Polisler hakkında soyut iddialar var delil yoktu, çoluk çocuğumun yüzüne bakamazdım


67 Polis ve Hidayet Karaca’yı tahliye kararı verdiği için tutuklanan 32.Asliye Ceza Mahkemesi hakimi Mustafa Başer, 7 sayfalık mahkeme sorgusunda tüm süreci anlattı. Başer, ilk kez polislerin reddi hakim talepleri geldiğince Adalet Komisyonu Başkanı ile görüştüğünü, reddi hakim talebinin reddine de karar verirken savcılığın dosyayı göndermediğini ifade etti. Dosyayı okumadan karar verdiği iddialarına ilişkin okumadıysam nasıl bu kadar kapsamlı bir gerekçeli karar yazdım diye sordu. Hakim Başer, tüm bu süreçte hiçbir itirazın olmadığını anlatırken tahliye müzekkerelerini yazarken UYAP’ın kesildiğini ifade etti.
Başer ayrıca, polisler hakkındaki dosyada soyut iddialar dışında delil olmadığını ifade ederek şunları söyledi: “bana okunan soyut tutanak gibi delillerden başka delil olmadığını gördüm. Burada benim yapacağım iki şey vardı. Ya hukukçu kimliğimi elime alarak karar vererek çoluk çocuğumun sıkıntı çekmesini göze alacağım ya da ben görmedim ben duymadım gibi hukuki olmayan gerekçelerle karar verecektim. Benim de çoluğum çocuğum var.Bir karar veriyorsunuz korktum. Ama çoluğumun çocuğumun yüzüne bakabilmek için hukuka uygun bir karar verdim ve vicdanen rahatım. Verdiğim karar da usul ve esas açısından hukuka uygun bir karardır”

Hakim Mustafa Başer, savunmasına başlamadan önce hakkımdaki delilleri görmek istiyorum diye söze başladı.
Mahkeme, bunun üzerine tutanağa şunları yazdırdı:
“İstanbul 10.Sulh Ceza Hakimliğinin25.04.2015 tarih 2015\270 değişik iş kararı okundu, anlatıldı.
İstanbul 10.Sulh Ceza Hakimliği kararı ben kararımı verdikten sonra saat 23.00 sıralarında geldi. Kararı mübaşirim aldı.
Usul hükümleri gereğince bir mahkemenin kararını başka bir mahkeme veya hakimliğin verdiği kararı yok sayması gibi bir usul de yoktur. Bu şekilde bütün mahkemeler kendiliğinden işe el atıp karar veremezler. Uygun bir talep müdafiler tarafından veya Başsavcılık, Yargıtay gibi üst mercilerin kararı üzerine karar verebilirler. İstanbul 10.Sulh Ceza Hakimliği usul yasasını çiğnemiştir.Ayrıca onun verdiği kararlar benim kararım verildikten sonra gelmiştir. Ancak ben karar vermeden önce gelse de Anayasa’nın 138.maddesi gereğince yargısal kurum içinden de kimse emir ve talimat veremez hükmü açıktır dedi.

“Yargısal faaliyetlerinde talimat verilemez”

06.02.2015 tarih 2015\276-9339 sayılı ceza işleri genel müdürlüğünün İstanbul C.Başsavcılığına hitaben yazılan görüş bildiren yazısı okundu.
Mustafa Başer söz aldı: Biraz önce söylediğimi Anayasa’nın 138.maddesinde mahkemelerin yargısal faaliyetlerinde talimat verilemez. Bu şekilde bugün yapılan işlemle ilgili de Adalet Bakanlığı herhangi bir talimat veremez verse de hakim vicdanına göre karar vereceği için uymaz. İşin hukuki yanına gelince, metin çelişkiler ile doludur. Bu dosya bana reddi hakim kararı geldikten sonra gelmiştir.  CMK’nın 24.maddesi gereğince reddi hakim talebini 29.Asliye Ceza Mahkemesi kabul etmiş ve CMK’nın 27\2 ve 4 maddeleri gereğince karrı verdiği günü 24.04.2015 günü mahkememizde nöbetçi olduğu için mahkememize göndermiş, uygulama da reddi hakim talepleri kabul edildiğinde ya ondan numara olarak sonra gelen mahkemeye ya da nöbetçi mahkemeye gider. Bu bir teamüldür.  CMK 28’e göre de reddi hakim hususundaki kararlar kesindir. Görevlendirilen mahkemenin talep konusu ile alakalı olarak olumlu olumsuz karar vermekten başka şansı yoktur. 6545 sayılı yasanın 48.maddesi gereğince 5235teşkilat yasası gereğince 10.maddenin 1. Fıkrasının 1.cümlesi hakimliklerin görevini sayarken usulden kaynaklı  diğer görevleri saklı tutmuştur. Burada usul hukukunda reddi hakim müessesinden başka istisnai bir durum yoktur. 6545 sayılı yasanın 49.maddesinde 5235 sayılı teşkilat sayılı yasasının 11.maddesinde Sulh Ceza Hakimlikleri olarak geçen bu açık metin altında da kanun koyucu 6545 sayılı kanuna Sulh Ceza Hakimliklerini reddi hakim müessesini merci olduğunu ayrıca işaret etmiştir. Aslında buna da gerek yoktur. CMK 22 ve 32 maddelerinin kaldırıldığına dair  de bir hüküm yoktur. Ayrıca İstanbul 3.Sulh Ceza Hakimliği İslam Çiçek verdiği kararda  reddi hakimliğin Sulh Cezalarda da uygulanabileceğini ve bununla ilgili kararların Asliye Ceza Mahkemelerinde verildiğini kendi kararında da belirtmiştir. İstanbul 1,2 ve diğer Sulh Ceza Hakimlikleri İstanbul 29.Asliye Ceza Mahkemesine görüş bildirirken CMK 26 maddesi uyarınca reddi hakim dilekçelerinin Sulh Ceza hakimliğine verilmesi gerektiğini belirtmişlerdi. Şüpheli müdafileri de dilekçelerini defalarca Sulh Ceza Hakimliklerine reddi hakim dilekçe verdikleri halde bu dilekçelerin Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmeyip kendi içlerinde takip eden mahkemeye göndererek CMK 268\2 deki itiraz müessesini işletmişlerdir.

“Adalet Komisyon Başkanı ile de görüştüm”

Daha önce bu dosyanın şüphelilerinden şüpheliler müdafi o  gün nöbetçi olan İstanbul 48.Asliye Ceza Mahkemesine reddi hakim talebinde bulunmuş.  Mahkemede bu evrakı tevziye tabi tutmuş. Bu evraklardan biri de bana geldi. İstanbul C.Başsavcılığına yazı yazarak dosyanın gönderilmesini istedim.  Ancak dosya gelmedi. 48.Asliye Ceza Mahkemesine gönderdim. Ben görevli değilim, sen nöbetçisin, sen karar ver dedim.  Bu hususta İstanbul Adalet Komisyon Başkanı ile de görüştüm. Bana yasada da tevzien gönderilmesi gerektiren bir karar yok dedim komisyon başkanı bana 48.Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verdi. 48.Asliye Ceza Mahkemesi de bu dosyayı sen yapacaksın diyerek bana iade etti. Bunun üzerine olumsuz görev uyuşmazlığı da oluştu. Bunun üzerine dosya 9.Ağır Ceza Mahkemesinin 2015\125 değişik iş sayılı kararı ile Cumhuriyet Savcısı mütalaasıyla benim mahkememe reddi hakim hususunda  karar vermeye sen yetkilisin diye dosyayı iade etti. Bu karar da kesindi. Cumhuriyet Savcılığı bana dosyayı göndermedi. Reddedilen sulh ceza hakimlikleri de görüş bildirmedi. Ben sadece şüpheli müdafilerinin dilekçesini incelemek zorunda kaldım. Ve şüpheli müdafilerinin hangi hakimin hangi gerekçeyle reddedildiği ve hangi işleme bakacağı soyut olduğu için bu şekilde soyut iddialar ile hakim reddedilmez gerekçesiyle reddi hakim talebinin reddine karar verdim.

Ancak reddi hakim talepleri gerekçeli veya belli bir şeye dayandırılırsa reddi hakim talepleri kabul edilebilirdi. Bu hususta 32.Asliye Ceza Mahkemesinin 04.03.2015 tarih 2015\56 değişik iş sayılı kararlar dosyasına eklenmek üzere savcılığa gönderdim. Savcılıkta bu şekilde haberdar oldu. Bu şekilde 6 ayrı asliye ceza mahkemesi de kararlar verip kararları gönderdi. Bu şekilde ret kararları verebilen Asliye Ceza Mahkemesi de kabul kararı da verilebileceği de açıktır ancak o zaman kimse bunu dile getirmedi. T.C hükümetine cebir ve tehdit ile işini engellemeye çalışmak veya terör örgütü üyesi olmak ve TCK 257, TCK 132 madde olarak belirtilmiş ise de benim öyle bir niyetim olsa veyahut suç işleme niyetim olsa daha önce karar verirdim.

“Böyle bir şey ile ilk kez karşılaşıyorum”

25.04.2015 tarihli tutanak okundu. Soruldu: Biraz önce belirttiğim gibi gelen evrakı havale ettim. Katipler hakkında suç duyurusunda bulunulsun. Hatta havalem üstümde hem tarih hem de saati 23.00 civarı  vardır dedi.
Böyle bir şey asla olmamıştır, zabıt katipleri hakkında suç duyurusunda bulunmak istiyorum dedi Gelen evrakı havale ettim.

29.04.2015 tarihli tespit tutanağı okundu: Soruldu: Bu okunan tutanağın benimle ne ilgisi vardır? Bu tutanağın içerisindeki şeyleri ne yazılı ne görsel ne de işitsel olarak hiç duymadım. Ben bu tutanağı hiçbir şekilde kabul etmiyorum. İlk kez şimdi duyuyorum. Ben çok değişik örgüt suçlarına baktım. Mahkumiyet kararı , beraat kararı da verdim. Böyle bir şey ile ilk kez karşılaşıyorum

Çoluğumun çocuğumun yüzüne bakabilmek için hukuka uygun bir karar verdim ve vicdanen rahatım

İstanbul 32.Asliye Ceza Mahkemesinin 2015\43 ile 2015\49 D.İş kararlar ve arasındaki kararları ben verdim. Bu dosya bana tek kararla yedi ayrı soruşturma dosyası ile görevlendirme yapılarak geldiği için ayrı ayrı numara verme zorunluluğu olduğu için ayrı numaralar verdik.  Bu anlattığım usul hukuku gereğince karar vermek zorunda kaldığım için daha doğrusu olumlu veya olumsuz karar vermek zorunda olduğum için CMK 100.maddesi gereğince artık tutuklama şartlarının olup olmadığı, CMK 109daki Adli Kontrol hususlarının gerekip gerekmediği tutuklamadan önceki gözaltı sürelerine riayet edilip edilmediği ve şüpheli müdafilerinin talebi veya resen verilen kararlarda şablon kararlar olduğu, AYM VE AİHM kararlarının gerekçeli karara geçirilerek bana okunan soyut tutanak gibi delillerden başka delil olmadığını gördüm. Burada benim yapacağım iki şey vardı. Ya hukukçu kimliğimi elime alarak karar vererek çoluk çocuğumun sıkıntı çekmesini göze alacağım ya da ben görmedim ben duymadım gibi hukuki olmayan gerekçelerle karar verecektim. Benim de çoluğum çocuğum var.Bir karar veriyorsunuz korktum. Ama çoluğumun çocuğumun yüzüne bakabilmek için hukuka uygun bir karar verdim ve vicdanen rahatım. Verdiğim karar da usul ve esas açısından hukuka uygun bir karardır. Hiçbir meslektaşım bu denli zor bir karar vermek zorunda bırakılmasın. Daha önce ret kararı verdiğim 2015\56 D.İş sayısı ile verdiğim karar verdiğimde de dosya aslı tarafıma gelmemişti. İstanbul C.Başsavcılığı dosyaları göndermedi. 29.Asliye Ceza Mahkemesinin beni itiraz merci olarak görevlendirirken dosyayı istemiş ancak savcılık verdiği cevapta dosyayı göndermem demişti.
28.09.2010 tarih 2010\1 Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kararını kararımda yazdım. Kamuoyundaki birçok dava ile ilgili İstanbul Adliyesinde değişik mahkemelerde dosya olmadan hatta evrakın fotokopisi olmadan kararlar verdi. Bunun nedeni ise özgürlük esastır.

İncelemediysem bu şekilde detaylı bir gerekçeli kararı nasıl yazabilirim?

Tanık Ömer Aydoğan’ın ifadesi okundu soruldu: ben çalışırken dosyalar bana geldi. Benim moralim bozuldu çünkü 2015\56 D.İş sayılı dosyada bu şekilde gelmişti. Bir tarafı medyatik olunca bir şekilde karar vermek zorunda kalmaktan dolayı moralim bozuldu.

Dosyada bulunan ön rapor okundu soruldu: Ben bu hususta bir çoğuna cevap verdim. O gün akşam yedi servisi ile eve gittim gittiğimde eve dosya götürdüm. Ertesi gün de işe geldim ve akşama kadar çalıştım. Gece de evde çalıştım. Tahliye konusunda vicdani kanaatim oluştuğundan tahliye kararı verdim. İncelemediysem bu şekilde detaylı bir gerekçeli kararı nasıl yazabilirim?

20.47’de UYAP’ı kestiler

Hatta karar yazarken UYAP kesildi. UYAP kesildiği anda 5 karar yazılmış, iki kararın da numarası alınmıştı.  20.47’de UYAP’ı kestiler. Ben yaklaşık 22.00 gibi kararı bitirdim. İstanbul 10.Sulh Ceza Hakimliğinin kararı 23.00’da geldi. Ben karar yazmadan önce gelseydi onu da kararımda yazardım. UYAP dışında yazdığımız için gece 02.30 gibi tahliye müzekkereleri bitti. Tahliye Müzekkerelerini alacak katip ve C.savcısı kalmadı. Ertesi gün saat 10.20 gibi infaz savcısı Orhan Güldiken tahliye kararlarını aldı. Derhal tahliye etmesi gerekirken tahliye kararlarını işleme koymadı.Benim kararım yanlış ise tahliye olur sonra tekrar yakalanır. Tahliye derhal uygulanması gereken acil işlemlerdendir.

“İddia tamamen soyuttur”

 İddia tamamen soyuttur. Sayın mahkemeniz de bunu görmüştür. Birisi bana telefonla talimat mı vermiştir? Birisi gelip fiziki takip mi yapmıştır?”
En azından savunma hakkım olmalıydı
HSYK’nın 88.maddesi gereğince hakkımda terör ile yetkilendirilen bir mahkeme benim hakkımda yakalama kararı çıkartamaz. Mahkeme hakim sıfatında olmayanların kovuşturma kısmına bakar. Benim hakkımda adli bir suç istinadı varsa en yakın ağır ceza mahkemesi bakar ve yakalama kararını da o mahkeme çıkartır. Yakalama çıkartılması gerekiyor ise de hem ağır cezalık hem de suçüstü hali olması gerekir. Ayrıca Bakırköy C.Başsavcılığından talepte bulunan müfettiş beni hiç dinlemedi. En azından savunma hakkım olmalıydı. Neyle suçlandığımı şu ana kadar burada okununcaya kadar bilmiyordum. Bu suçlarla ilgili soyut iddiadan başka bir şey olmadığı gibi unsurları da yoktur. Ben sadece yargısal faaliyette bulundum.  Başkaca bir faaliyette bulunmadım. Delilleri karartma kaçma şüphesi yoktur. Memleketime düğüne gittim yoldan geri döndüm. İkametim ve iş yerim bellidir. Yargıcım. Benim bir hafta önce yaşadığım sıkıntıyı inşallah siz yaşamazsınız. Sıkıntı derken vicdani olarak karar vermek veya hukuki sonuçla karşı karşıya gelmeyi kastediyorum.”

“Müvekkilim bir örgüt üyesi ise bu örgütün diğer üyeleri yazı işleri müdürü ve katiplerdir”

Avukat Celal Sis söz aldı: Şu an 2.Ağır Ceza Mahkemesi heyeti olarak ifade alınıyor. Şu an nöbetçi Bakırköy 7.Ağır Ceza Mahkemesidir. Heyetiniz 5.Ağır Ceza Mahkemesi heyetidir. Yazılı dilekçemizde belirttiğimiz gibi müvekkilimiz hakkında Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin yakalama emri çıkarmasını HSYK 1. dairesinin 12 Şubat tarihli Ağır Ceza Mahkemelerinin görev alanına giren bir kısım suçlarla ilgili ihtisaslaşmaya gidilmesine ilişkin duyuruyu ibraz ediyorum. Bu duyuruda beyan edildiği gibi, özel yetkili görevli mahkemenin kurulmasının söz konusu olmadığı ve kanuni hakimlik ilkesinin genel hükümleri içerisinde belirtilmiştir. Bu durum da dün itibarıyla nöbetçi olan Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi, bugün itibarıyla da 7. Ağır Ceza Mahkemesinin karar vermesi gerekmiştir. Bu husus usul ve yasaya aykırıdır.
Ayrıca müvekkilim hakkında iddialardan birisi, 10. Sulh Ceza Hakimliğinin tahliyeler hakkındaki kararı yok hükmünde saymasıdır. Ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulu, İlhan Cihaner hakkında, yasalarda mahkemelerce verilen kararların kendiliğinden yok hükmünü doğuracak bir hükmün bulunmadığı, bu nedenle Erzurum 2 Ağır Ceza ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemelerince verilen kararların, yetkili bir yargı merciince kaldırılmadıkça yok hükmünde sayılamayacağını belirtmiştir. Müvekkilim daha önce 20 şubat tarihinde İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen karar ile reddi hakim talebinin reddi ile ilgili karar merci olarak tayin edilmiştir. Buna göre de, 4 mart tarihinde tahliye kararı verdiği sanıklar ile ilgili reddi hakim talebinin reddine karar vermiştir. İddia edilen hususlardan birisi de dosyaların incelenmediğidir. Oysa müvekkilim daha önce ilgili dosyayı incelemiştir. 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 88. maddesinde, ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçlar dışında hakim ve savcıların üzeri aranamaz denmektedir. Müvekkilim tahliye kararı vermiştir, suç üstü hali mevcut değildir. Aynı kanunun 84. maddesinde hakim ve savcıların ifadesinin üç günden az olmamak kaydıyla belirtilen bir merci tarafından alınacağı belirtilmektedir. Müvekkilim, hakkında bir soruşturma olduğundan şu anda haberdar olmuştur. HSYK kanununa göre en az 3 gün süre verilmesi gerekir.
Müvekkilim hakkında Fethullah Gülen terör örgütüne üye olduğu iddia olunmuştur. Bununla ilgili bir karar var mıdır? İddia edilen terör örgütüne üye olduğuna dair delil var mıdır? Tahliye kararı verilen polislerin Fetullah Gülen grubuna yakın oldukları iddia ediliyorsa, müvekkilim dhkpc örgütü hakkında da karar vermiştir. Öyle olsaydı bu örgütün de üyesi olmakla mı suçlanacaktı? müvekkilim hakkında El Kaide iddiasıyla ilgili ortada ne bir beyan ne de bir delil vardır. Soyut iddiadır. 
müvekkilim silahlı örgüt üyesi ise silahı kalem ve cübbedir. cübbesi vicdani kanaatidir. müvekkilim bir örgüt üyesi ise bu örgütün diğer üyeleri yazı işleri müdürü ve katiplerdir. Sabaha kadar memleketinden yol gelmiştir. kaçsaydı zaten gelmezdi. Müvekkilim hakkında yapılan bu işlem, hakim ve savcılar hakkındaki Anayasanın 138 ve 139. maddeleri ile hakim ve savcılar kanunu uyarınca hakimlik teminatı, masumiyet karinesi ve yargı bağımsızlığının tamamen ortadan kalktığıdır. Tamamen birilerinin istemediği bir kararı vicdani kanaatine göre veren ve yasalara uygun olarak verilen kararın hakim güç tarafından beğenilmemesi sebebiyle, tamamen asılsız suçlamalar ile suçlanması deyim yerindeyse kargaların dahi güleceği bir suçlamadır.

“Müvekkilim silahlı örgüt üyesi ise silahı kalem ve cübbedir. Cübbesi vicdani kanaatidir”

Avukat Hacer Yılmaz: Müvekkilim hakim Mustafa Başer, 2007 yılında birinci sınıf hakimliğe ayrılmış 2010 Nisan'da da birinci sınıf hakim olarak görevine devam etmiştir. Uzun yıllar en radikal sol ve dini örgütleri de kapsayan çeşitlilik bulunan örgüt davalarında ağır ceza mahkemesi başkanlığı ve üyeliği yapmış, birden fazla beraat ve tahliye kararı vermiştir. Ancak şimdiye kadar hiç bu kararlarından dolayı yakalanmamış, hiç cezaevi süreci yaşamamıştır. 24 Nisan tarihinde biraz önce huzurunuzda müvekkilim detaylı şekilde yaptığı ve usulüne uygun şekilde işlevselliğini sağlamaya çalıştığı mahkeme kararıyla ilgili usulü ve hukuki bilgileri sunmuştur. Bu nedenle tekrara düşmeyeceğiz ancak görmekteyiz ki müvekkilim yerleşik olan usul, yasalar, Anayasa, AİHM ve Lagos kararlarına uygun davranmıştır. Bu kararları verirken anayasada değiştirilemez hükmü bulunan kuvvetler ayrılığına aykırı olarak, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün yani yürütmenin, yargıya açık, aleni tahakkümü ve müdahalesini ispatlayan, adı görüş bildirme olan talimatnameye uymadığı için hiç bir Kıta Avrupası ve demokratik uygulamada olmayan biçimde karşınızda tutuklamaya sevk olunmuştur.
1962 Lagos konferansında alınan kararlar 18.Yüzyılda Krallık Fransasında hakimlik teminatı, doğal hakimlik ilkesi ve hakimlerin tarafsız ve bağımsızlığını ve bunun ülkelerin yönetim biçimleri içerisinde aktif olarak işlevselliğinin teminine ilişkin görüşler bildirilmiş ve bu görüşlerin ülkemize yansıması Anayasamızın 6. maddesi, 81, 103, 112, 11, 132 ve 139. maddeleri ile somutluk kazanmıştır. Somut olaya geri döndüğümüzde müvekkilim Hakim Mustafa Başer, hakimlik görevini ifa ederken ne bağlı olduğu 2802 Sayılı yasayı ne de Anayasa ve AİHS'yi ihlal etmemiştir. Müvekkilim hakkında örgüt suçlaması mevcuttur. Örgüt suçlamasına ilişkin atıfta bulunulan madde ile Yargıtay kararlarıyla genişletilmiş ve açıklanmış örgüt suçu tanımlanmış ve yargı mercilerince kesinleşmiş ilamlara dayalı silahlı eylemleri ispatlanmış, hüküm altına alınmış ve hiyerarşik yapılanma, emir komuta zinciri, fiziki takip, tape, ikrar ve başkaca somut kesin delilleri ile ispatlanmış bir örgüt yoktur. Müvekkilim sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup başka hiç bir örgüte üye değildir.
Dosya içinde Fethullah Gülen'in vaazı ile ilgili bir tutanak var ve bahsedilen şahsın müvekkilimi işaret eden ve ya müvekkilimin verdiği yasaya uygun kararları işaret eden hiç bir somut olgu yoktur.  Soruşturma muktedirlerin siyasi kararlarıyla ilgilidir. Müvekkilimin burada yargılanması hiç bir yasa ve hukuk ilkeleri ile bağdaşmamaktadır. Tutuklamaya ilişkin yakalama kararının vicahi uygulanmasına ilişkin uygulama kaldırılmıştır. Bu hususta İstanbul 4. sulh ceza hakimliğinin8 eylül 2014 tarihli kararında, tutuklamaya yönelik yakalama talebi reddedilmiştir. Tutuklamanın vicahiye çevrilmesi hukuka aykırıdır. TCK 312 ve 314. maddelerinin de aynı anda uygulanması. Ne gibi bir cebir uygulamıştır? Adil yargılamayı tüm zorlamalara karşı yapmaya çalışıyoruz. Görevden uzaklaştırılmış, kendisine suçlamalar bildirilmemiş, bilgi talebi HSYK tarafından reddedilmiştir. Savunma hakkını kullanamamıştır. Yargılamanın yürütmeden bağımsız olduğunu söylemek tüm hukuk kitaplarını yakmıştır. Müvekkil usule uygun karar vermiştir ancak kararını birilerinin hoşuna gitmemiştir.

“Kaçma niyetim olsa kaçabilirdim hatta gelirken polis ekipleri bana eskortluk ettiler”


Hakim Mustafa Başer: Usulde vicahiye çevirme diye bir şey yoktur. vicdanınıza göre karar vermenizi ve serbest bırakılmamı talep ediyorum. Ayrıca ben basından bu durumu öğrenince beni polis bile aramadan çocuklarım ve yeğenimi de yanıma alarak 550 km.lik yoldan Uşak ilinden kendi iradem ve rızam ile geldim. Polisler beni aradığında Kütahya ile Bozüyük arasında dönüş yolundaydım. Kaçma niyetim olsa kaçabilirdim hatta gelirken polis ekipleri bana eskortluk ettiler.

KARAR

T.C hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs, silahlı örgüt üyeliği suçlarından yürütülen soruşturma dosyası mevcut 29.04.2015 tarihli CD inceleme tespit tutanağı, İstanbul 29.Asliye Ceza Mahkemesinin, 32.Asliye Ceza Mahkemesinin, İstanbul 10.Sulh Ceza Mahkemesinin değişik iş sayılı kararları, İstanbul 29.Asliye Ceza Mahkemesi Yazı İşleri Müdürü imzalı 26.04.2015 tarihli yazı, İstanbul Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonunun Nisan 2015 tarihine ilişkin tüm nöbet çizelgeleri, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Müdürlüğünün 06.02.2015 tarihli görüş bildirme yazı içeriği, tahliyesine karar verilen şüphelilerin üzerine atılı suçların örgüt kapsamında işlediği yönünde soruşturma yürütülmesi, şüphelilerin nöbet işlemleri sırasında yasal ve yerleşik rutin dışına çıktığına ilişkin tanık beyanları, UYAP inceleme tutanağı ile belirlenen taleplerin geliş tarihi, kayda giriş tarihleri, İstanbul 29.Asliye Ceza Mahkemesinin 201592 değişik iş sayılı karar yazım tarihi, UYAP’tan işlemlerin yürütüldüğüne dair  uygulamaya aykırı olarak işlemlerin yürütüldüğüne dair mevcut dosya kapsamındaki tüm deliler bir bütün olarak dosya kapsamı ile birlikte değerlendirildiğinde; şüphelinin İstanbul C.Başsavcılığına ait ….. sayılı soruşturma evraklarına ilişkin haklarında soruşturma yürütülen şüpheliler ile aynı irade birliği içerisinde hareket ettiğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin varlığının tespiti, soruşturma kapsamındaki CMK’nın 100-11 maddesinde sayılan katalog suçlardan oluşu, bu sebeple tutuklama nedenlerinin kabul edildiği, ayrıca delilerin toplanma aşamasına devam ediliyor olması, CMK 100/3-11 maddesinde sayılan katalog suçlardan olması gözetilerek tutuklanma sebeplerinin var kabul edildiği, delillerin toplanma aşamasında olması adli kontrol hükümlerinin yeterli olmadığı anlaşılmakla TCK 312-1 314-2 maddeleri uyarınca yürütülen soruşturmada CMK 100/1,2,a,b,3-11 maddeleri ve 2802 sayılı yasanın 85. maddesi uyarınca tutuklanmasına..


Popüler Yayınlar