 3 duruma girip girmediğinin tayin ve takdiri yapılmaksızın ( DOSYADAN EL ÇEKTİRME SEBEBİYLE YAPILAMADIĞINDAN), müvekkile böyle bir haksız ithamda bulunulmasında hukuka uyarlık yoktur. Hakeza tarafıma HSYK TARAFINDAN GÖNDERİLEN VE DE 5. KLASÖR içerisinde yer alan bir takım tapeler incelendiğinde; muhteviyatlarının CMK 135. Madde kapsamında değerlendirilebilmesi pek de mümkün gözükmemektedir. Şöyle ki;
B.G. İLE M.G. ARASINDAKİ GÖRÜŞMELER AÇISINDAN:
(1) 14.08.2013 tarihli, TİB.F.01.TK.2263943544 tape kayıt sıra numaralı tutanak incelendiğinde;
- B.G.’NİN :‘Teşekkür ediyor verecekmiş öbür şeyi’ beyanında, (TCK 252. MADDE ŞÜPHESİ)
- M.G.’NİN ‘Bulunduğu bölge şey midir ıııı nedir onun adı jandarma bölgesi midir, emniyet bölgesi midir?’ beyanında (T.C.K. 37 ve/veyahut 39. madde şüphesi) suç şüphesi oluşmadığı iddia edilemez. (EK-11)
(2) 22.08.2013 tarihli TİB.F.01.TK.2277561626 tape kayıt sıra numaralı tutanak incelendiğinde;
- B.G.’NİN “bi de orda daldığı zaman o dalış yaptığı zaman felan sahil güvenlikten gelip taciz ediyorlarmışta ordaki sahil güvenlik komutanıyla bir randevu alabilir miyiz baba Cuma günü için rica etsen sahil güvenlikten rica..’ M.G.’NİN ‘ tamam ben şimdi talimat vereceğim orda sen bana adresini tam ver.’ Beyanında suç şüphesi oluşmadığı iddia edilemez. (EK-12)
(3) 06.09.2013 tarihli TİB.F.01.TK.2304538009 tape kayıt sıra numaralı tutanak incelendiğinde;
- M.G.’NİN: ‘Barış söyledin mi oğlum adama oldu diye’,
- B.G.’nin “Söyledim yarın şeyde buluşacağız telefonda söylemek istemedim yarın 12’de de buluşacağız.’,
- M.G.’nin “tamam taha ya şeyi söyledin mi yani seni.’ ,
- B.G.’nin “yani açamadım şeyi konu açmadım telefonda 12’de yarın buluşuyoruz yüz yüze söyleyeceğim’ BEYANLARINDA (T.C.K. 252. MADDE ŞÜPHESİ) suç şüphesi oluşmadığı iddia edilemez. (EK-13)
(4) 14.09.2013 tarihli TİB.F.01.TK.2317457210 tape kayıt sıra numaralı tutanak incelendiğinde;
- M.G.’nin: “Hı tamam o şeyi hallettiler değil mi?’,
- B.G.’NİN “Hı hı hı hı hı evet evet evet evet”,
- M.G.’NİN “o hani özgür özgür bir şey diyordu hani hani”
- B.G.’NİN: ‘evet evet’, -
- M.G.’NİN: ‘bir şey kaldı diyodun’,
- B.G.’NİN: ‘hı hı’,
- M.G.’NİN: ‘dün mü halletti, dün mü halletti’,
- B.G.’NİN: ‘dün halletti, dün halletti, dün halletti’
- M.G.’NİN: ‘ordan bir şey kalmadı yani’,
- B.G.’NİN ‘yok bir şey kalmadı, bir şey kalmadı’
- B. G.’NİN: “oğluydu ama sen söylemiştin düzeltmiştin onu …ha şey Arami Arami Arami … vardı ya beraber geldiler ofise Reza’yla beraber”,
- M.G.’NİN: “o da sorunlu canım o da sorunlu …o da sorunlu yani ONU DA DÜZELTECEKLER düzelecekte …ben sana söylerim onun şeylerini ..tamam” beyanlarında (T.C.K. 252, 257, 37&38&19) suç şüphesi oluşmadığı iddia edilemez. (EK-14)
(5) 09.10.2013 tarihli TİB.F.01.TK.2362859450 tape kayıt sıra numaralı tutanak incelendiğinde;
- B.G.’NİN: “o bir şey gösterge yalnız dedi. o sizdeki şeyin altına dedi şu kadarı alınmıştır bir şey yaparsınız ona bir sıkıştırma olur dedi daha iyi olur dedi şu kadarı alınmıştır diye arkasına yazarsak dedi onun dedi ama onların hepsi bana göre şey tiyatro’,
- M.G.’NİN: ‘ yani o şeyin boş senedin arkasına mı yazıyor?’,
- M.G.’NİN: ‘YANİ TAMAMINI BİRE BAĞLAMIŞIZ ÖYLE Mİ?’
- B.G.’NİN ‘ ben hatta görüşmede şey diyecem ya biz sana teslim edelim bütün evrakları en kısa zamanda kapat senle onla hallet biz sıkıntıyı devam üzerimizde taşımak istemiyoruz diyecem ’,
- M.G.’NİN: ‘ya öyle ama yani artık bir kere o daha önce çözülmüştü bir daha bunun şeyine gerek yok fazla sıkıştırma bir uygun zamanda isteriz oğlum yani’ B.G.’NİN: ‘nasıl diyosan baba nasıl istiyosan’
- M.G.’NİN: ‘yani tamamını tamamını bir ayda gönderecek demi oğlum’,
- B.G.’NİN: ‘ama o hazır yani hı hı evet’
- M.G.’NİN: ‘Çıkartır onu kendisi halletse ondan çıkartır yani onu’ beyanlarında (t.c.k. 252, tck37&38&19) suç şüphesi oluşmadığı iddia edilemez. (EK-15)
(6) 26.10.2013TARİHLİ TİB.F.01.TK.2362859450 tape kayıt sıra numaralı tutanak incelendiğinde;
- M.G.: ‘tamam yani bu iş nedir acaba anlamıyorum özgürmü?’,
- B.G.’NİN: ‘özgürün üzerine’ beyanları ile;
- (EK-16) TK:2399923599 - 25.10.2013 12:35 Özgür Özdemir – Barış Güler görüşmesinde;
- Özgür Özdemir: “abi selam ben P 1 e geliyorum”,
- Barış Güler: “tamam geleyim mi aşağıya yoksa SEN Mİ GETİRİRSİN”,
- Özgür Özdemir: “ben hallederim ben hallederim 26 mıydı 25 miydi”,
- Barış Güler: “25”
- TK:2399930650 - 25.10.2013 12:38 Hikmet – Özgür Özdemir görüşmesinde;
- Hikmet: “P 1’de misin”,
- Özgür Özdemir: “şimdi P 1’e girmek üzereyim”,
- Hikmet: “tamam bende yukarıdan iniyorum P 1” ile
- TK. 2400130664 - 25.10.2013 14:09 Muammer Güler – Barış Güler görüşmesinde;
- Barış Güler: “tamam baba sıkıntı yok”,
- Muammer Güler: “DEDİĞİMİZ GİBİ Mİ OLDU OĞLUM”,
- Barış Güler: “evet evet baba”
Beyanları ve de teknik takip raporu incelendiğinde(FEZLEKE SAYFA 460 V.DEVAMI) (T.C.K. 252,37&38&39) tamamlanmış suç şüphesi oluşmadığı iddia edilemez.
(7) TK.2506122609 - 17.12.2013 07:39
- Barış Güler – Muammer Güler görüşmesinde;
- Barış Güler: “altı buçukda geldiler Celal Kara diye bir savcı … arama kararı çıkarmış örgüt kurmak işte”,
- Muammer Güler: “ hangi evi arıyorlar?....ne var oğlum senin evinde”,
- Barış Güler: “hiçbişey yok baba”,
- Muammer Güler: “para ne var”,
- Barış Güler: “yani kendi param üç beş kuruş kalan param var zaten o da”,
- Muammer Güler: “kaç para”,
- Barış Güler: “sen biliyorsun”,
- Muammer Güler: “kaç lira”,
- Barış Güler: “Bir Trilyon civarı param var o kadar”,
- Muammer Güler: “evet evet tamam oğlum tamam tamam el koydular mı”,
- Barış Güler: “yok daha arama yapıyorlar şu anda”,
- Muammer Güler: “tamam senin şimdi oğlum bu anladığım kadarıyla Rıza Zerrab'lan bir rüşvet ilişkisinden bahsediyorlar ŞUNU SÖYLEYECEKSİN DİYECEKSİN Kİ ben şey danışmanlık ilişkim var … gayri resmi danışmanlık resmi ona yapmadım ben babamın şeyi olmasın diye … benim para alışverişim bu … artı benim alacaklı olduğum dayımın oğlu şey akrabam bunların yanında çalışıyor … onun bana borcu var … senetlerimizde var … onun şeyini yapıyorum ben ondan tahsilatını yapıyorum … senin söyleyeceğin oğlum işte benim gayri resmi danışmanlık ilişkim var ben … artı artı artı şu o para şeyi benim Rüçhan .... yanında çalışıyor benim Rüçhan’dan alacağım var … bunun yanında çalıştığı için rica ettik, ………Ofisinizi niye arıyorlar, ….tamam yani ofisinde bir şey var mı oğlum” BEYANLARI İLE
- ‘TK.2506149658 - 17.12.2013 08:28 Özgür Özdemir – Muammer Güler görüşmesinde;
- Muammer Güler: “Özgür oğlum telaşlanmayın evladım siz resmi danışmanlık yapmıyor musunuz”,
- Özgür Özdemir: “evet yapıyoruz”,
- Muammer Güler: “e tamam oğlum tamam başka ne şey yapacaksınız o … Reza’yla ilgili bir rüşvet meselesi varmış tamam … olmuşlar sonra tamam eğer şey yaparlarsa bizim Rüçhan’dan alacağı yokmuydu oğlum bu adamın … rüçhan bayardan rüçhan bayardan alacağı var işte Rüçhan Bayar’ın alacağını getirdi sen ..sen paraya aracılık mı ettin diyecekler sana evet rüçhanın borcuna veriyor şeye işte allah allah rüçhanın alacağını olduğunu biliyorsun dime oğlum iki milyon dolarlık bir senetleri var ellerinde”,
- Özgür Özdemir: “yok onu bilmiyorum bakanım”,
- Muammer Güler: “bak oğlum Rüçhan şeyin yanında çalışıyorya rezanın … o bizim akrabamız ondan bizim alacağımız vardı … şimdi ... o adamdan parayı alıp alıp şeye veriyordu … iade ediyordu ordan parayı demekki o söyledikleri para o olabilir yani sanada soracaklardır ... ne diyecekler sana ki”,
- Özgür Özdemir: “anladım yani ben ııı şey şey yapayım mı kabul edeyim mi onu”,
- Muammer Güler: “evladım rüçhan elbette rüçhanın alacağı karşısında barış beni rüçhanın alacağını almak üzere gönderdi beni bende aldım dersin OĞLUM ZATEN SEN ALDIN MI SEN SEN PARADA ALMIŞ DEĞİLSİN”,
- Özgür Özdemir: “evet değilim hehe”,
- Muammer Güler: “tamam sen para mara almış değilsin o zaman mesele yok demi oğlum tamam”,
- Özgür Özdemir:”anladım yani”,
- Muammer Güler: “seni yakalarlarsa sen diyeceksinki onu ben barışlan şey yapıyoruz barış barış danışmanlık işleri yapıyoruz … danışmanlık işleri yapıyorum benim başka bir şeyim yok danışmanlık işi yapıyoruz”,
- Muammer Güler: “rezayla gönderdiğimde rüçhanla ilgili bir şey vardı alacakları vardı o rüçhanın alacağını vermek üzere beni gönderdi ben almış değilim ama sen hiç danışmanlık parası aldığın oldu mu ordan”,
- Özgür Özdemir: “hayır olmadı”,
- Muammer Güler: “demek ki o görünteleme var diyordun ya hane sen tamam … o esnada seni görüntülemek istediler ŞEY RÜÇHANIN ALACAĞINI ALMAK ÜZERE GÖNDERDİ BENİ BEN DE GİTMEDİM … VEYA İŞTE BEN GİTTİM OLMADI TAMAM İŞTE RÜÇHANIN ALACAĞI VAR RÜÇHANDAN ALACAĞI VAR”,
- Özgür Özdemir: “tamam oldu sayın bakanım”’ beyanları birlikte değerlendirildiğinde (T.C.K. 266, 281/2, 283, 284/2,. Maddelerinde sayılan) suç şüpheleri olmadığı iddia edilemez.
(8) R.S. İLE E.G.S. ARASINDAKİ GÖRÜŞMELER AÇISINDAN:
R.S.’IN CAFER SARAN İSİMLİ ŞAHSIN HEM GÖZALTI HEM DE TUTUKLANDIKTAN SONRASERBEST KALMASI İÇİN ADLİ MEVKİLER NEZDİNDE GİRİŞİMDE BULUNMUŞTUR. BU GİRİŞİMİN EN SOMUT ÖRNEĞİ EŞİ E.G.S.’IN abisi C.K. ile yaptığı görüşmede, tanıdıkları ve de sonra olayla bir ilgisi olmadığı anlaşılan Savcı B.A.’ya rüşvet verilecekmiş gibi bir plan ortaya koyarak R.S.’den sözde rüşvet için para almak konusunda E.G.S.’ın abisi C.K.’yı azmettirdiği, fiilinin de icrasını kolaylaştırdığı C.K.’nın R.S. ile görüşmelerini yönlendirdiği, toplanan deliller ışığında; hiçbir zaman rüşvetin gerçekleşmediği, T.C.K 158/2’DE DÜZENLENEN VE DE şikayete bağlı olmayan Nitelikli Dolandırıcılık suçunun işlendiği şüphesini doğuran telefon görüşmeleridir.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi açısından C.K. ile E.G.S.’ın görüşmelerinden; E.G.S ile abisi C.K. arasındaki görüşmeler açısından;
- 26.11.2012 TARİHLİ, TİB.F.01.TK.1784273736 tape kayıt sıra numaralı evrak incelendiğinde; (EK-17)
- E.G.S’ın: ‘ııı rezayı ara,….para iste,…dedim parayı yollayın a dava açıldı yollayın şimdi onların avukat aradı dedi ki helal olsun nasıl açtırdınız falan dedi….sonracıma dersin ki bizim davanın açılacağını zaten biliyordum dersin, aramadım parayı yollayıp orayla sıkıntı olmasın problem yaşamayalım de…200bin isteyeceksin…dolar….dolar bir lira aşağısı olamaz reza diyeceksin sonra bu adam içerde kalır bilginiz olsun….200binin altında istemeyeceksin’ beyanlarında T.C.K. 158/2, 38 maddelerindeki suç şüphesinin oluşmadığından bahsedilemez.
(9) 27.11.2012 tarihli, TİB.F.01.TK.1785372128 tape kayıt sıra numaralı evrak incelendiğinde;(EK-18)
- E.G.S.’ın: “‘incinin hesabına 200 bin geçiyor şimdi’,
- C.K.’nun: ‘İnci benim hesaba akbanka aktarsın onu akbank hesabına’
- EGS.’ın: ‘yok aktarmayacak o bi yere,…orda çekilecek ondan sonra ofise getirecek o bende dışarda bir yerde vermiş olacam’, Beyanları incelendiğinde T.C.K. 158/2 VE T.C.K. 38. maddedeki suçun tamamlandığı şüphesinin gerçekleşmediği iddia edilemez.
(10) E.G.S.’IN EŞİ R.S. İLE YAPTIĞI GÖRÜŞMELERDE,
Suç şüphesine neden olan para nakli eyleminden önce; 12.11.2012 tarihli TİB.F.01.TK.1784273736 tape kayıt sıra numaralı evrak incelendiğinde; (EK-19)
- E.G.S’IN: ‘elimden gelen herşeyi yapacam ama korkaktır, terstir he normalde hani iyi ki avukata…avukata gitseydi zaten bir şey beceremezdi daha da sıkıntı olur dedi sonracığıma’,
- R.S.’IN: ‘savcı gözden geçirsin ya savcı okusun o kadar’,
- E.G.S.’IN: ‘eee abim de aynı şeyi söylüyor diyor ki dosyayı incelerim demesi çok önemli bir şey diyor’ ,
- R.S.’ın: ‘demiş ki incelerim’,
- E.G.S: “Bİze dedi burda dedi, ondan sonra ben kendimde bakarım dedi, normalde bakılmıyor ama ben bakarım dedi, ondan sonracığıma ama kendimde bu şekilde sizin söylediğiniz şekliyle dedim ki bakın böyle böyle hani o ülkeden buraya ee böyle bankayla olmuyor, böyle olmuyor bu şekilde oluyor ben dedim Ahmet olarak gidiyorum oraya bu işlemi yaptırıyorum ama bu adamın bundan haberi yok iki tane telefon görüşmesi var onda da diyor ki böyle bir paramız vardı geldimi hayır efendim gelmedi diyor, 2.ci telefonda geldimi böyle paramız evet geldi efendim şöyle birisine verin deniyor …..tekrar tahliye talep edebiliyormuş onu söyleyeyim…nöbetçi olarak aynı kişinin alıp aynı kişinin inceliyor olması da iyi birşey benim için dedi yani hani başkası alıp yapmış olsaydı dedi, o sıkıntıylıdı ama şuan biraz daha rahat gözüküyor’ beyanlarında C.K.’UNCA T.C.K. 158/2 ‘DE BELİRTİLEN SUÇUN İŞLENMESİNE T.C.K. 39. MADDEDEKİ SUÇUN İŞLENDİĞİ ŞÜPHESİ UYANDIRMADIĞI İDDİA EDİLEMEZ.
(10) 12.11.2012 TARİHLİ TİB.F.01.TK.1761651750 tape kayıt sıra numaralı evrak incelendiğinde; (EK-20)
- E.G.S.’nin: “abim sabahtan yanına gelecek, orda oturacak ben diyor asılacağım diyor sen merak etme diyor.’ R.S’IN: ‘asılsın yaa bugün geldiler’ E.G.S.’IN: ‘tamam sen ıhh ben sana bir şey söyliyim sen 200 bin dolarımı hazırla da, …. Olduğu anda ben 200 bin dolarımı isterim yoksa hiç, Vallah tekrar geri iade içeriye naş “ beyanlarında C.K.’UNCA T.C.K. 158/2 ‘DE BELİRTİLEN SUÇUN İŞLENMESİNE T.C.K. 39. MADDEDEKİ SUÇUN İŞLENDİĞİ ŞÜPHESİ UYANDIRMADIĞI İDDİA EDİLEMEZ.
(11) Kaldı ki; HSYK kanunun 17/4. Md. gereğince yargı yetkisine ve yargısal takdire giren konulara karışılamayacağı açıktır!
(12) Ayrıca; CMK 138. madde gereğince İletişim Tespiti'nde TESADÜFİ DELİL ELDE EDİLEBİLİR VE YASALDIR. Hakeza Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12.06.2007 tarihli, 2006/5-154Esas, 2007/145 Karar sayılı İçtihadı’nda belirtildiği üzere; “ İletişimin Tespiti Kararı Bulunmayan Kişi İçin de Kanıt Olarak Değerlendirileceği” kesin hükme bağlanmıştır. (EK-21) Aynı doğrultuda Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 04.03.2014 tarihli
(13) 2012/14882Esas, 2014/2295 Karar sayılı içtihadı ile “CMK'nın 138/2. Md. Uyarınca Hakkında İletişimin Tespiti Kararı Bulunmayan Görüşmelerin Diğer Tarafı Olan Kişiler İçin de Yasal Delil Olarak Kabul Edilmesi Gerektiği” açıkça hükme bağlanmıştır. (EK-22)
(14) Konuya ilişkin olarak TBMM’nce oluşturulmuş olan komisyonun derlediği raporun 191. sayfasında da bu iddiamızın hem leh hem de aleyhte olan üyeler tarafından kabul gördüğünü bir kere daha dikkatlerinize sunarım. (EK-23)
MÜŞTEKİ BEYANLARI GERÇEKLERDEN ÇOK UZAKTIR.
A- MÜŞTEKİ AV. FATİH AYSAN’IN İDDİALARI:
1. Müvekkilin müştekinin iddia ettiği şahıs, grup, topluluk vs, ile hiçbir ilgi/alaka/sempatisi yoktur.
2. Müvekkilin Yönettiği süreçte UYAP’A şüphelilerin kayıt edilmemesi SÖZ KONUSU DEĞİLDİR.
3. Müvekkil soruşturmaya sonradan dahil olmuştur. Bir yıl önce başlatılan bir soruşturmanın UYAP’A kaydedilmiş olduğuna inanmış olması kuvvetle muhtemeldir.
4. İstanbul 5. Sulh Ceza Mahkemesi’nin, 14.09.2012 tarihli kısıtlama kararı alınmasına ve de yasada UYAP’A kayıt yasal mecburiyeti bulunmamaktadır. Hakeza şüphelilerden B. G. 28.08.2013 tarihinde taraf olarak eklediği açıktır.
5. Bu zatt-ı muhterem; Sanki soruşturmanın başında tüm şüpheliler ve işledikleri suçlar biliniyormuş da kasten kaydedilmemiş gibi isnatta bulunulmaktadır.
6. Oysa; Müvekkilim bu soruşturmayı başlatan kişi değildir. Soruşturmanın son zamanlarında görevlendirilmiştir.
7. Malum olduğu üzere bir kişinin teknik takipli bir soruşturmada, soruşturmaya dahil edilebilmesi için, şüphe uyandıracak tek bir konuşma yeterlidir. Bu şekilde hakkında soruşturma başlatılır, ancak tam olarak hangi suçlara karıştığı, teknik takip, fiziki takip, ifadeler ve diğer toplanan delillerin bir arada değerlendirilmesi sonucunda netleşir ve belirlenir. Bu ise operasyon sonrası döneme tekabül eder. Yani bir soruşturma kapsamındaki kişiler hakkında hangi suçlardan sorumlu tutulacakları ancak operasyon sonrası belli olur. Örneğin bir şüpheli hakkında şüpheli konuşmaları nedeniyle bir soruşturma mevcut olsa bile buna dair hukuki vasıflandırma savunma aşamasında değişebilir. Bu nedenlerle ara dönemde suç kaydı girmek hukuken doğru değildir sonuçta herkesi yanıltabilir.
8. Yine çok sayıda şüpheli ve suçun olduğu, yüzlerce soruşturmanın yürütüldüğü nazara alındığında, gerek polisin gerekse savcının iş yükü itibariyle an be an, her şüphelinin karıştığı suçların takibi mümkün değildir ve de bugüne kadar hiçbir soruşturmada da yapılamadığı değerlendirilmektedir. Zira yeterli personel olmaması, mevcut personelinde gerçek anlamda adli zabıta olmayışı, vakit darlığı, iş yükü yönüyle fiilen imkansızdır. Bu durum YCGK Kararlarına da yansımıştır.
9. Kaldı ki; hiçbir kanun ya da yönetmelikte UYAP’a kayıt yapılacağına ilişkin hiçbir emredici kural da yoktur ve de derdest iddianamede müvekkile atılı böyle bir cürüm de yoktur.
10. Bu şahsın diğer iddialarının muhatabı müvekkil olmamakla birlikte, yukarıda gerçek dışı olduklarını ispat ettiğimiz ithamlardan dolayı bu şahsın müvekkil hakkındaki beyanları ile T.C.K. 267 ve 271. Maddelerindeki ‘”İFTİRA ve SUÇ UYDURMA” suçu işlediği sabit olup, Bu şahıs hakkında gereğinin takdir ve ifası için Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulması talep olunur.
B- ERDOĞAN ÇİL’İN İDDİALARINA KARŞI;
Bu şahsın yaptığı ihbarın müvekkilin şahsı ile ilişkisi olmadığı kadar, salt varsayımlara dayalı, gerçeklerle ilişkisi olmayan iddialar olduğu kanaatindeyiz.
C- İHBARCI MUSTAFA POLAT’IN İDDİALARINA KARŞI:
1. Müvekkilce basına sızdırılmış herhangi bir evrak ya da bilgi yoktur.
2. Soruşturmaya ilişkin olarak MASAK ve GÜMRÜK BAKANLIĞI RAPORLARI ORTADADIR. Bu raporlarda KİMİN MEMLEKETİ NE KADAR ZARARA UĞRATTIĞI AÇIKTIR.
D- MÜŞTEKİ BARIŞ GÜLER’İN İDDİALARINA KARŞI:
Kendisinin imzasını taşıyan Şikayet Dilekçesi açısından;
1. Vekili Av. Mehmet Fehim GÜNEŞ tarafından düzenlenen üst yazıda; “müştekinin şikayet dilekçesini avukat-müvekkil görüşmesi esnasında HSYK’ya sunulmak üzere kendisine verildiğini” beyan etmiştir.(EK-24) Söz konusu şikayet dilekçesi incelendiğinde “dilekçenin bilgisayar çıktısı olduğu, soruşturmada gizlilik kararı olmasına rağmen bir takım bilgileri şikayet dilekçesinde belirttiği” sabittir. O dönemde tutuklu olan sayın müştekinin bilgisayar ile yazıcıyı ve de soruşturmaya ilişkin bir takım bilgileri nereden ve nasıl temin ettiğinin(?) Açıklattırılması talep olunur.
2. Müvekkilce yapılmış bir gizliliğin ihlali yoktur.
3. Suç Delillerini değiştirme ve Yargılamayı etkileme suçunun işlendiği iddiasının şüpheli adayı müvekkil değil, BİZATİHİ KENDİSİ İLE DİĞER MÜŞTEKİDİR.(Konuşma tutanaklarına ilişkin açıklamalarda yeterince açıklanmıştır.)
4. CMK 135. Madde, sadece tanıklara uygulanabilecek bir madde olup, görüşmelere ilişkin olarak CMK 138. Madde kapsamına girdiği yukarıda izah edilmiştir. Hakeza Konuya ilişkin olarak TBMM. nce oluşturulmuş olan komisyonun raporunun 191. Sayfasında da bu iddiamız hem leh hem de aleyhte olan üyeler tarafından kabul gördüğünü bir kere daha hatırlatırız. (Konuşma tutanaklarına ilişkin açıklamalarda yeterince açıklanmıştır.)
5. Kendisi hakkında sahte T.C.K. Numarası ile alınmış herhangi bir karar bulunmamaktadır. Kendisinin T.C.K.Numarası sehven yanlış yazılıp, Müvekkilce talep tarihinden hemen sonra 25.07.2013 tarihinde verilen yazı ile vatandaşlık numarasının düzeltilmesi sağlanmıştır.
6. Kendisinin 28.08.2013 tarihinde TARAF OLARAK UYAP’A eklendiği açıktır.
7. 11.02.2014 tarihinde Kendisi tutuklu olduğu bir zamanda ve de dosyadaki gizlilik kararına rağmen, birtakım bilgiler edinip bunları çarpıtmaya çalışarak şikayet dilekçesinde vermesi ancak ve ancak babası ve ona yardım eden şahıslar aracılığıyla gizliliğin ihlal edilmesi şeklinde açıklanabilir bir durum olup, bu husus zımnen müşteki tarafından İKRAR edilmiştir.
8. Müvekkilce görev kötüye kullanılmadığı gibi, Görevi kötüye kullanan şahsın tespiti için, diğer Müşteki ile kendi arasındaki R.S.’nin işlerine ilişkin yaptıkları görüşmeleri dikkatle okuyup incelemesi halinde, gerçeği görecektir.
9. MÜVEKKİL HİÇ BİR KİMSE İLE FİKİR VE EYLEM BİRLİĞİ İÇİNDE DEĞİLDİR. HUKUKUN GEREĞİ NE İSE ONU YAPMIŞTIR!………..
10. İstiktap (yazı ve imza örnekleri alımı) esnasında menfi hiç bir olay yaşanmamıştır, gerçekten yaşanmış olsaydı, kendisi ve/veyahut müdafileri bu durumu ifade alımı sırasında ve/veyahut mahkeme sorgusunda tutanağa geçirirlerdi. Hakeza istiktap konusunda, CMK 149 ve 150. Maddeleri göz önünde alındığında; hukuki yardıma ihtiyaç duyulacak bir durum da değildir. Aksinin kabulü avukatın görev ve sorumluluklarını gayri ciddi şekilde genişletmekten başka bir mana taşımaz. Başka bir soruşturmada, herhangi bir şüpheli WC’ye avukatımla gitmeme izin verilmedi gibi itirazlarda bulunarak hukuk sistemimizi kilitleyebilir!!!..
E- MÜDAFİİLERİ AV. M. KAMİL ŞİRİN&AV. MEHMET FEHİM GÜNEŞ TARAFINDAN SUNULAN ŞİKAYET DİLEKÇESİ AÇISINDAN;
1. Delillerin hepsi hukuki olup, telefon görüşmelerinin hepsi CMK 138. Madde kapsamındadır.
2. Avukatlar soruşturma aşamasında bir takım hak ihlalleri olduğunu iddia etmekle birlikte; Bu gerçek dışı ithamlar SAVCILIK SORGU ZABTININ ALTINA ŞERH EDİLMEMİŞ VE MAHKEME SORGUSUNDA HİÇ BİR ŞEKİLDE DEĞİNİLMEMİŞTİR. Ayrıca İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi aranarak tutanak tutturulmamış, Baroya herhangi bir şikayet de yapılmamıştır. Böyle bir durumda, Avukatlık Meslek Kuralları madde 23. Maddesi açık olup; Baro yetkililerine başvurulması gerektiği Stajyer avukatlar tarafından bile bilinen bir husustur. Bu nedenler ile meslektaşlarımın bu iddialarının gerçek dışı olduğunu belirtmemiz gerekmektedir.
3. Müvekkilleri olan Müşteki Barış GÜLER’İN, tutuklu olduğu cezaevinde, bilgisayar erişimi olmaması, tutuklu bir kişinin dosya içerisindeki sehven T.C.K.’nın yanlış yazıldığından haberi olması ancak ancak müştekiyi bu iki meslektaşımın bilgilendirmesi ve de çıktısını aldıkları şikayet dilekçesini müştekiye getirerek imzalattırmak suretiyle üst yazı ile HSYK’YA sundukları şeklinde açıklanabilir. Doğal olarak müştekilerin dosya içeriğinden zaman içerisinde haberdar oldukları iddiasının gerçek dışıdır. Gizlilik kararı bulunan soruşturma dosyasının içeriğini öğrendikleri ve böylece soruşturmanın gizliliğinin müştekilerce ihlal edildiği sabittir. Konu hakkında gereğinin takdir ve ifası için C.Savcılığı’na suç duyurusu yapılması talep olunur.
4. 17.12.2013 tarihindeki arama sırasında Müştekinin telefonlarının kollukça el konulduğu, müştekinin yanındaki müdaafiye ait olan 05494161103 numaralı telefon ile, İç İşleri Bakanlığı’nın kullanımındaki 05323821390 numaralı telefonu aramak suretiyle, babası ve bakan olan diğer müştekiyi aradığını, bu numaraların dinlenmesine ilişkin olarak hiçbir mahkeme kararı bulunmadığını, bu görüşmelerin hukuk dışı elde edildiğini iddia etmişlerdir. (EK-25) 17.12.2013 tarihli, TİB. F. 01. TK. 2506122609 tape kayıt sıra numaralı tutanak incelendiğinde;(EK-26)
- Müştekinin 05305554747 numaralı telefonu kullanarak diğer müştekiyi aradığı,
- Bu numaraya ilişkin olarak, İstanbul 9. Sulh Ceza Mahkemesi’nce 10/12/2013 tarihli, 2013/664 sayılı kararı gereğince iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması kararının olduğu, bunun uygulanması sonucu görüşmenin tutanak haline getirildiği açıktır. Doğal olarak müştekinin bu beyanları da gerçeği yansıtmamaktadır. (Konuya ilişkin olarak T.C.K. 267 ve 271. Maddelerindeki ‘İFTİRA ve SUÇ UYDURMA’ suçlarına ilişkin tüm haklarımız saklıdır.)
5. Müvekkil tarafından hiç kimseye hiçbir bilgi ve/veyahut belge sızdırılması söz konu değildir, hakeza ima edilen siyasi parti liderini tanımaz, kendisi ile hiçbir ortak yönü de yoktur.
6. Dosya içerisindeki hiçbir delil hukuk dışı olmadığı gibi, tape kayıtlarının hepsi, mahkeme kararına isnaden yapılmış işlemlerdir. Diğer müşteki ile müvekkillerinin görüşmelerinin tamamı CMK 138. Madde kapsamında olup, Konuya ilişkin olarak TBMM.’nce oluşturulmuş olan komisyon raporunun 191. Sayfasında da bu iddiamız hem leh hem de aleyhte olan üyeler tarafından kabul gördüğünü tekraren hatırlatırım.
7. BU KAYITLARIN AYRICA FİZİKİ TAKİPLERLE DESTEKLENDİĞİ AÇIKTIR. Bu yönüyle kendilerinin T.C.K. 267 ve 271. Maddelerindeki
“‘İFTİRA ve SUÇ UYDURMA” suçları işledikleri sabittir.
8. Müvekkillerinin ÖRGÜT ÜYESİ OLAMAYACAĞINI İDDİA ETMİŞSELER DE R.S. ile müştekinin telefon görüşmelerinde TALİMAT İÇERİR CÜMLELERİ göz önünde tutulduğunda, meslektaşlarımın bu beyanlarının da gerçeği yansıtmadığı ortadadır. Doğal olarak dinleme sürelerine uyulduğu da izahtan varestedir.
9. Müvekkile dosyanın tevzii tarihi 09.07.2013’tür. Bir başka deyiş ile; Müvekkil bu soruşturmayı başlatan kişi değildir, soruşturmada ortasından sonra görevlendirilmiştir. (EK-27) Müştekinin gözaltı tarihi ise; 17.12.2013’tür. Yani müvekkilin bir yıldan fazla süredir soruşturmayı başlatmadığı iddiaları da, diğer beyanları gibi gerçeği yansıtmadığı gibi İFTİRAYA VE KAMU GÖREVLİSİNİ KARALAMAYA YÖNELİK bir durum olduğu açıktır. Zira müvekkil soruşturma sorumluluğunu üstleneli HENÜZ BEŞ AY olmuştur.
F- MÜŞTEKİ MUAMMER GÜLER’İN İDDİALARINA KARŞI:
1- Müştekinin oğlu olan Barış GÜLER adına yapmış olduğu şikayetlerin hiç birinin gerçekliği olmamakla birlikte (Barış GÜLER’İN reşit olması ve işlem ehliyetinin bulunması nedeniyle), dinlenebilme kabiliyeti yoktur.
2- Kaldı ki; müştekinin oğlu olan diğer müşteki hakkındaki yakınmalarının; gerek diğer müştekice belirtilmemesi, gerekse ne kendisi, ne de müdafileri tarafından, soruşturma tutanağına, mahkemedeki sorgu zabtına geçirilmemiş olması nedeniyle, gerçeklikleri iddia edilemez.
3- Kendisine ilişkin iddiaların hepsi fezleke düzenlenmek suretiyle TBMM’ye sevk edilmiş, hakkındaki telefon görüşmelerinin hepsi TBMM. nce oluşturulmuş olan komisyon raporunun 191. Sayfasında da anlaşılacağı üzere; hem leh hem de aleyhte olan üyeler tarafından CMK 138. Madde gereğince tesadüfi delil kapsamında değerlendirilmiştir.
4- Kendisinin görüşmelerinin hiç biri tanıklık kapsamında olmadığından CMK 135/2 gereğince değerlendirilemez. (Konuya ilişkin açıklamalar C/2’de detaylı olarak yapılmıştır.)
5- Kendisinin telefonunun dinlenmesi söz konusu olmadığı gibi, tape kayıt tutanakları kendisinin dinleme kararı alınan şüphelilerce aranması veyahut şüphelileri araması sonucu elde edilmiştir. Yani telefonun dinlendiği iddiası gerçek dışıdır.
6- Müvekkilce soruşturmanın gizliliği ihlal edilmediği gibi, süreçte kendisi de ( bir kısmı c/2 ‘de de açıklandığı üzere) muhtelif suçlar işlemiştir.
7- Hakeza TK.2372974913-11.10.2013 tarihli 19:51 M.G.-R.S. arasındaki görüşmeye ait tape incelendiğinde kendisi bin yıllık devlet geleneğimizle bağdaşmayan cümleler sarf ettiği ortadadır!. (EK-28) (SENİN ÖNÜNE BEN YATARIM YA OLAYI)
G- GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNA İLİŞKİN OLARAK:
1- GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU ile korunan hukuki menfaat, kamu idaresinin güvenilirliğidir. Kamu idaresinin işleyişi; kişilerin, devletin idaresine olan güveninin temini olan kamu görevlileri tarafından işlenebilen görevi kötüye kullanma suçu, fail yönünden bir başka ifadeyle failin sadece kamu görevlisi olması nedeniyle özgü, mahsus bir suçtur. Eski düzenlemeden farklı olarak, görevi kötüye kullanma, kamu görevlisi failin, görevine giren işin gereklerine aykırı hareket ederek, ya da işi ihmal veya geciktirmesi halinde kanunda ifadesini bulan zarar neticesinin meydana gelmesi halinde söz konusu olur. Bu nedenle artık bir zarar suçu olan görevi kötüye kullanma, zararın meydana gelmemesi halinde söz konusu olmaz. “Görevi kötüye kullanma ifadesi yerine görevden kaynaklanan yetkinin ya da nüfuzun kötüye kullanılması ifadelerinin suçu ifade etmekte daha yerinde olacağı çünkü burada kötüye kullanılanın görev olmayıp, görevden kaynaklanan yetki olduğudur”.
2- Kamu faaliyetlerinin gerek eşitlik gerek liyakatlilik açısından adalet ilkelerine uygun yürütüldüğü hususunda toplumda hakim olan güvenin, inancın sarsılmaması gerekir.
3- TCK 257’ Maddesinde yer alan “Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında” ifadesi bu hükmün “ikame hüküm” niteliğinde olduğunu ortaya koymaktadır. Bu hüküm herhangi bir ceza hukuku kaidesiyle özel olarak cezalandırılmış olan fiillerin dışında kalan bütün keyfi muameleleri kapsamına alması itibariyle genel ve tamamlayıcı niteliktedir”. Korunan hukuki menfaat, kamu idaresinin
güvenilirliğidir. Kamu faaliyetlerinin gerek eşitlik gerek liyakatlilik açısından adalet ilkelerine uygun yürütüldüğü hususunda toplumda hakim olan güvenin, inancın sarsılmamasıdır.
4- Görevi kötüye kullanma, kamu görevlisi failin görevine giren işin gereklerine aykırı hareket ederek, ya da işi ihmal veya geciktirmesi halinde kanunda ifadesini bulan zarar neticesinin meydana gelmesi halinde söz konusu olur. Bu nedenle artık bir zarar suçu olan görevi kötüye kullanma zararın meydana gelmemesi halinde söz konusu olmaz.
5- Görevi kötüye kullanma suçunda:
(a) Görevine giren bir işlem ya da faaliyet yapıyor olması.
(b) Görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi,
(c) Zararın somut bir zarar olması gerektiği. ( YCGK, E. 2012/4-265, K. 2012/246, T. 26.6.2012, karar ) bir zarar suçu olan görevi kötüye kullanma zararın meydana gelmemesi halinde söz konusu olmayacağı,
(d) - Yargıtay da görevi kötüye kullanma suçunun genel kastla işlenen suçlardan olduğunu belirterek suça konu eylemlerin bilerek yapılması, sonucunun da sanık tarafından istenmesi gerektiği,
(e) Görevi savsama kastı ile yapılmaması, insani yanılgı ile yanlış uygulama yapılmasının suç oluşturmayacağı, (YCGK 2005/4-163E, 2006/14, T 07.02.2007 K).
(f) Korunan Hukuki Menfaat Kamu idaresinin işleyişine olan güvendir.
(g) 3. Maddi Unsur Fail; kamu görevlisidir.
(h) Mağdur: kamu idaresidir.
(i) Hareket ve Netice: iki ayrı hareket biçimiyle işlenebildiği halleri hüküm altına almaktır.
(j) “kamu görevlisine kamunun yararına kullanılması için verilen yetkinin, kamu görevlisi tarafından göreviyle ve kamunun yararına olarak değil, özel menfaat güdülerek kötüye kullanılması” olarak belirtilmektedir. Kamu görevlisi failin görevinin gereklerine aykırı hareket etmediği ya da bir başka ifadeyle kamu görevlisinin fiili objektif ve sübjektif olarak hukuka uygun ise, bu fiille beraber işlenen veya bu fiile sonradan eklenen bazı hareketler nedeniyle asıl fiil görevi kötüye kullanma teşkil etmez.
(k) Suç teorisi yönünden icrai hareket niteliğinde değil, hazırlık hareketi mahiyetinde bir eylemdir. .( YCGK, E. 2012/4-265, K. 2012/246, T. 26.6.2012, karar )
Olaylar ve bütün bu değerlendirmeler ve kararların ışığında Müvekkilin “GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANMA” gibi bir suçla itham edilmesi, insani yaklaşımlara, etik kurallara, Yargıtay içtihatlarına, kanunlara ve Evrensel hukukun bütün değerlerine aykırıdır. BU DURUM, KAMUOYUNA SORULACAK OLURSA, KAHİR EKSERİYETLE DOĞRULANACAKTIR. MÜVEKKİL KAMUYA OLAN GÜVENİ AZALTMAMIŞ, ARTIRMIŞTIR.
DELİL LİSTESİ:
1. İddianameye konu; İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın 2012/120653 ve 2013/24880 sayılı soruşturma dosyaları ile delillerinin tamamı.( Ses kayıtları ile birlikte getirtilmesi talep olunur.)
2. Müştekiler Barış GÜLER ile Muammer GÜLER’İN İFADELERİ (huzurda dinlenerek, şikayetlerinin devam edip etmediğinin sorulması, tarafımızdan sorulacak sorulara cevap vermesinin sağlanması için duruşma günün tensibi talep olunur/yokluğumuzda dinlenmelerine muvafakatimiz YOKTUR.),
3. İddianameye dayanak yapılan telefon görüşmelerinin sahipleri, Ebru Gündeş SARRAF, Rıza SARRAF VE CENGİZ KUMARTAŞLIOĞLU’nun ifadeleri, (huzurda dinlenerek; şikayetlerinin olup-olmadığının sorulması, huzurda dinlenerek, tarafımızdan sorulacak sorulara cevap vermesinin sağlanması için duruşma günün tensibi talep olunur/yokluğumuzda dinlenmelerine muvafakatimiz YOKTUR.)
4. Müşteki Muammer GÜLER’İN şikayet dilekçesinde isimleri geçen; Dönemin İl Emniyet Müdür Yardımcısı Hamza TOSUN, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü 3. Sınıf Emniyet Müdürü Yakup SAYGILI, Şube Müdür Yardımcısı 4. Sınıf Emniyet Müdürü Yasin TOPÇU ile yine Şube Müdür Yardımcısı 4. Sınıf Emniyet Müdürü Kazım AKSOY’UN ifadeleri (huzurda dinlenerek, tarafımızdan sorulacak sorulara cevap vermesinin sağlanması için duruşma günün tensibi talep olunur/yokluğumuzda dinlenmelerine muvafakatimiz YOKTUR.)
5. T.B.M.M.’ne gönderilen fezlekede imza ve parafeleri bulunan dönemin; Büro Memuru H.ÜRKMEZ, Ekip Amiri Hüseyin KORKMAZ, Büro Amiri Mehmet Akif ÜNER, Şube Müd. Yrd. V. A. NAZMAN ifadeleri (huzurda dinlenerek,
tarafımızdan sorulacak sorulara cevap vermesinin sağlanması için duruşma günün tensibi talep olunur/yokluğumuzda dinlenmelerine muvafakatimiz YOKTUR.)
6. Operasyonda görev alan kolluk personellerinin tamamının, reddi halinde İSMAİL ARPACI ve İBRAHİM ŞENER’İN ifadeleri (huzurda dinlenerek, tarafımızdan sorulacak sorulara cevap vermesinin sağlanması için duruşma günün tensibi talep olunur/yokluğumuzda dinlenmelerine muvafakatimiz YOKTUR.)
7. 3 ŞUBAT 2010 tarihinde İran ile İmzalanmış olan ‘Türkiye ile İran Arasında CEZAİ VE HUKUKİ KONULARDA ADLİ İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASI’ gereğince; İran Parlamentosu tarafından yürütülen komisyon çalışmaları sonucu ortaya çıktığı basına yansımış olan BABEK ZENCANİ ile RIZA SARRAF arasındaki iş birliği belgeleri (TÜRKÇE’YE çevrilmiş birer suretinin dosyaya celbi ile tarafımıza tebliğine, belgelere karşı beyanda bulunmak üzere süre verilmesine)
TALEP VE SONUÇ: Müvekkilin mağduriyetinin artmaması için;
1- Müvekkilin ret talepleri karşılanmadan savuma yaptırılmaksızın düzenlenmiş olan, CMK 170. Maddedeki unsurları taşımayan İDDİANAMENİN İADESİNE,
2- Müvekkilin müfettiş ile soruşturma izni ve dolayısıyla karar merciindeki kişileri RET TALEBİNİN incelenerek karara bağlanması, müteakiben müvekkilin savunma hakkının kullandırılarak, gerekli görülmesi halinde iddianame düzenlenmek üzere kanuna aykırı bir şekilde düzenlenen İDDİANAMENİN İADESİNE,
3- Talebimizin hukuki bir mesnet bulunmak kayıt ve şartıyla reddi halinde;
a- İddianameye konu; İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın 2012/120653 ve 2013/24880 sayılı soruşturma dosyaları ile delillerinin tamamının (Ses kayıtları da dahil) getirtilmesine,
b- Barış GÜLER, Muammer GÜLER, Ebru Gündeş SARRAF, Rıza SARRAF VE CENGİZ KUMARTAŞLIOĞLU’NA, DAVETİYE ÇIKARILARAK huzurda ifadelerinin alınmasına, tarafımızdan yöneltilecek soruları
cevaplandırmalarının istenmesine (YOKLUĞUMUZDA DİNLENMELERİNE MUVAFAKATIMIZ YOKTUR.)
c- T.B.M.M.’ne gönderilen fezlekede imza ve parafeleri bulunan dönemin; Büro Memuru H.ÜRKMEZ, Ekip Amiri Hüseyin KORKMAZ, Büro Amiri Mehmet Akif ÜNER, Şube Müd. Yrd. V. A.NAZMAN İLE Operasyonda görev alan kolluk personelinin tamamının, reddi halinde İSMAİL ARPACI ve İBRAHİM ŞENER’E DAVETİYE ÇIKARILARAK huzurda ifadelerinin alınmasına, tarafımızdan yöneltilecek soruları cevaplandırmalarının istenmesine (YOKLUĞUMUZDA DİNLENMELERİNE MUVAFAKATIMIZ YOKTUR.)
d- İran Parlamentosu tarafından yürütülen komisyon çalışmaları sonucu ortaya çıktığı basına yansımış olan BABEK ZENCANİ ile RIZA SARRAF arasındaki iş birliği belgelerinin tercüme edilmiş metinlerinin celbine,
e- BU EKSİKLİKLERİN TAMAMLANMASINA MÜTEAKİP TARAFIMIZA EK SÜRE VERİLEREK BEYANDA BULUNMAMIZIN SAĞLANMASINA,
f- İddianamenin reddi ile dava açılmasına gerek olmadığına, tüm yargılama giderlerinin hazine üzerinde bırakılmasına kararı verilmesine tensiplerini. 15/05/2015”
Önceki tüm itirazlarımız ile, eksikliklerin giderilmesi ve de ek süre talebimizi tekrar ederek;
1- HİÇBİR YASAL DAYANAK VE DELİL GÖSTERMEKSİZİN, HUKUKA UYGUN OLAN TEDBİRLERİN HUKUKA AYKIRI OLARAK UYGULANDIĞI SOYUT İDDİASI KONUSUNDA;
a) Leh ve aleyhe olan delillerin toplanması konusunda; müvekkilin apar topar yerinin değiştirilerek soruşturma yerinden ve suç mahallinden uzaklaştırıldığı, soruşturmada zaman darlığı ve personel noksanlığı nedeniyle oluşa gelmiş, İNSANİ HATALARIN GİDERİLMESİ VE EKSİKLERİN TAMAMLAMASINA izin verilmediği ortada olan bir gerçektir. Bu yönüyle; hem müvekkile dosyadan el çektirip, hem de delil toplamamakla, tapeleri yok etmemekle itham etmenin anlamsızlığı ve haksızlığı ortadadır.
b) Müvekkilin talep ettiği tedbirlerden;
- Hangi dosya şüphelisi için?
- Hangi kuvvetli şüphe sebebi belirlenmeden (ki son değişiklik ile MAKUL ŞÜPHEYE DÖNMÜŞTÜR.)
- Hangi şirketlerin tüm malvarlığına el konulması talebi için?
- Hangi gerekçe ile bu iddialarının ortaya atıldığının somutlaştırılması gerektiği halde, genel bir ifade ile, soruşturma raporunda konuya ilişkin olarak hiçbir somutlaştırma yapılmamıştır. Bu neden ile somutlaştırma yapılması, ve de eksikliklerin tamamlanmasını müteakip savunma yapılacaktır.
c) Kaldı ki yapmış olsa bile YAPILAN SADECE BİR TALEPTİR. SANKİ EL KOYMUŞ GİBİ BİR İNTİBA OLUŞTURULMASI hem müştekiler hem de müfettişler açısından, SAVCILIK KURUMUNUN VAZİFE VE SELAHİYETLERİNİ DEĞERLENDİRMEDE ve TALEP KAVRAMININ ANLAMINI KAVRAMA DA içine düşülen ve telafisi mümkün olmayan bir zafiyettir.
d) Tekrar etmek gerekirse; ilgili faaliyet yargısal takdire ilişkin olup, bunun müfettiş ve sayın makamca incelenmesi ve/veyahut soruşturma konusu yapılabilmesi en hafifinden HSYK Kanunu’nun 17/4 maddesine aykırılık teşkil eder.
d) Savcı olan Müvekkilce yöneltilecek ithamlara ilişkin CMK 128. Madde açıktır. Müvekkilin bu talepte bulunmaması halinde sorumluluğunun doğacağı izahtan varestedir. Bu ithamların, neye isnat edilerek, müvekkile suç tevcihine sebep olduğu somutlaştırılmamıştır. CMK 128/1/c,d,f,h’nin açık hükmüne istinat eden müvekkil, bunları istemeseydi şayet, işte o zaman tamda görevini ihmal edeceği izahtan varestedir. Kaldı ki maddenin son fıkrası “BU MADDE HÜKMÜNE GÖRE EL KOYMAYA ANCAK MAHKEME KARAR VEREBİLİR” şeklindeki hükmü de, böylesine yanlı ve yanlış değerlendirmeleri öngörerek, bir noktada SAVCILARIN SORUMSUZLUĞUNA DİKKATİ ÇEKMİŞ, bir talebin tıpkı bir dilek (dua) gibi suç oluşturmayacağını ayrıca ve özellikle(?) kayıt altına almıştır.
(TAŞINMAZLARA, HAK VE ALACAKLARA ELKOYMA Madde 128 - (1)Soruşturma veya kovuşturma konusu suçun işlendiğine ve bu suçlardan elde edildiğine dair kuvvetli şüphe sebebi bulunan hallerde, şüpheli veya sanığa ait; a) Taşınmazlara, b) Kara, deniz veya hava ulaşım araçlarına, c) Banka veya diğer malî kurumlardaki her türlü hesaba, d) Gerçek veya tüzel kişiler nezdindeki her türlü hak ve alacaklara, e) Kıymetli evraka, f) Ortağı bulunduğu şirketteki ortaklık paylarına, g) Kiralık kasa mevcutlarına, h) Diğer malvarlığı değerlerine, Elkonulabilir. Bu taşınmaz, hak, alacak ve diğer malvarlığı değerlerinin şüpheli veya sanıktan başka bir kişinin zilyetliğinde bulunması halinde dahi, elkoyma işlemi yapılabilir.)
e) Ayrıca T.C.K 55. maddesinde ‘KAZANÇ MÜSADERESİ’ düzenlenmiş olup, bunun bir yansıması olan T.C.K 60/2’ye göre; ‘(2) Müsadere hükümleri, yararına işlenen suçlarda ÖZEL HUKUK TÜZEL KİŞİLERİ HAKKINDA DA UYGULANIR.’ hükmü açıktır.
f) T.C.K’nın 282. maddesinde Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama suçu da düzenlenmiştir.
g) 5549 sayılı kanunun 17/1’e göre “Aklama ve terörün finansmanı suçunun işlendiğine dair kuvvetli şüphe bulunan hallerde 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 128 inci maddesindeki usûle göre malvarlığı değerlerine el konulabilir.’ denmekle müvekkilce yapılan işlemlerin yasal görevi olduğunu açıkça ortaya koymakta, burada hiçbir parantezde açılmamış bu günkü suçlamalar için istisnalar tanınmamıştır. Bütün bu yasal mevzuata ve HSYK Kanunu 17/4 maddesine rağmen, müvekkilin ne ile itham edildiği somutlaşmamış bir takım afaki iddia ile suçlanmasının ve üstelik bir de savunmasının istenmesinde HUKUKA UYARLIK YOKTUR.
2- CMK 135. MADDENİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI
a) CMK 135. maddesinin 2. fıkrasının salt tanık olabilecek kişilere ilişkin uygulanabilecek bir yasa hükmü olduğu gözetilmeksizin B.G. ile M.G. arasında geçen görüşmeler ile Şüpheli R.S. ile E.G.S arasındaki görüşmelere ait tapelerin imha edilmemesiyle müvekkil itham edilemez. Konuya ilişkin olarak TBMM.’ce oluşturulmuş olan komisyonun raporunun 191. Sayfasında da bu iddiamız hem leh hem de aleyhte olan üyeler tarafından kabul görmüştür.
b) T.C.K.’nunda dördüncü bölüm başlığı altında ‘suça iştirak’(T.C.K. 37-40) düzenlenmiş olup, 37. maddesi ‘Faillik’, 38. maddesi Azmettirme, 39. MADDESİ İSE ‘Yardım etme’ şeklindedir.
c) Bu iddiaya konu olan tüm şahısların hukuki durumunun bu 3 duruma girip girmediğinin tayin ve takdiri yapılmaksızın ( DOSYADAN EL ÇEKTİRME SEBEBİYLE YAPILAMADIĞINDAN), müvekkile böyle bir haksız ithamda bulunulmasında hukuka uyarlık yoktur. Hakeza tarafıma HSYK TARAFINDAN GÖNDERİLEN VE DE 5. KLASÖR içerisinde yer alan bir takım tapeler incelendiğinde; muhteviyatlarının CMK 135. Madde kapsamında değerlendirilebilmesi pek de mümkün gözükmemektedir. Şöyle ki;
B.G. İLE M.G. ARASINDAKİ GÖRÜŞMELER AÇISINDAN:
(1) 14.08.2013 tarihli, TİB.F.01.TK.2263943544 tape kayıt sıra numaralı tutanak incelendiğinde;
- B.G.’NİN :‘Teşekkür ediyor verecekmiş öbür şeyi’ beyanında, (TCK 252. MADDE ŞÜPHESİ)
- M.G.’NİN ‘Bulunduğu bölge şey midir ıııı nedir onun adı jandarma bölgesi midir, emniyet bölgesi midir?’ beyanında (T.C.K. 37 ve/veyahut 39. madde şüphesi) suç şüphesi oluşmadığı iddia edilemez. (EK-11)
(2) 22.08.2013 tarihli TİB.F.01.TK.2277561626 tape kayıt sıra numaralı tutanak incelendiğinde;
- B.G.’NİN “bi de orda daldığı zaman o dalış yaptığı zaman felan sahil güvenlikten gelip taciz ediyorlarmışta ordaki sahil güvenlik komutanıyla bir randevu alabilir miyiz baba Cuma günü için rica etsen sahil güvenlikten rica..’ M.G.’NİN ‘ tamam ben şimdi talimat vereceğim orda sen bana adresini tam ver.’ Beyanında suç şüphesi oluşmadığı iddia edilemez. (EK-12)
(3) 06.09.2013 tarihli TİB.F.01.TK.2304538009 tape kayıt sıra numaralı tutanak incelendiğinde;
- M.G.’NİN: ‘Barış söyledin mi oğlum adama oldu diye’,
- B.G.’nin “Söyledim yarın şeyde buluşacağız telefonda söylemek istemedim yarın 12’de de buluşacağız.’,
- M.G.’nin “tamam taha ya şeyi söyledin mi yani seni.’ ,
- B.G.’nin “yani açamadım şeyi konu açmadım telefonda 12’de yarın buluşuyoruz yüz yüze söyleyeceğim’ BEYANLARINDA (T.C.K. 252. MADDE ŞÜPHESİ) suç şüphesi oluşmadığı iddia edilemez. (EK-13)
(4) 14.09.2013 tarihli TİB.F.01.TK.2317457210 tape kayıt sıra numaralı tutanak incelendiğinde;
- M.G.’nin: “Hı tamam o şeyi hallettiler değil mi?’,
- B.G.’NİN “Hı hı hı hı hı evet evet evet evet”,
- M.G.’NİN “o hani özgür özgür bir şey diyordu hani hani”
- B.G.’NİN: ‘evet evet’, -
- M.G.’NİN: ‘bir şey kaldı diyodun’,
- B.G.’NİN: ‘hı hı’,
- M.G.’NİN: ‘dün mü halletti, dün mü halletti’,
- B.G.’NİN: ‘dün halletti, dün halletti, dün halletti’
- M.G.’NİN: ‘ordan bir şey kalmadı yani’,
- B.G.’NİN ‘yok bir şey kalmadı, bir şey kalmadı’
- B. G.’NİN: “oğluydu ama sen söylemiştin düzeltmiştin onu …ha şey Arami Arami Arami … vardı ya beraber geldiler ofise Reza’yla beraber”,
- M.G.’NİN: “o da sorunlu canım o da sorunlu …o da sorunlu yani ONU DA DÜZELTECEKLER düzelecekte …ben sana söylerim onun şeylerini ..tamam” beyanlarında (T.C.K. 252, 257, 37&38&19) suç şüphesi oluşmadığı iddia edilemez. (EK-14)
(5) 09.10.2013 tarihli TİB.F.01.TK.2362859450 tape kayıt sıra numaralı tutanak incelendiğinde;
- B.G.’NİN: “o bir şey gösterge yalnız dedi. o sizdeki şeyin altına dedi şu kadarı alınmıştır bir şey yaparsınız ona bir sıkıştırma olur dedi daha iyi olur dedi şu kadarı alınmıştır diye arkasına yazarsak dedi onun dedi ama onların hepsi bana göre şey tiyatro’,
- M.G.’NİN: ‘ yani o şeyin boş senedin arkasına mı yazıyor?’,
- M.G.’NİN: ‘YANİ TAMAMINI BİRE BAĞLAMIŞIZ ÖYLE Mİ?’
- B.G.’NİN ‘ ben hatta görüşmede şey diyecem ya biz sana teslim edelim bütün evrakları en kısa zamanda kapat senle onla hallet biz sıkıntıyı devam üzerimizde taşımak istemiyoruz diyecem ’,
- M.G.’NİN: ‘ya öyle ama yani artık bir kere o daha önce çözülmüştü bir daha bunun şeyine gerek yok fazla sıkıştırma bir uygun zamanda isteriz oğlum yani’ B.G.’NİN: ‘nasıl diyosan baba nasıl istiyosan’
- M.G.’NİN: ‘yani tamamını tamamını bir ayda gönderecek demi oğlum’,
- B.G.’NİN: ‘ama o hazır yani hı hı evet’
- M.G.’NİN: ‘Çıkartır onu kendisi halletse ondan çıkartır yani onu’ beyanlarında (t.c.k. 252, tck37&38&19) suç şüphesi oluşmadığı iddia edilemez. (EK-15)
(6) 26.10.2013TARİHLİ TİB.F.01.TK.2362859450 tape kayıt sıra numaralı tutanak incelendiğinde;
- M.G.: ‘tamam yani bu iş nedir acaba anlamıyorum özgürmü?’,
- B.G.’NİN: ‘özgürün üzerine’ beyanları ile;
- (EK-16) TK:2399923599 - 25.10.2013 12:35 Özgür Özdemir – Barış Güler görüşmesinde;
- Özgür Özdemir: “abi selam ben P 1 e geliyorum”,
- Barış Güler: “tamam geleyim mi aşağıya yoksa SEN Mİ GETİRİRSİN”,
- Özgür Özdemir: “ben hallederim ben hallederim 26 mıydı 25 miydi”,
- Barış Güler: “25”
- TK:2399930650 - 25.10.2013 12:38 Hikmet – Özgür Özdemir görüşmesinde;
- Hikmet: “P 1’de misin”,
- Özgür Özdemir: “şimdi P 1’e girmek üzereyim”,
- Hikmet: “tamam bende yukarıdan iniyorum P 1” ile
- TK. 2400130664 - 25.10.2013 14:09 Muammer Güler – Barış Güler görüşmesinde;
- Barış Güler: “tamam baba sıkıntı yok”,
- Muammer Güler: “DEDİĞİMİZ GİBİ Mİ OLDU OĞLUM”,
- Barış Güler: “evet evet baba”
Beyanları ve de teknik takip raporu incelendiğinde(FEZLEKE SAYFA 460 V.DEVAMI) (T.C.K. 252,37&38&39) tamamlanmış suç şüphesi oluşmadığı iddia edilemez.
(7) TK.2506122609 - 17.12.2013 07:39
- Barış Güler – Muammer Güler görüşmesinde;
- Barış Güler: “altı buçukda geldiler Celal Kara diye bir savcı … arama kararı çıkarmış örgüt kurmak işte”,
- Muammer Güler: “ hangi evi arıyorlar?....ne var oğlum senin evinde”,
- Barış Güler: “hiçbişey yok baba”,
- Muammer Güler: “para ne var”,
- Barış Güler: “yani kendi param üç beş kuruş kalan param var zaten o da”,
- Muammer Güler: “kaç para”,
- Barış Güler: “sen biliyorsun”,
- Muammer Güler: “kaç lira”,
- Barış Güler: “Bir Trilyon civarı param var o kadar”,
- Muammer Güler: “evet evet tamam oğlum tamam tamam el koydular mı”,
- Barış Güler: “yok daha arama yapıyorlar şu anda”,
- Muammer Güler: “tamam senin şimdi oğlum bu anladığım kadarıyla Rıza Zerrab'lan bir rüşvet ilişkisinden bahsediyorlar ŞUNU SÖYLEYECEKSİN DİYECEKSİN Kİ ben şey danışmanlık ilişkim var … gayri resmi danışmanlık resmi ona yapmadım ben babamın şeyi olmasın diye … benim para alışverişim bu … artı benim alacaklı olduğum dayımın oğlu şey akrabam bunların yanında çalışıyor … onun bana borcu var … senetlerimizde var … onun şeyini yapıyorum ben ondan tahsilatını yapıyorum … senin söyleyeceğin oğlum işte benim gayri resmi danışmanlık ilişkim var ben … artı artı artı şu o para şeyi benim Rüçhan .... yanında çalışıyor benim Rüçhan’dan alacağım var … bunun yanında çalıştığı için rica ettik, ………Ofisinizi niye arıyorlar, ….tamam yani ofisinde bir şey var mı oğlum” BEYANLARI İLE
- ‘TK.2506149658 - 17.12.2013 08:28 Özgür Özdemir – Muammer Güler görüşmesinde;
- Muammer Güler: “Özgür oğlum telaşlanmayın evladım siz resmi danışmanlık yapmıyor musunuz”,
- Özgür Özdemir: “evet yapıyoruz”,
- Muammer Güler: “e tamam oğlum tamam başka ne şey yapacaksınız o … Reza’yla ilgili bir rüşvet meselesi varmış tamam … olmuşlar sonra tamam eğer şey yaparlarsa bizim Rüçhan’dan alacağı yokmuydu oğlum bu adamın … rüçhan bayardan rüçhan bayardan alacağı var işte Rüçhan Bayar’ın alacağını getirdi sen ..sen paraya aracılık mı ettin diyecekler sana evet rüçhanın borcuna veriyor şeye işte allah allah rüçhanın alacağını olduğunu biliyorsun dime oğlum iki milyon dolarlık bir senetleri var ellerinde”,
- Özgür Özdemir: “yok onu bilmiyorum bakanım”,
- Muammer Güler: “bak oğlum Rüçhan şeyin yanında çalışıyorya rezanın … o bizim akrabamız ondan bizim alacağımız vardı … şimdi ... o adamdan parayı alıp alıp şeye veriyordu … iade ediyordu ordan parayı demekki o söyledikleri para o olabilir yani sanada soracaklardır ... ne diyecekler sana ki”,
- Özgür Özdemir: “anladım yani ben ııı şey şey yapayım mı kabul edeyim mi onu”,
- Muammer Güler: “evladım rüçhan elbette rüçhanın alacağı karşısında barış beni rüçhanın alacağını almak üzere gönderdi beni bende aldım dersin OĞLUM ZATEN SEN ALDIN MI SEN SEN PARADA ALMIŞ DEĞİLSİN”,
- Özgür Özdemir: “evet değilim hehe”,
- Muammer Güler: “tamam sen para mara almış değilsin o zaman mesele yok demi oğlum tamam”,
- Özgür Özdemir:”anladım yani”,
- Muammer Güler: “seni yakalarlarsa sen diyeceksinki onu ben barışlan şey yapıyoruz barış barış danışmanlık işleri yapıyoruz … danışmanlık işleri yapıyorum benim başka bir şeyim yok danışmanlık işi yapıyoruz”,
- Muammer Güler: “rezayla gönderdiğimde rüçhanla ilgili bir şey vardı alacakları vardı o rüçhanın alacağını vermek üzere beni gönderdi ben almış değilim ama sen hiç danışmanlık parası aldığın oldu mu ordan”,
- Özgür Özdemir: “hayır olmadı”,
- Muammer Güler: “demek ki o görünteleme var diyordun ya hane sen tamam … o esnada seni görüntülemek istediler ŞEY RÜÇHANIN ALACAĞINI ALMAK ÜZERE GÖNDERDİ BENİ BEN DE GİTMEDİM … VEYA İŞTE BEN GİTTİM OLMADI TAMAM İŞTE RÜÇHANIN ALACAĞI VAR RÜÇHANDAN ALACAĞI VAR”,
- Özgür Özdemir: “tamam oldu sayın bakanım”’ beyanları birlikte değerlendirildiğinde (T.C.K. 266, 281/2, 283, 284/2,. Maddelerinde sayılan) suç şüpheleri olmadığı iddia edilemez.
(8) R.S. İLE E.G.S. ARASINDAKİ GÖRÜŞMELER AÇISINDAN:
R.S.’IN CAFER SARAN İSİMLİ ŞAHSIN HEM GÖZALTI HEM DE TUTUKLANDIKTAN SONRASERBEST KALMASI İÇİN ADLİ MEVKİLER NEZDİNDE GİRİŞİMDE BULUNMUŞTUR. BU GİRİŞİMİN EN SOMUT ÖRNEĞİ EŞİ E.G.S.’IN abisi C.K. ile yaptığı görüşmede, tanıdıkları ve de sonra olayla bir ilgisi olmadığı anlaşılan Savcı B.A.’ya rüşvet verilecekmiş gibi bir plan ortaya koyarak R.S.’den sözde rüşvet için para almak konusunda E.G.S.’ın abisi C.K.’yı azmettirdiği, fiilinin de icrasını kolaylaştırdığı C.K.’nın R.S. ile görüşmelerini yönlendirdiği, toplanan deliller ışığında; hiçbir zaman rüşvetin gerçekleşmediği, T.C.K 158/2’DE DÜZENLENEN VE DE şikayete bağlı olmayan Nitelikli Dolandırıcılık suçunun işlendiği şüphesini doğuran telefon görüşmeleridir.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi açısından C.K. ile E.G.S.’ın görüşmelerinden; E.G.S ile abisi C.K. arasındaki görüşmeler açısından;
- 26.11.2012 TARİHLİ, TİB.F.01.TK.1784273736 tape kayıt sıra numaralı evrak incelendiğinde; (EK-17)
- E.G.S’ın: ‘ııı rezayı ara,….para iste,…dedim parayı yollayın a dava açıldı yollayın şimdi onların avukat aradı dedi ki helal olsun nasıl açtırdınız falan dedi….sonracıma dersin ki bizim davanın açılacağını zaten biliyordum dersin, aramadım parayı yollayıp orayla sıkıntı olmasın problem yaşamayalım de…200bin isteyeceksin…dolar….dolar bir lira aşağısı olamaz reza diyeceksin sonra bu adam içerde kalır bilginiz olsun….200binin altında istemeyeceksin’ beyanlarında T.C.K. 158/2, 38 maddelerindeki suç şüphesinin oluşmadığından bahsedilemez.
(9) 27.11.2012 tarihli, TİB.F.01.TK.1785372128 tape kayıt sıra numaralı evrak incelendiğinde;(EK-18)
- E.G.S.’ın: “‘incinin hesabına 200 bin geçiyor şimdi’,
- C.K.’nun: ‘İnci benim hesaba akbanka aktarsın onu akbank hesabına’
- EGS.’ın: ‘yok aktarmayacak o bi yere,…orda çekilecek ondan sonra ofise getirecek o bende dışarda bir yerde vermiş olacam’, Beyanları incelendiğinde T.C.K. 158/2 VE T.C.K. 38. maddedeki suçun tamamlandığı şüphesinin gerçekleşmediği iddia edilemez.
(10) E.G.S.’IN EŞİ R.S. İLE YAPTIĞI GÖRÜŞMELERDE,
Suç şüphesine neden olan para nakli eyleminden önce; 12.11.2012 tarihli TİB.F.01.TK.1784273736 tape kayıt sıra numaralı evrak incelendiğinde; (EK-19)
- E.G.S’IN: ‘elimden gelen herşeyi yapacam ama korkaktır, terstir he normalde hani iyi ki avukata…avukata gitseydi zaten bir şey beceremezdi daha da sıkıntı olur dedi sonracığıma’,
- R.S.’IN: ‘savcı gözden geçirsin ya savcı okusun o kadar’,
- E.G.S.’IN: ‘eee abim de aynı şeyi söylüyor diyor ki dosyayı incelerim demesi çok önemli bir şey diyor’ ,
- R.S.’ın: ‘demiş ki incelerim’,
- E.G.S: “Bİze dedi burda dedi, ondan sonra ben kendimde bakarım dedi, normalde bakılmıyor ama ben bakarım dedi, ondan sonracığıma ama kendimde bu şekilde sizin söylediğiniz şekliyle dedim ki bakın böyle böyle hani o ülkeden buraya ee böyle bankayla olmuyor, böyle olmuyor bu şekilde oluyor ben dedim Ahmet olarak gidiyorum oraya bu işlemi yaptırıyorum ama bu adamın bundan haberi yok iki tane telefon görüşmesi var onda da diyor ki böyle bir paramız vardı geldimi hayır efendim gelmedi diyor, 2.ci telefonda geldimi böyle paramız evet geldi efendim şöyle birisine verin deniyor …..tekrar tahliye talep edebiliyormuş onu söyleyeyim…nöbetçi olarak aynı kişinin alıp aynı kişinin inceliyor olması da iyi birşey benim için dedi yani hani başkası alıp yapmış olsaydı dedi, o sıkıntıylıdı ama şuan biraz daha rahat gözüküyor’ beyanlarında C.K.’UNCA T.C.K. 158/2 ‘DE BELİRTİLEN SUÇUN İŞLENMESİNE T.C.K. 39. MADDEDEKİ SUÇUN İŞLENDİĞİ ŞÜPHESİ UYANDIRMADIĞI İDDİA EDİLEMEZ.
(10) 12.11.2012 TARİHLİ TİB.F.01.TK.1761651750 tape kayıt sıra numaralı evrak incelendiğinde; (EK-20)
- E.G.S.’nin: “abim sabahtan yanına gelecek, orda oturacak ben diyor asılacağım diyor sen merak etme diyor.’ R.S’IN: ‘asılsın yaa bugün geldiler’ E.G.S.’IN: ‘tamam sen ıhh ben sana bir şey söyliyim sen 200 bin dolarımı hazırla da, …. Olduğu anda ben 200 bin dolarımı isterim yoksa hiç, Vallah tekrar geri iade içeriye naş “ beyanlarında C.K.’UNCA T.C.K. 158/2 ‘DE BELİRTİLEN SUÇUN İŞLENMESİNE T.C.K. 39. MADDEDEKİ SUÇUN İŞLENDİĞİ ŞÜPHESİ UYANDIRMADIĞI İDDİA EDİLEMEZ.
(11) Kaldı ki; HSYK kanunun 17/4. Md. gereğince yargı yetkisine ve yargısal takdire giren konulara karışılamayacağı açıktır!
(12) Ayrıca; CMK 138. madde gereğince İletişim Tespiti'nde TESADÜFİ DELİL ELDE EDİLEBİLİR VE YASALDIR. Hakeza Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12.06.2007 tarihli, 2006/5-154Esas, 2007/145 Karar sayılı İçtihadı’nda belirtildiği üzere; “ İletişimin Tespiti Kararı Bulunmayan Kişi İçin de Kanıt Olarak Değerlendirileceği” kesin hükme bağlanmıştır. (EK-21) Aynı doğrultuda Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 04.03.2014 tarihli
(13) 2012/14882Esas, 2014/2295 Karar sayılı içtihadı ile “CMK'nın 138/2. Md. Uyarınca Hakkında İletişimin Tespiti Kararı Bulunmayan Görüşmelerin Diğer Tarafı Olan Kişiler İçin de Yasal Delil Olarak Kabul Edilmesi Gerektiği” açıkça hükme bağlanmıştır. (EK-22)
(14) Konuya ilişkin olarak TBMM’nce oluşturulmuş olan komisyonun derlediği raporun 191. sayfasında da bu iddiamızın hem leh hem de aleyhte olan üyeler tarafından kabul gördüğünü bir kere daha dikkatlerinize sunarım. (EK-23)
MÜŞTEKİ BEYANLARI GERÇEKLERDEN ÇOK UZAKTIR.
A- MÜŞTEKİ AV. FATİH AYSAN’IN İDDİALARI:
1. Müvekkilin müştekinin iddia ettiği şahıs, grup, topluluk vs, ile hiçbir ilgi/alaka/sempatisi yoktur.
2. Müvekkilin Yönettiği süreçte UYAP’A şüphelilerin kayıt edilmemesi SÖZ KONUSU DEĞİLDİR.
3. Müvekkil soruşturmaya sonradan dahil olmuştur. Bir yıl önce başlatılan bir soruşturmanın UYAP’A kaydedilmiş olduğuna inanmış olması kuvvetle muhtemeldir.
4. İstanbul 5. Sulh Ceza Mahkemesi’nin, 14.09.2012 tarihli kısıtlama kararı alınmasına ve de yasada UYAP’A kayıt yasal mecburiyeti bulunmamaktadır. Hakeza şüphelilerden B. G. 28.08.2013 tarihinde taraf olarak eklediği açıktır.
5. Bu zatt-ı muhterem; Sanki soruşturmanın başında tüm şüpheliler ve işledikleri suçlar biliniyormuş da kasten kaydedilmemiş gibi isnatta bulunulmaktadır.
6. Oysa; Müvekkilim bu soruşturmayı başlatan kişi değildir. Soruşturmanın son zamanlarında görevlendirilmiştir.
7. Malum olduğu üzere bir kişinin teknik takipli bir soruşturmada, soruşturmaya dahil edilebilmesi için, şüphe uyandıracak tek bir konuşma yeterlidir. Bu şekilde hakkında soruşturma başlatılır, ancak tam olarak hangi suçlara karıştığı, teknik takip, fiziki takip, ifadeler ve diğer toplanan delillerin bir arada değerlendirilmesi sonucunda netleşir ve belirlenir. Bu ise operasyon sonrası döneme tekabül eder. Yani bir soruşturma kapsamındaki kişiler hakkında hangi suçlardan sorumlu tutulacakları ancak operasyon sonrası belli olur. Örneğin bir şüpheli hakkında şüpheli konuşmaları nedeniyle bir soruşturma mevcut olsa bile buna dair hukuki vasıflandırma savunma aşamasında değişebilir. Bu nedenlerle ara dönemde suç kaydı girmek hukuken doğru değildir sonuçta herkesi yanıltabilir.
8. Yine çok sayıda şüpheli ve suçun olduğu, yüzlerce soruşturmanın yürütüldüğü nazara alındığında, gerek polisin gerekse savcının iş yükü itibariyle an be an, her şüphelinin karıştığı suçların takibi mümkün değildir ve de bugüne kadar hiçbir soruşturmada da yapılamadığı değerlendirilmektedir. Zira yeterli personel olmaması, mevcut personelinde gerçek anlamda adli zabıta olmayışı, vakit darlığı, iş yükü yönüyle fiilen imkansızdır. Bu durum YCGK Kararlarına da yansımıştır.
9. Kaldı ki; hiçbir kanun ya da yönetmelikte UYAP’a kayıt yapılacağına ilişkin hiçbir emredici kural da yoktur ve de derdest iddianamede müvekkile atılı böyle bir cürüm de yoktur.
10. Bu şahsın diğer iddialarının muhatabı müvekkil olmamakla birlikte, yukarıda gerçek dışı olduklarını ispat ettiğimiz ithamlardan dolayı bu şahsın müvekkil hakkındaki beyanları ile T.C.K. 267 ve 271. Maddelerindeki ‘”İFTİRA ve SUÇ UYDURMA” suçu işlediği sabit olup, Bu şahıs hakkında gereğinin takdir ve ifası için Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulması talep olunur.
B- ERDOĞAN ÇİL’İN İDDİALARINA KARŞI;
Bu şahsın yaptığı ihbarın müvekkilin şahsı ile ilişkisi olmadığı kadar, salt varsayımlara dayalı, gerçeklerle ilişkisi olmayan iddialar olduğu kanaatindeyiz.
C- İHBARCI MUSTAFA POLAT’IN İDDİALARINA KARŞI:
1. Müvekkilce basına sızdırılmış herhangi bir evrak ya da bilgi yoktur.
2. Soruşturmaya ilişkin olarak MASAK ve GÜMRÜK BAKANLIĞI RAPORLARI ORTADADIR. Bu raporlarda KİMİN MEMLEKETİ NE KADAR ZARARA UĞRATTIĞI AÇIKTIR.
D- MÜŞTEKİ BARIŞ GÜLER’İN İDDİALARINA KARŞI:
Kendisinin imzasını taşıyan Şikayet Dilekçesi açısından;
1. Vekili Av. Mehmet Fehim GÜNEŞ tarafından düzenlenen üst yazıda; “müştekinin şikayet dilekçesini avukat-müvekkil görüşmesi esnasında HSYK’ya sunulmak üzere kendisine verildiğini” beyan etmiştir.(EK-24) Söz konusu şikayet dilekçesi incelendiğinde “dilekçenin bilgisayar çıktısı olduğu, soruşturmada gizlilik kararı olmasına rağmen bir takım bilgileri şikayet dilekçesinde belirttiği” sabittir. O dönemde tutuklu olan sayın müştekinin bilgisayar ile yazıcıyı ve de soruşturmaya ilişkin bir takım bilgileri nereden ve nasıl temin ettiğinin(?) Açıklattırılması talep olunur.
2. Müvekkilce yapılmış bir gizliliğin ihlali yoktur.
3. Suç Delillerini değiştirme ve Yargılamayı etkileme suçunun işlendiği iddiasının şüpheli adayı müvekkil değil, BİZATİHİ KENDİSİ İLE DİĞER MÜŞTEKİDİR.(Konuşma tutanaklarına ilişkin açıklamalarda yeterince açıklanmıştır.)
4. CMK 135. Madde, sadece tanıklara uygulanabilecek bir madde olup, görüşmelere ilişkin olarak CMK 138. Madde kapsamına girdiği yukarıda izah edilmiştir. Hakeza Konuya ilişkin olarak TBMM. nce oluşturulmuş olan komisyonun raporunun 191. Sayfasında da bu iddiamız hem leh hem de aleyhte olan üyeler tarafından kabul gördüğünü bir kere daha hatırlatırız. (Konuşma tutanaklarına ilişkin açıklamalarda yeterince açıklanmıştır.)
5. Kendisi hakkında sahte T.C.K. Numarası ile alınmış herhangi bir karar bulunmamaktadır. Kendisinin T.C.K.Numarası sehven yanlış yazılıp, Müvekkilce talep tarihinden hemen sonra 25.07.2013 tarihinde verilen yazı ile vatandaşlık numarasının düzeltilmesi sağlanmıştır.
6. Kendisinin 28.08.2013 tarihinde TARAF OLARAK UYAP’A eklendiği açıktır.
7. 11.02.2014 tarihinde Kendisi tutuklu olduğu bir zamanda ve de dosyadaki gizlilik kararına rağmen, birtakım bilgiler edinip bunları çarpıtmaya çalışarak şikayet dilekçesinde vermesi ancak ve ancak babası ve ona yardım eden şahıslar aracılığıyla gizliliğin ihlal edilmesi şeklinde açıklanabilir bir durum olup, bu husus zımnen müşteki tarafından İKRAR edilmiştir.
8. Müvekkilce görev kötüye kullanılmadığı gibi, Görevi kötüye kullanan şahsın tespiti için, diğer Müşteki ile kendi arasındaki R.S.’nin işlerine ilişkin yaptıkları görüşmeleri dikkatle okuyup incelemesi halinde, gerçeği görecektir.
9. MÜVEKKİL HİÇ BİR KİMSE İLE FİKİR VE EYLEM BİRLİĞİ İÇİNDE DEĞİLDİR. HUKUKUN GEREĞİ NE İSE ONU YAPMIŞTIR!………..
10. İstiktap (yazı ve imza örnekleri alımı) esnasında menfi hiç bir olay yaşanmamıştır, gerçekten yaşanmış olsaydı, kendisi ve/veyahut müdafileri bu durumu ifade alımı sırasında ve/veyahut mahkeme sorgusunda tutanağa geçirirlerdi. Hakeza istiktap konusunda, CMK 149 ve 150. Maddeleri göz önünde alındığında; hukuki yardıma ihtiyaç duyulacak bir durum da değildir. Aksinin kabulü avukatın görev ve sorumluluklarını gayri ciddi şekilde genişletmekten başka bir mana taşımaz. Başka bir soruşturmada, herhangi bir şüpheli WC’ye avukatımla gitmeme izin verilmedi gibi itirazlarda bulunarak hukuk sistemimizi kilitleyebilir!!!..
E- MÜDAFİİLERİ AV. M. KAMİL ŞİRİN&AV. MEHMET FEHİM GÜNEŞ TARAFINDAN SUNULAN ŞİKAYET DİLEKÇESİ AÇISINDAN;
1. Delillerin hepsi hukuki olup, telefon görüşmelerinin hepsi CMK 138. Madde kapsamındadır.
2. Avukatlar soruşturma aşamasında bir takım hak ihlalleri olduğunu iddia etmekle birlikte; Bu gerçek dışı ithamlar SAVCILIK SORGU ZABTININ ALTINA ŞERH EDİLMEMİŞ VE MAHKEME SORGUSUNDA HİÇ BİR ŞEKİLDE DEĞİNİLMEMİŞTİR. Ayrıca İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi aranarak tutanak tutturulmamış, Baroya herhangi bir şikayet de yapılmamıştır. Böyle bir durumda, Avukatlık Meslek Kuralları madde 23. Maddesi açık olup; Baro yetkililerine başvurulması gerektiği Stajyer avukatlar tarafından bile bilinen bir husustur. Bu nedenler ile meslektaşlarımın bu iddialarının gerçek dışı olduğunu belirtmemiz gerekmektedir.
3. Müvekkilleri olan Müşteki Barış GÜLER’İN, tutuklu olduğu cezaevinde, bilgisayar erişimi olmaması, tutuklu bir kişinin dosya içerisindeki sehven T.C.K.’nın yanlış yazıldığından haberi olması ancak ancak müştekiyi bu iki meslektaşımın bilgilendirmesi ve de çıktısını aldıkları şikayet dilekçesini müştekiye getirerek imzalattırmak suretiyle üst yazı ile HSYK’YA sundukları şeklinde açıklanabilir. Doğal olarak müştekilerin dosya içeriğinden zaman içerisinde haberdar oldukları iddiasının gerçek dışıdır. Gizlilik kararı bulunan soruşturma dosyasının içeriğini öğrendikleri ve böylece soruşturmanın gizliliğinin müştekilerce ihlal edildiği sabittir. Konu hakkında gereğinin takdir ve ifası için C.Savcılığı’na suç duyurusu yapılması talep olunur.
4. 17.12.2013 tarihindeki arama sırasında Müştekinin telefonlarının kollukça el konulduğu, müştekinin yanındaki müdaafiye ait olan 05494161103 numaralı telefon ile, İç İşleri Bakanlığı’nın kullanımındaki 05323821390 numaralı telefonu aramak suretiyle, babası ve bakan olan diğer müştekiyi aradığını, bu numaraların dinlenmesine ilişkin olarak hiçbir mahkeme kararı bulunmadığını, bu görüşmelerin hukuk dışı elde edildiğini iddia etmişlerdir. (EK-25) 17.12.2013 tarihli, TİB. F. 01. TK. 2506122609 tape kayıt sıra numaralı tutanak incelendiğinde;(EK-26)
- Müştekinin 05305554747 numaralı telefonu kullanarak diğer müştekiyi aradığı,
- Bu numaraya ilişkin olarak, İstanbul 9. Sulh Ceza Mahkemesi’nce 10/12/2013 tarihli, 2013/664 sayılı kararı gereğince iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması kararının olduğu, bunun uygulanması sonucu görüşmenin tutanak haline getirildiği açıktır. Doğal olarak müştekinin bu beyanları da gerçeği yansıtmamaktadır. (Konuya ilişkin olarak T.C.K. 267 ve 271. Maddelerindeki ‘İFTİRA ve SUÇ UYDURMA’ suçlarına ilişkin tüm haklarımız saklıdır.)
5. Müvekkil tarafından hiç kimseye hiçbir bilgi ve/veyahut belge sızdırılması söz konu değildir, hakeza ima edilen siyasi parti liderini tanımaz, kendisi ile hiçbir ortak yönü de yoktur.
6. Dosya içerisindeki hiçbir delil hukuk dışı olmadığı gibi, tape kayıtlarının hepsi, mahkeme kararına isnaden yapılmış işlemlerdir. Diğer müşteki ile müvekkillerinin görüşmelerinin tamamı CMK 138. Madde kapsamında olup, Konuya ilişkin olarak TBMM.’nce oluşturulmuş olan komisyon raporunun 191. Sayfasında da bu iddiamız hem leh hem de aleyhte olan üyeler tarafından kabul gördüğünü tekraren hatırlatırım.
7. BU KAYITLARIN AYRICA FİZİKİ TAKİPLERLE DESTEKLENDİĞİ AÇIKTIR. Bu yönüyle kendilerinin T.C.K. 267 ve 271. Maddelerindeki
“‘İFTİRA ve SUÇ UYDURMA” suçları işledikleri sabittir.
8. Müvekkillerinin ÖRGÜT ÜYESİ OLAMAYACAĞINI İDDİA ETMİŞSELER DE R.S. ile müştekinin telefon görüşmelerinde TALİMAT İÇERİR CÜMLELERİ göz önünde tutulduğunda, meslektaşlarımın bu beyanlarının da gerçeği yansıtmadığı ortadadır. Doğal olarak dinleme sürelerine uyulduğu da izahtan varestedir.
9. Müvekkile dosyanın tevzii tarihi 09.07.2013’tür. Bir başka deyiş ile; Müvekkil bu soruşturmayı başlatan kişi değildir, soruşturmada ortasından sonra görevlendirilmiştir. (EK-27) Müştekinin gözaltı tarihi ise; 17.12.2013’tür. Yani müvekkilin bir yıldan fazla süredir soruşturmayı başlatmadığı iddiaları da, diğer beyanları gibi gerçeği yansıtmadığı gibi İFTİRAYA VE KAMU GÖREVLİSİNİ KARALAMAYA YÖNELİK bir durum olduğu açıktır. Zira müvekkil soruşturma sorumluluğunu üstleneli HENÜZ BEŞ AY olmuştur.
F- MÜŞTEKİ MUAMMER GÜLER’İN İDDİALARINA KARŞI:
1- Müştekinin oğlu olan Barış GÜLER adına yapmış olduğu şikayetlerin hiç birinin gerçekliği olmamakla birlikte (Barış GÜLER’İN reşit olması ve işlem ehliyetinin bulunması nedeniyle), dinlenebilme kabiliyeti yoktur.
2- Kaldı ki; müştekinin oğlu olan diğer müşteki hakkındaki yakınmalarının; gerek diğer müştekice belirtilmemesi, gerekse ne kendisi, ne de müdafileri tarafından, soruşturma tutanağına, mahkemedeki sorgu zabtına geçirilmemiş olması nedeniyle, gerçeklikleri iddia edilemez.
3- Kendisine ilişkin iddiaların hepsi fezleke düzenlenmek suretiyle TBMM’ye sevk edilmiş, hakkındaki telefon görüşmelerinin hepsi TBMM. nce oluşturulmuş olan komisyon raporunun 191. Sayfasında da anlaşılacağı üzere; hem leh hem de aleyhte olan üyeler tarafından CMK 138. Madde gereğince tesadüfi delil kapsamında değerlendirilmiştir.
4- Kendisinin görüşmelerinin hiç biri tanıklık kapsamında olmadığından CMK 135/2 gereğince değerlendirilemez. (Konuya ilişkin açıklamalar C/2’de detaylı olarak yapılmıştır.)
5- Kendisinin telefonunun dinlenmesi söz konusu olmadığı gibi, tape kayıt tutanakları kendisinin dinleme kararı alınan şüphelilerce aranması veyahut şüphelileri araması sonucu elde edilmiştir. Yani telefonun dinlendiği iddiası gerçek dışıdır.
6- Müvekkilce soruşturmanın gizliliği ihlal edilmediği gibi, süreçte kendisi de ( bir kısmı c/2 ‘de de açıklandığı üzere) muhtelif suçlar işlemiştir.
7- Hakeza TK.2372974913-11.10.2013 tarihli 19:51 M.G.-R.S. arasındaki görüşmeye ait tape incelendiğinde kendisi bin yıllık devlet geleneğimizle bağdaşmayan cümleler sarf ettiği ortadadır!. (EK-28) (SENİN ÖNÜNE BEN YATARIM YA OLAYI)
G- GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNA İLİŞKİN OLARAK:
1- GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU ile korunan hukuki menfaat, kamu idaresinin güvenilirliğidir. Kamu idaresinin işleyişi; kişilerin, devletin idaresine olan güveninin temini olan kamu görevlileri tarafından işlenebilen görevi kötüye kullanma suçu, fail yönünden bir başka ifadeyle failin sadece kamu görevlisi olması nedeniyle özgü, mahsus bir suçtur. Eski düzenlemeden farklı olarak, görevi kötüye kullanma, kamu görevlisi failin, görevine giren işin gereklerine aykırı hareket ederek, ya da işi ihmal veya geciktirmesi halinde kanunda ifadesini bulan zarar neticesinin meydana gelmesi halinde söz konusu olur. Bu nedenle artık bir zarar suçu olan görevi kötüye kullanma, zararın meydana gelmemesi halinde söz konusu olmaz. “Görevi kötüye kullanma ifadesi yerine görevden kaynaklanan yetkinin ya da nüfuzun kötüye kullanılması ifadelerinin suçu ifade etmekte daha yerinde olacağı çünkü burada kötüye kullanılanın görev olmayıp, görevden kaynaklanan yetki olduğudur”.
2- Kamu faaliyetlerinin gerek eşitlik gerek liyakatlilik açısından adalet ilkelerine uygun yürütüldüğü hususunda toplumda hakim olan güvenin, inancın sarsılmaması gerekir.
3- TCK 257’ Maddesinde yer alan “Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında” ifadesi bu hükmün “ikame hüküm” niteliğinde olduğunu ortaya koymaktadır. Bu hüküm herhangi bir ceza hukuku kaidesiyle özel olarak cezalandırılmış olan fiillerin dışında kalan bütün keyfi muameleleri kapsamına alması itibariyle genel ve tamamlayıcı niteliktedir”. Korunan hukuki menfaat, kamu idaresinin
güvenilirliğidir. Kamu faaliyetlerinin gerek eşitlik gerek liyakatlilik açısından adalet ilkelerine uygun yürütüldüğü hususunda toplumda hakim olan güvenin, inancın sarsılmamasıdır.
4- Görevi kötüye kullanma, kamu görevlisi failin görevine giren işin gereklerine aykırı hareket ederek, ya da işi ihmal veya geciktirmesi halinde kanunda ifadesini bulan zarar neticesinin meydana gelmesi halinde söz konusu olur. Bu nedenle artık bir zarar suçu olan görevi kötüye kullanma zararın meydana gelmemesi halinde söz konusu olmaz.
5- Görevi kötüye kullanma suçunda:
(a) Görevine giren bir işlem ya da faaliyet yapıyor olması.
(b) Görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi,
(c) Zararın somut bir zarar olması gerektiği. ( YCGK, E. 2012/4-265, K. 2012/246, T. 26.6.2012, karar ) bir zarar suçu olan görevi kötüye kullanma zararın meydana gelmemesi halinde söz konusu olmayacağı,
(d) - Yargıtay da görevi kötüye kullanma suçunun genel kastla işlenen suçlardan olduğunu belirterek suça konu eylemlerin bilerek yapılması, sonucunun da sanık tarafından istenmesi gerektiği,
(e) Görevi savsama kastı ile yapılmaması, insani yanılgı ile yanlış uygulama yapılmasının suç oluşturmayacağı, (YCGK 2005/4-163E, 2006/14, T 07.02.2007 K).
(f) Korunan Hukuki Menfaat Kamu idaresinin işleyişine olan güvendir.
(g) 3. Maddi Unsur Fail; kamu görevlisidir.
(h) Mağdur: kamu idaresidir.
(i) Hareket ve Netice: iki ayrı hareket biçimiyle işlenebildiği halleri hüküm altına almaktır.
(j) “kamu görevlisine kamunun yararına kullanılması için verilen yetkinin, kamu görevlisi tarafından göreviyle ve kamunun yararına olarak değil, özel menfaat güdülerek kötüye kullanılması” olarak belirtilmektedir. Kamu görevlisi failin görevinin gereklerine aykırı hareket etmediği ya da bir başka ifadeyle kamu görevlisinin fiili objektif ve sübjektif olarak hukuka uygun ise, bu fiille beraber işlenen veya bu fiile sonradan eklenen bazı hareketler nedeniyle asıl fiil görevi kötüye kullanma teşkil etmez.
(k) Suç teorisi yönünden icrai hareket niteliğinde değil, hazırlık hareketi mahiyetinde bir eylemdir. .( YCGK, E. 2012/4-265, K. 2012/246, T. 26.6.2012, karar )
Olaylar ve bütün bu değerlendirmeler ve kararların ışığında Müvekkilin “GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANMA” gibi bir suçla itham edilmesi, insani yaklaşımlara, etik kurallara, Yargıtay içtihatlarına, kanunlara ve Evrensel hukukun bütün değerlerine aykırıdır. BU DURUM, KAMUOYUNA SORULACAK OLURSA, KAHİR EKSERİYETLE DOĞRULANACAKTIR. MÜVEKKİL KAMUYA OLAN GÜVENİ AZALTMAMIŞ, ARTIRMIŞTIR.
DELİL LİSTESİ:
1. İddianameye konu; İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın 2012/120653 ve 2013/24880 sayılı soruşturma dosyaları ile delillerinin tamamı.( Ses kayıtları ile birlikte getirtilmesi talep olunur.)
2. Müştekiler Barış GÜLER ile Muammer GÜLER’İN İFADELERİ (huzurda dinlenerek, şikayetlerinin devam edip etmediğinin sorulması, tarafımızdan sorulacak sorulara cevap vermesinin sağlanması için duruşma günün tensibi talep olunur/yokluğumuzda dinlenmelerine muvafakatimiz YOKTUR.),
3. İddianameye dayanak yapılan telefon görüşmelerinin sahipleri, Ebru Gündeş SARRAF, Rıza SARRAF VE CENGİZ KUMARTAŞLIOĞLU’nun ifadeleri, (huzurda dinlenerek; şikayetlerinin olup-olmadığının sorulması, huzurda dinlenerek, tarafımızdan sorulacak sorulara cevap vermesinin sağlanması için duruşma günün tensibi talep olunur/yokluğumuzda dinlenmelerine muvafakatimiz YOKTUR.)
4. Müşteki Muammer GÜLER’İN şikayet dilekçesinde isimleri geçen; Dönemin İl Emniyet Müdür Yardımcısı Hamza TOSUN, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü 3. Sınıf Emniyet Müdürü Yakup SAYGILI, Şube Müdür Yardımcısı 4. Sınıf Emniyet Müdürü Yasin TOPÇU ile yine Şube Müdür Yardımcısı 4. Sınıf Emniyet Müdürü Kazım AKSOY’UN ifadeleri (huzurda dinlenerek, tarafımızdan sorulacak sorulara cevap vermesinin sağlanması için duruşma günün tensibi talep olunur/yokluğumuzda dinlenmelerine muvafakatimiz YOKTUR.)
5. T.B.M.M.’ne gönderilen fezlekede imza ve parafeleri bulunan dönemin; Büro Memuru H.ÜRKMEZ, Ekip Amiri Hüseyin KORKMAZ, Büro Amiri Mehmet Akif ÜNER, Şube Müd. Yrd. V. A. NAZMAN ifadeleri (huzurda dinlenerek,
tarafımızdan sorulacak sorulara cevap vermesinin sağlanması için duruşma günün tensibi talep olunur/yokluğumuzda dinlenmelerine muvafakatimiz YOKTUR.)
6. Operasyonda görev alan kolluk personellerinin tamamının, reddi halinde İSMAİL ARPACI ve İBRAHİM ŞENER’İN ifadeleri (huzurda dinlenerek, tarafımızdan sorulacak sorulara cevap vermesinin sağlanması için duruşma günün tensibi talep olunur/yokluğumuzda dinlenmelerine muvafakatimiz YOKTUR.)
7. 3 ŞUBAT 2010 tarihinde İran ile İmzalanmış olan ‘Türkiye ile İran Arasında CEZAİ VE HUKUKİ KONULARDA ADLİ İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASI’ gereğince; İran Parlamentosu tarafından yürütülen komisyon çalışmaları sonucu ortaya çıktığı basına yansımış olan BABEK ZENCANİ ile RIZA SARRAF arasındaki iş birliği belgeleri (TÜRKÇE’YE çevrilmiş birer suretinin dosyaya celbi ile tarafımıza tebliğine, belgelere karşı beyanda bulunmak üzere süre verilmesine)
TALEP VE SONUÇ: Müvekkilin mağduriyetinin artmaması için;
1- Müvekkilin ret talepleri karşılanmadan savuma yaptırılmaksızın düzenlenmiş olan, CMK 170. Maddedeki unsurları taşımayan İDDİANAMENİN İADESİNE,
2- Müvekkilin müfettiş ile soruşturma izni ve dolayısıyla karar merciindeki kişileri RET TALEBİNİN incelenerek karara bağlanması, müteakiben müvekkilin savunma hakkının kullandırılarak, gerekli görülmesi halinde iddianame düzenlenmek üzere kanuna aykırı bir şekilde düzenlenen İDDİANAMENİN İADESİNE,
3- Talebimizin hukuki bir mesnet bulunmak kayıt ve şartıyla reddi halinde;
a- İddianameye konu; İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın 2012/120653 ve 2013/24880 sayılı soruşturma dosyaları ile delillerinin tamamının (Ses kayıtları da dahil) getirtilmesine,
b- Barış GÜLER, Muammer GÜLER, Ebru Gündeş SARRAF, Rıza SARRAF VE CENGİZ KUMARTAŞLIOĞLU’NA, DAVETİYE ÇIKARILARAK huzurda ifadelerinin alınmasına, tarafımızdan yöneltilecek soruları
cevaplandırmalarının istenmesine (YOKLUĞUMUZDA DİNLENMELERİNE MUVAFAKATIMIZ YOKTUR.)
c- T.B.M.M.’ne gönderilen fezlekede imza ve parafeleri bulunan dönemin; Büro Memuru H.ÜRKMEZ, Ekip Amiri Hüseyin KORKMAZ, Büro Amiri Mehmet Akif ÜNER, Şube Müd. Yrd. V. A.NAZMAN İLE Operasyonda görev alan kolluk personelinin tamamının, reddi halinde İSMAİL ARPACI ve İBRAHİM ŞENER’E DAVETİYE ÇIKARILARAK huzurda ifadelerinin alınmasına, tarafımızdan yöneltilecek soruları cevaplandırmalarının istenmesine (YOKLUĞUMUZDA DİNLENMELERİNE MUVAFAKATIMIZ YOKTUR.)
d- İran Parlamentosu tarafından yürütülen komisyon çalışmaları sonucu ortaya çıktığı basına yansımış olan BABEK ZENCANİ ile RIZA SARRAF arasındaki iş birliği belgelerinin tercüme edilmiş metinlerinin celbine,
e- BU EKSİKLİKLERİN TAMAMLANMASINA MÜTEAKİP TARAFIMIZA EK SÜRE VERİLEREK BEYANDA BULUNMAMIZIN SAĞLANMASINA,
f- İddianamenin reddi ile dava açılmasına gerek olmadığına, tüm yargılama giderlerinin hazine üzerinde bırakılmasına kararı verilmesine tensiplerini. 15/05/2015”