“Kayıtlar elimizde” açıklaması, tutuklama ve deliller


67 polis ve Hidayet Karaca’nın Sulh Ceza Hakimliklerine ilişkin yaptıkları reddi hakim talebini kabul eden ve haklarında tahliye kararı veren hakimler, 4 gün içerisinde tutuklandı. 

Hakimlerin talimatı Pensilivanya’dan Gülen’den aldığı iddia edildi. Başbakan Davutoğlu, ellerinde kayıtlar olduğunu söyledi. Ancak kayıtları açıklamadı. Ayrıca söz konusu sürecin 2 ay önce başladığı herhangi reddi hakim taleplerine Asliye Ceza Mahkemelerinin bakacağına dair ağır cezanın heyet kararı, aynı hakimin daha önce polislerin reddi hakim taleplerini reddettiği kamuoyundan gizlendi. Hakimlerin tutuklanmasına ilişkin kararda, delil olarak her iki mahkemenin kararı, 10.Sulh Cezanın kararı yer alırken, Fetullah Gülen’in bir vaazında “cezaevindekilerin salınmasına ilişkin duası” delil olarak konuldu.

Hakimlerin verdiği karardan tutuklanmasının açıklanır, elle tutulur bir yanı yok elbet. Ama işin vahameti, Gülen vaazının CD olarak konulması ile ortaya çıkıyor. Şimdi farz edelim bu hakimler cemaatçi, Gülen’in vaazını dinliyor, “hadi tamam emir geldi, polisleri salalım” diyor. Polisleri salıyor. Mahkemenin de müfettişin de bu bağlantıyı somut olarak ortaya koyması gerekiyor. Hakimler hakkında fiziki, teknik takip var mı? Cemaat bağlantıları neye göre tespit edildi? Gülen’in 77 milyonun duyacağı şekilde yaptığı vaaz ve serbest kalmalarını istedikleri açıklama, neden gizli bir şekilde birebir bu hakimlere iletilmiyor? Hakimlerin kendi aralarında “Gülen talimat verdi hadi salalım” şeklinde bir konuşması mı var da biz bilmiyoruz. Bunun gibi birçok soru üretebiliriz. Hukuk somut olgularla hareket eder, hayaller, fanteziler, niyet okumaları ile değil. 

Ayrıca, böyle bir niyet varsa, bu kararlardan 2 ay öncesinde (Şubat 2015’te başlayarak) polislerin reddi hakim taleplerinin Asliye Ceza Mahkemelerince değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin 9.Ağır Ceza Mahkemesinin heyet kararı, Hakim İslam Çiçek’in kendilerinin bunu değerlendirmekte yetkili olmadıklarına ilişkin kararı, 32.Asliye Cezanın 4 Mart’ta polislerin reddi hakim taleplerini reddettiği karar bu süreç ve bu süreçte yapılanlara karşı itiraz yolunun kullanılmaması, hepsi planlı mıydı? O halde itiraz yolunu kullanmayanlar da Gülen’in bu 2 aylık süreç sonrasında bırakın talimatı verebileceği ihtimalini ön görüp sessiz mi kaldı? Hukuki yollara başvurmadı. Nereden baksan dökülen bir soruşturma. Jet hızıyla verilen tutuklama.

Diğer bir sıkıntı ise hakimlerin tutuklanmasında darbe, silahlı örgüt suçlaması…Örgüt nerede? Bağlantı nasıl tespit edildi? Silahları nedir? Nerede ele geçirildi? Mahkeme kararı ile darbe nasıl oluyor. Darbe olması için cebir şiddet yolu gerekmiyor mu? Kendi verdiği tahliye kararını uygulatamayan bir hakim nasıl oluyor da darbeye teşebbüs ediyor?

Hukuk adına bir şey göremediğimiz bu olayda, hakimlerin sanık sandalyesine oturtulması, akabinde tutuklanması neye dayanılarak yapıldı? Gazete haberleri yeterli mi? İşaret fişeği yeterli mi? Tüm bu sorulara yargı camiasını, kamuoyunu aydınlatması için net açıklama yapılarak delillerin herkesle paylaşılması gerekiyor. Zira dört günde örgüt bulma, bulunan örgütü tanımlayamama, silahların nereden ele geçirildiğini açıklayamama hukuken izahı olmayan bir durum. İddia makamı iddiasını ispatlamakla yükümlü, buyursun ispatlasın. Dört günde bunca şey nasıl bulundu?

Kayıtlar ve talimatlar konusuna gelecek olursak, Başbakan Davutoğlu’nun elindeki kayıt nedir bilmem ama muhtemelen Gülen’in vaazı gibi anlaşılıyor. Geçmiş hafızayı tazelemekte fayda var. Adil yargılamayı teşebbüse ilişkin haklarında bırakın kaydı, tutanak düzenlenenlerle ilgili ne gibi bir işlem yapıldı? Düşen ses kayıtlarındaki talimatlar uluslararası bağımsız bir ses analiz uzmanlarına incelettirildi mi? Bu kayıtlarla ilgili soruşturma yapabilecek bir savcı var mı? Yapsa tutuklanır mı?  Açıklamalar ve açıklamalar sonrası yaşanan gelişmelerin birebir örtüşmesi, talimatla iş yapan yargı sonucuna ulaştırır mı? O halde hukukun eşitlik ilkesine göre, varsayımla bulunabilecek bu bağlantılar da tutuklama, soruşturma konusu edilebilir mi? Hukuku, adaleti bu kadar zorlamamak gerekiyor. Elbette bunlar doğru dahi olsa, somut bir bağlantı, delil koyamadığınız sürece, işlem dahi yapamayacağınız bir durum olarak karşınızda duruyor. Kaldı ki 17-25 Aralık dosyalarında ortaya saçılan onca iddiaya, paraya, olaya rağmen tüm evraklar “delil” olarak değerlendirilmedikten sonra, bir vaaz, 3 karardan terör örgütü zor be! Darbe suçlaması mı baya zorlama gibi duruyor…

Bu işlemleri yapanlar gibi niyet okuyacak olursak, niyetin bile niyet olmadığı da gözüküyor. 

17 Aralık sonrası elde olan kayıtlardan bazıları...

Kayıtlardan tamamı olmasa bile 17 Aralık sonrası yaşananlar ve ortaya atılan iddialardan bir kısmını hatırlayacak olursak;

“Dur bakalım seninle işimiz bitmedi”

29 Aralık 2013: Dönemin Başbakanı Erdoğan, 25 Aralık’ta operasyon talimatı veren savcı Muammer Akkaş’ı “yargının yüz karası” olarak tanımlarken, Sakarya’da yaptığı konuşmasında hedef alarak “dur bakalım seninle işimiz var. Militanlara benzer şekilde adalet sarayı önünde bildiri dağıtıyorsun” demişti.

16 Ocak 2014: 17 ve 25 Aralık savcıları hakkında HSYK inceleme izni veriyor. Bozdağ’ın ilk kez katıldığı toplantıda İstanbul Başsavcı vekillerinin görev yeri değiştiriliyor. İlerleyen süreçte savcılar hakkında inceleme soruşturmaya dönüştürülürken, operasyonda görev alan tüm savcılar açığa alınıyor.

Tarih 1\19 Ocak 2014: Dönemin  Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve müsteşar Kenan İpek, dönemin Adana Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık’ı arayarak, TIR’ların bırakılmasını savcıların dosyadan alınmasını talep ediyor. Başsavcı Bağrıyanık ve savcılar Bekir Bozdağ ve Kenan İpek hakkında adil yargılamayı etkilemeye teşebbüsten tutanak düzenliyor. Tutanak meclisten yeniden iade ediliyor. İade edilen tutanağa savcılar görevden alındıktan sonra takipsizlik veriliyor.



Tarih 16 Ocak 2015: TIR soruşturmasında görev alan savcılar, bakan ve müsteşar hakkında tutanak tutan başsavcı ve başsavcı vekili, Kırıkhan savcısı HSYK tarafından görevden uzaklaştırılıyor.

Liman dosyasında adil yargılamayı etkileme tutanağı

7 Ocak 2014: İzmir’de aralarında birçok AKP’li bürokratın olduğu, liman operasyonu yapılıyor. Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve müsteşar Kenan İpek, İzmir Başsavcısı Hüseyin Baş’ı arayarak savcıların görevden alınmasını istiyor. Başsavcı ise her iki isim hakkında adil yargılamayı etkilemeye teşebbüsten tutanak düzenliyor. Meclise gönderilen fezleke iade ediliyor, iade edildikten sonra Bakan ve Müsteşar hakkında takipsizlik kararı çıkıyor. 12 Ekim seçimlerinden önceki kurul döneminde Bozdağ ve İpek hakkında tutanak düzenleyen Başsavcı Hüseyin Baş hakkında inceleme izni isteniliyor ancak ilgili daire bu izni vermiyor. Bakan bu inceleme iznini resen kendisi veriyor.

23 Ocak 2014: Başsavcı Hüseyin Baş görevden alınarak Samsun’a Bölge Adliyesi Başsavcılığına getiriliyor. Hakkında inceleme başlatılıyor.

Bozdağ, 17\25 Savcılarını peşinen suçluyor

17 Şubat 2014: Adalet Bakanı aynı zamanda, hakim ve savcılarla ilgili soruşturma,inceleme izni vermekle yetkili HSYK’nın da başkanı Bekir Bozdağ, henüz haklarında soruşturma açılmış ve soruşturması tamamlanmamış 17\25 Aralık savcılarını üstü kapalı olarak suçlu ilan ediyor ve operasyonun amacının AKP’yi milletin gözünden düşürmek olduğunu savunuyor. Bozdağ: “Operasyonun hedefi sadece AKP’yi 30 Mart’ta milletin gözünden düşürmek değildir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde önünü kesmektir.Ama halkımız her zaman duası ile bizim yanımızda, hukuk dışına çıkana karşı hukuk işler.”

“Kırın kapısını Baransu’yu alın”

Tarih 11 Mart 2014: Başçalan isimli twitter hesabından yayınlanan Efkan Ala ve vali Hüseyin Avni Mutlu konuşması: İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Tayfun Acarer’le gerçekleştirdiği öne sürülen görüşmelere ait ses kayıtları yayınlandı. ‘BAŞÇALAN’ hesabı tarafından paylaşılan kayıtlarda yer alan görüşmelerin, 17 Aralık operasyonunun birkaç gün sonrasında, Efkan Ala’nın ‘henüz’ Başbakanlık Müsteşarı olarak görev yaptığı dönemde gerçekleştiği iddia edildi. Kayıtlarda yer alan ifadelere göre Efkan Ala,yenidonem.com adlı sitede ‘gizli belge’ yayınladığını savunduğu gazeteci Mehmet Baransu’nun kapısının kırılarak gözaltına alınmasını hemen gözaltına alınmasını, evinin aranmasını ve sitesinin de mahkeme kararı beklenmeden kapatılmasını emrediyor. Vali Mutlu’dan hemen valiliğe geçmesini ve bir başsavcıyla görüşmesini isteyen Ala, “sizi her türlü koruruz” vaadinde bulunuyor. Mutlu, dönemin İstanbul Cumhuriyet başsavcısı Turan Çolakkadı’yla görüştüğünü, Çolakkadı’nın konudan haberdar olmadığını ve hemen ilgileneceğini söylediğini aktarıyor. Baransu’nun suçüstü halinin bulunduğunu söyleyen Ala, mahkeme kararına ihtiyaç olmadığını savunuyor. Ala, Baransu’nun ‘alınmasını’ buna karşı çıkıyorsa savcının da gözaltına alınmasını“bir ekip kurun gidin ve bunun canına okuyun” sözleriyle emrediyor.

Tarih 2 Mart 2015: Baransu gözaltına alındı, 3 Mart’ta tutuklandı. Halen tutuklu…
Aydın Doğan SPK davası
Tarih 3 Mart 2014: Başçalan isimli twitter hesabından dönemin Başbakanı Erdoğan ve eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin arasında iddia edilen bir ses kaydı yayınlanıyor. Kayıtta, Erdoğan Aydın Doğan’ın SPK davasında Sadullah Ergin’e hızlandırma talimatı verdiği öne sürülüyor. Ergin’in ise hakimin “alevi” olduğunu söylediği iddia ediliyor.
Hamdi Topçu’dan, Zekeriya Öz’e gitmesi istendiği iddiası

Tarih 14 Mart 2014: Başçalan isimli twitter hesabından yayınlanan ve 17 Aralık 2013 günü gerçekleştiği iddia edilen dönemin Başbakanı Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen görüşmede, Erdoğan Bilal Erdoğan’dan dönemin THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu’nun soruşturmadan sorumlu Başsavcı vekili Zekeriya Öz ile görüşerek soruşturmanın durdurulmasını istiyor. Bu konuda Zekeriya Öz’den bir yalanlama gelmezken, Topçu’nun kendisini aradığı iddialarını da doğrulayıcı nitelikte beyanları var.

(Aradakileri toplamaya zaman dahi yetmeyeceği için son olaya atlayarak gidersek ...)

Polislere tahliye kararı veren hakimler için HSYK toplantısı ve özür

27 Nisan 2015: Cumhurbaşkanı Erdoğan, 67 polis ve Hidayet Karaca hakkında, tahliye kararı veren hakim Mustafa Başer, ve reddi hakim talebini kabul eden hakim Metin Özçelik ile ilgili jet hızıyla başlatılan inceleme, tahliye kararının uygulanmaması üzerine toplantı yapacak olan HSYK’nın bu toplantıyı yapmakta geç kaldığını söylüyor. Aynı gün, hakimler açığa alınırken, açığa alan 2.Dairenin Başkanı Mehmet Yılmaz, “geç kaldık özür dileriz” açıklaması yapıyor. Akabinde bilindiği üzere hakimler 30 Nisan ve 1 Mayıs’ta tutuklanıyor.


 NOT: Yukarıdaki kayıtlar google'ın, youtube'un, haber sitelerin elinde... Ulaşımı kolay ve konforlu...

Popüler Yayınlar