İşte Yasin Topçu’nun 17 Aralık yolsuzluk operasyonu ile ilgili verdiği ifade

18 Aralık’ta görevden alınan polislere, 19’unda başlayan ifadelerde usulsüzlük suçlaması yapıldı
                     


17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında gözaltına alınan eski Mali Şube Müdür Yardımcısı Yasin Topçu’nun ifadesine Haberdar ulaştı. Topçu’ya soruşturmada adı Reza Sarraf’tan rüşvet alan dört bakandan biri olarak geçen Muammer Güler ve Barış Güler’in isnatları soruldu. Baba ve oğul Güler, 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasını yürüten polisleri “ön yargılı” olmak ve sorguda usulsüz deliller kullanarak soru yöneltmekle suçladı. Yasin Topçu ise ön yargı konsundaki ithamları redderken, sorgu sırasında dosyayı yapan polislerin tamamının görevden alındığını 18 Aralık tarihi itibariyle üst düzey ve diğer polislerin görev yerlerinin değiştirildiğini hatırlatarak, sorguyu yeni şube müdürü Hakan Sıralı ekibinin yaptığını ifade etti. Bu yüzden suçlamanın asılsız olduğunun altını çizdi. Diğer yandan, polislere dört bakan ile ilgili meclise gönderilen raporun yazılması suç unsuru gibi soruldu. Talimatı kimden aldınız denildi. Yasin Topçu bu konuda talimatın C.Savcısı Celal Kara tarafından verildiğini ifade etti.  Ayrıca Muammer Güler ve Rıza Sarraf’ın arasındaki rüşvet iddialarına ilişkin de bilgiler paylaştı.


Öte yandan polislere “silahlı terör örgütü üyeliği”, “gizliliğin ihlali”, “görevi kötüye kullanma” suçlaması yapıldı. Yasin Topçu ifadesinde kendisine yöneltilen “silahlı terör örgütü” suçlamasına ilişkin delillerin sunulmasını istedi ve bu yönde tek bir soru yöneltilmediğini de ifadesinde kayda geçirdi.


İşte Yasin Topçu’nun ifadesinin tamamı:


Anadolu C.Başsavcılığının 27.12.2013 günü müşteki sıfatı ile ifade veren Haydar Keskin isimli şahıs ifadesinde “ 17.12.2013 tarihinde İstanbul Çağlayan Adliyesinde yapılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonları ile ilgili olarak operasyonu yapan emniyet müdürlerinden ve bu operasyonu yöneten ve talimat veren C.savcılarının tümünden davacı ve şikayetçiyim. Bu kişiler siyasi çalkantılara sebep olan hukuk dışı bir kesimin isteklerine uygun düşen işler yapmışlar ve ülke ekonomisine zarar doğurmuşlardır. İstanbul Çağlayan adliyesinde görev yapan C.Savcılarından ve İstanbul Emniyetinde görevli üst düzey emniyet müdürlerinden davacı ve şikayetçi” olduğunu beyan etmiştir. Konu ile ilgili olarak İstanbul C.Başsavcılığının 2014-52092  soruşturma numarası ile işleme alınmış olan şikayet 09.062014 tarih 2014-2517 birleştirme  no ile 2014-55422 nolu soruşturmada hukuki ve fiili irtibat bulunduğundan evrak birleştirilmesine karar verilmiştir.


Müşteki şahsı tanıyor musunuz? Konuyla ilgili ifadenizi veriniz?

CEVAP: Bu adam benden şikayetçiymiş. Benim hangi eylemimden rahatsız olmuştur? Bu adam kimdir? Ben bu adamın kim olduğunu bilmiyorum. 17 Aralık operasyonu ile ilgili konusu nedir? Benim hangi eylemimden şikayetçi? Şahıs beni tanıyor mu tanımıyor mu? 17 Aralık operasyonunun mağduru olmuş. Dosyadaki konusu sıfatı nedir? Adamın bana suç olarak isnat ettiği eylemde benim rolüm nedir? Bu hususlar açıklandıktan sonra ben bu soruya cevap vereceğim. Yoksa kim olduğunu bilmediğim bir adamla ilgili suçlamalardan dolayı cevap vermeyi gereksiz görüyorum. Varsa bu adama ait müşteki ifadesinin tarafıma gösterilmesini ve bu ifadede benimle ilgili suçlamalarını görmek ve anlamak ve ona göre cevap vermek istiyorum. Benim talebime cevaben İstanbul 4.Sulh Ceza Hakimliği Recep Uyanık’ın vermiş olduğu kısıtlama kararı bana gösterildi ve talep ettiğim bilgiler tarafıma beyan edilmedi. Ayrıca bu kısıtlılık kararı tarafımca incelendi. Karar kapsamında benim talep ettiğim bilgilerin bana temin edilmeyeceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla soruda bana yapmış olduğunuz suçlama ve şikayet konusu ile ilgili bu kısıtlama kararının bir hüküm verilmeyeceği ortaya çıkmıştır. Bu yaptığınız işlem savunma hakkının ihlali ve görevi kötüye kullanma kapsamına girer. Vakti zamanı geldiğinde bu yapılanların hepsinin adalet önünde hesabı sorulur.”


İstanbul C.Başsavcılığına Barış Güler ve Muammer Güler tarafından yapılan suç duyurularına istinaden 2014-59974 sayılı soruşturma numarası verilerek tahkikata başlandığı, müştekilerin avukatları aracılığı ile vermiş olduğu dilekçede özetle;

“Henüz şüphelilerin ifade alma işlemi dahi yapılmadan Mali Suçlardan sorumlu emniyet müdür yardımcıları Hamza Tosun, Yakub Saygılı, Kazım Aksoy ve Yasin Topçu’nun ön yargıyla 18.12.2013 tarihinde düzenledikleri raporda hukuka aykırı delillere yer verdikleri,

Şüphelilerin ifadelerini alan kolluk görevlilerinin de telekominikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi ve teknik araçlarla izlenilmesine ilişkin delillerin hukuka aykırı olduğunu bildiklerine rağmen, fezlekede bu hususu belirtmeleri ile, ifade alma sırasında sıklıkla bu delillere başvurmak suretiyle görevlerinin gereklerini aykırı davrandıkları, CMK 153-2 maddesi uyarınca müdafilerin dosya içeriğini incelemesi yetkisinin kısıtlanmasına rağmen, müdafilerden esirgenen dosya içeriğine ilişkin bilgilerin hergün görsel ve yazılı basında yer almasına sebebiyet verilmesi suretiyle gizliliği ihlal ettikleri yönünde şüphe taşıdıklarından C.Savcısı Celal Kara ve adli kolluk görevlileri hakkında şikayetçi” olduklarını belirtmişlerdir.


Konuyla ilgili ifadenizi veriniz?


CEVAP: Öncelikle soruda, soruşturmayı yürüten Ekrem Aydıner’in, Muammer Güler ve oğlu Barış Güler’in bana yönelik suç duyurusundan yola çıkarak benimle ilgili iddia ettiği ve şikayete konu ettiği a) ön yargı ile hareket ettiğim, b) hukuka aykırı delil elde ettiğim, c) hukuka aykırı elde edilen delilleri şüphelilere soru olarak yönelttiğim, d) görevimin gereğine aykırı davrandığım, e) dosyadaki kısıtlılık kararına rağmen bilgilerin medyada yer almasına ilişkin suçlamalar, 5 başlıkta topladığımız iddialara yönelik Ekrem Aydıner’in tarafıma yönelik bir suç isnadının bulunup bulunmadığını bilmiyorum.


Adli soruşturmada şüpheli, tanık müşteki ifadeleri zaman zaman şüpheli ifadelerin de sorulur, fakat bu sorular sorulurken şüphelinin isnat edilen suça ilişkin sorumluluğunu tespit etmek maksattır. Burada Muammer Güler ve Barış Güler’in şikayetlerinin tarafıma isnat edilen suçlarla bağlantısının olup olmadığını varsa benim bizzat sorumlu olduğuma ilişkin ve bu suçları işlediğime dair hususun bana bildirilmesini istiyorum.

1.Muammer Güler’in şikayetinde iddia ettiği gibi ön yargıyla hareket edilmemiştir. Kendisi hakkında düzenlenen rapor herhangi bir ön yargıya isnaden değil, soruşturma kapsamında yetkili merciler tarafından talimatla izinler doğrultusunda yapılan soruşturma tedbirleri sırasında tamamen hukuka uygun olarak elde edilmiş deliller doğrultusunda kaleme alınarak düzenlenmiştir.
Dosyada örgüt lideri olarak değerlendirilen Rıza Sarraf ile ilgili yapılan adli değerlendirmelerde, Muammer Güler’in

A)  Rıza Sarraf’a trafikte emniyet şeridi ayrıcalığı tanınması
B)   Rıza Sarraf’a koruma polisi tahsis etme
C)   Rıza Sarraf ile ilgili bir konuda … yaşayan emniyet amiri Orhan İnce’nin sürgün edilmesi
D)  Rıza Sarraf ve yakınlarına Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verilmesi
E)   Rıza Sarraf’ın Çin odaklı yürüttüğü hayali ihracatında Çin’de bulunan bankaların Sarraf’ın şirketlerine yönelik yaptırım uygulamasının önüne geçilmesi için Sarraf’ın şirketleri için İçişleri Bakanı sıfatı ile Çin resmi makamlarına referans mektubu yazarak ve imzalayarak gönderilmesi
F)    Rıza Sarraf ve ticareti hakkında basında çıkacak aleyhte haberlerin engellenmesi için nüfusunu kullanmak
G)  Halka açık bir şirket olan SARKUYUSAN şirketinin yönetiminin Rıza Sarraf’ın lehine kazanılması adına nüfuz kullanma karşılığında, Rıza Sarraf’tan oğlu Barış Güler aracılığıyla değişik tarihlerde toplamda 5.985.000 dolar para aldığı tespit edilmiştir. Bu tespitlere ilişkin delillerin tamamı hukukidir. Çünkü bu delillerin ele geçirilmesi izin vermeye yetkili makamların izinleri ile gerçekleşmiştir. Dolayısıyla kendisine yönelik hiçbir ön yargımız yoktur. Askine bakanımız olması sebebiyle yukarıda bahsetmiş olduğum deliller ortaya çıkmadan önce devlet büyüğümüz olması nedeniyle eski İstanbul valisi, içişleri bakanı olması nedeniyle kendisine saygımız vardı. Ortaya çıkan bu deliller kendi bakanımız olduğu için bizi hayal kırıklığına uğrattı. Kendisi hakkında bir suç uydurmadık. Olmayan bir iddiayı ortaya koymadık. Hatta Muammer Güler ve Rıza Sarraf’ın ilk teması İstanbul da Berber Yaşar olarak bilinen ve geçmişte değişik suçlar nedeniyle soruşturmalara muhatap olan Yaşar Aktürk aracılığıyla olmuştur. Yaşar Aktürk, Rıza Sarraf için Muammer Güler’den randevu almıştır. Bu randevuya giden Rıza Sarraf, Muammer Güler ile ilk tanışmasında yukarıda bahsettiğim işlerinden bazıları için Muammer Güler’e 1.000.000 dolar önerdiğini, Muammer Güler’in ise bu miktarı yeterli bulmayıp Rıza Sarraf’tan 1.500.000 dolar talep ettiği, iki tarafında bazı işlerinin hallolması için anlaştıklarına dair soruşturma dosyasında tape bulunmaktadır. Bu tape Muammer Güler’in Rıza Sarraf’tan talepkar olduğunu, zaten işlerinin hallolması karşılığında para vermeyi gözden çıkaran Rıza Sarraf’ın da buna hazır olduğunu gördük. Soruşturmanın ilerleyen safhalarında yukarıda belirttiğim ana başlıklardaki işler karşılığında Rıza Sarraf, Barış Güler aracılığıyla Muammer Güler’e yukarıda belirttiğim miktar kadar menfaat temin ettiği delillendirilmiştir. Dolayısıyla M. Güler ile ilgili ön yargı ile hareket edilmemiştir.

Ayrıca Muammer Güler bu delillerin hukuka aykırı olup olmadığına karar verecek mercide değildir. Soruşturmaya ait 504 sayfalık fezleke, 309 sayfalık rapor, fezleke ekleri dosya muhteviyatı, ses görüntü ve fiziki takip tutanaklarının tamamının şu an şüphelisi olduğum dosyaya en üst yargı makamlarından karara bağlanana kadar imha edilmeyerek lehimde delil olarak dosyaya celbini istiyorum.

İkincisi, M.Güler’in şikayetinde iddia ettiği hukuka aykırı delil elde etme hususu ile ilgili iddiada bulunurken bu hususa ilişkin hukuki takdirde bulunacak yetki ve takdir de birisi değildir. Muammer Güler’in kendisi hakkındaki şaibelerden kurtulmak için bize yönelik asılsız isnat ve ithamlarda ve iftiralarda bulunmasına imkan sağlanmaktadır. M. Güler’in şikayet dilekçesi tarafımdan talep edildi. Kısıtlılık kararı öne sürülerek tarafıma gösterilmeyeceği belirtildi. Fakat ben bu hususla alakalı geçen sene savcı Ekrem Aydıner tarafından ifadeye çağrıldığımızda avukat marifetiyle temin ettiğimiz dilekçesinde Muammer Güler’İn adli dinleme ve istihbari dinleme arasındaki farklardan bahseden, 17 Aralık sabahı oğlu Barış Güler ile yapmış olduğu ve Barış Güler’den kendisinde ne kadar para olduğuna ilişkin soru ve cevaplarının bulunduğu telefon görüşmesinin istihbari dinleme kapsamında dinlendiğini iddia ederek, yersiz, gereksiz ve hukuki dayanaktan yoksun iddialarda bulunduğunu gördüm. Sanırım soruşturmayı Celal Kara’dan devralan savcı Ekrem Aydıner’in de bu iddianın herhangi bir hukuki dayanaktan yoksun olduğunu görmüş durumdadır. Kendisi bu dosyaya takipsizlik kararı vermeden önce bunu görmüş olmalıdır.

Üçüncüsü de, şüphelilerin ifadelerinin alındığı aşamada mali şubeden ayrıldım. Burada tarafıma yönelik bir suçlama fiil ve fail arasındaki bağlantıya yönelik suçlama asılsızdır. İfadelerin alındığı sırada şubede değildim. 18 Aralık 2013’te görevime son verildi. İfadeler şubenin yeni yönetimi zamanında alındı. Tüm ifade tutanaklarının şube müdürü Hakan Sıralı ya teslim edildiğini Mehmet Akif Üner’den öğrendim. Hukuka aykırı olarak elde edildiği iddia edilen delillerin şüphelilere sorulduğunu gören ve 18 Aralık sabahı saat 09.30 da gelerek şubede göreve başlayan şubenin yeni müdürü Hakan Sıralı bu ifadeleri gördü. Hakan Sıralı eğer bir usulsüzlük varsa müdahale etmeliydi. Demek ki herhangi bir usulsüzlük tespit etmemiş olacak ki görevlileri uyarmamıştır. Muammer Güler’in şikayetinin neden bize yöneltildiği ve Hakan Sıralı’nın bunun dışında tutulması manidardır. Zira 17 Aralık 2013 tarihinden sonra tarafımıza yönelik başlatılan tüm adli ve idari soruşturmalarda benimde aralarında bulunduğum eski ekip, tıpkı soruda ifade edildiği gibi “ön yargılı” bir yaklaşımla peşinen suçlu olarak atfetdilmekte, 17 Aralık’tan sonra şubede göreve başlayan yetki ve görev sorumluluklarına tekabül eden tüm işlemlerde “ön yargılı” bir yaklaşımla peşinen masum kabul edilmekte, tüm işlemlerde bu ön kabule göre tesis edilip hakkımızda hep aleyhte sonuçlar doğurmaktadır.

Soruşturmaya ait bilgilerin medyada yer alması konusunda bu şikayete yönelik tarafıma direk olarak hiçbir suçlama bulunmamaktadır. Muammer Güler’in bu iddiasının altını dolduracak ve beni zan altında bırakacak hiçbir somut olay ve delil bulunmamaktadır. Çünkü ben anılan soruşturma ile alakalı hiç kimseye bilgi ve belge temin etmedim. 17 Aralık günü operasyon icra edildikten sonra şubeden ayrıldıktan sonra soruşturma içeriği hakkında hiç kimseye belge vermedim.  Şubeden ayrılırken yanımda sadece atama evrakı ve tebliğat tutanağı vardı. Burada bazı noktalara dikkat çekmek istiyorum.


1-    17 Aralık tarihinde operasyonun icra edilmesinde ilgili kişilerin mahkemeye çıkıp mahkemece tutuklandıkları ana kadar, organize ve mali şubede hangi konudan dolayı hangi operasyon kapsamında hangi şüphelilerin ve kaç şüphelinin hangi şubece gözaltına alındığını hiçbir medya bilmiyordu.
2-    Operasyon kapsamında şüphelilere ait ikametlerde ne kadar tutarda para ele geçirilerek ne kadar paraya el konulduğunu kimse bilmiyordu. Örneğin Süleyman Aslan’ın evinde 4,500,000 dolar bulunduğu bilgisi basında yer alsa da bu paranın yarısı EURO idi.
3-    Şubeye hiçbir basın mensubu alınmadı.
4-    Tarafımızı telefonla arayan gazetecilerin hiçbirine cevap verilmedi. Fakat biz şubeden ayrıldıktan bir süre sonra bizim soruşturmamıza ilişkin bilgi ve belgeler kamuoyunda yayılmaya başladı. Biz bunlarla alakalı soruşturma geçirdik. Başçalan ve haramzadeler isimli twitter hesaplarından şikayetçi olduk. Ancak netice alamadık. Netice olarak adli kolluk olarak biz savcı emrinde soruşturma yürüttük. Bu soruşturmadaki bilgilerin kamuoyunda yayınlanması bizim zararımıza olur. Bu bilgilerin tarafımca verildiğine ilişkin delil varsa bana gösterilmesini istiyorum. Bu hususa ilişkin emniyet başmüfettişleri bir soruşturma yürütmüşler ve benim ifademe başvurmuşlardır. Aynı isnatlar idari soruşturma kapsamında bana yöneltilmiştir. Ancak bu iddialar delillendirilmemiştir. Benim bu bilgileri temin ettiğim ve sızdırdığıma yönelik herhangi bir bulgu ve delil yoktur.


Ayrıca medyada yer alan ses ve tapelerin TİB KDM modülünden emniyetin serverlarından indirildiği tarihler TİB’in LOG kayıtlarında vardır. Ses kayıtlarını dinleyen ve bilgisayarına indirenler tarihsel olarak tespit edilebilir. Eğer bu kayıtlar sağlıklı olarak incelenecek olursa bu hususa ilişkin hiçbir sorumluluğum ve suçumun olmadığı anlaşılacaktır. Bu kayıtların ve bununla birlikte yasama dokunulmazlığı bulunan kişilerle ilgili meclis soruşturma bürosunca kaleme alınan raporda usulsüz dinleme yapılmadığına dair tespitler vardır bu raporun lehime delil olarak dosyaya eklenmesini istiyorum.”



Yasal dokunulmazlığı bulunan ve Anayasa madde 100’e göre özel soruşturma hükmüne tabi bakanlarla ilgili düzenlenen raporu kimin talimatı ile neden yazdınız?



CEVAP:

A)  Kolluğun adli konulardaki amiri C.Savcısıdır. burada sorulan konu tarafımıza yönelik birbirinden ayrı iddiaları içermektedir. Yapılan işlemler soruşturma savcısı Celal Kara’nın talimatını binaen adli kolluğun CMK ve adli kolluk yönetmeliğindeki hükümler gereği, adli makamlara karşı olan sorumlulukları kapsamında , adliyeye ilişkin görev olup, bu hususla ilgili takdir yetkisi C.Savcılarına aittir. Dolayısıyla verilmiş olan talimat açıkça kanuna ve mevzuata aykırı olmadığı düşünülerek icra edilmiştir.

B)   Adli kolluğa C.Savcısı soruşturma kapsamında bazı talimatlarını yazılı bazılarını sözlü iletir. talimatı alan kolluk görevlisi derhal gereğini yerine getirir. Burada verilen talimatının sözlü veya yazılı olması hukuki sonuç doğurması nedeniyle birbirinden farkı yoktur. C.savcısı tarafından sözlü olarak verilen emir yazılı olarak verilen emirden daha önemsiz ve değersiz değildir.

Ayrıca kolluk kendisine talimat veren c.savcısının bu talimatını yazılı olarak verip vermemesini kontrol etme ve savcıdan hesap sorma durumunda da değildir. Bu hususa ilişkin yürütülen disiplin soruşturması kapsamında bahse konu talimatı C.Savcısı Celal Kara’dan aldığımızı ve bu hususa ilişkin işlemimize delil olarak HSYK vasıtasıyla tanıklığına başvurma suretiyle her hususa ilişkin iddiamızın doğruluğunun anlaşılacağı müfettişlere ve bakanlık yüksek disiplin kuruluna ifade etmiş olmamıza rağmen disiplin soruşturmamızda lehimize olan bu delil müfettişlerce dosyadan kaçırılmıştır. Bu durumun üzerine bu disiplin soruşturmasında soruşturulan Hüseyin Korkmaz C.Savcısı Celal Kara’ya şahsi olarak dilekçe yazarak alınan talimatla yapılan işlemin hukuki dayanağının olup olmadığını kendisine sormuş, dilekçeye cevap veren C.Savcısı Celal Kara anılan talimatı kendisinin verdiğini , yapılan işleminde mevzuata uygun olduğunu belirtir nitelikte cevaben bir yazı göndermiştir.bu dilekçe ve cevabi yazı disiplin soruşturma dosyasına ve kurula tarafımızca ibraz edilmiş olmasına rağmen kurul hala sanki böyle bir işlemi savcıya sormadan emir almadan kendiliğimizden inisiyatif kullanarak yapmışız gibi suçlama ile tarafımızı haksız olarak meslekten ihraç etmiştir. İfademe ek olarak bu dilekçeyi ve verilen cevabı sunuyorum.

C)   Kolluk fezlekesi ve raporlarında, kolluğun soruşturmanın konuya ilişkin bir suç vasıflandırmasında bulunmasının hukuki bir değeri yoktur. Sadece soruşturulan suça konu olayları, eylemleri ve fiileri, kişileri olayla intisaklı olarak konumlandırmasına suç tespiti denir. Polisin yapmış olduğu bu tespitin savcılıkta ve mahkemede hiçbir hukuki değer ve bağlayıcılığı yoktur.  Nitekim dosya kapsamında soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında ve Yargıtay, AYM, AİHM gibi üst yargı yollarında suç vasfının değişmesi her zaman mümkündür. Bu bakımdan kolluk fezlekesinde şüphelilere hangi suç ile konumlandırma ve suç vasfının yapıldığının bağlayıcılığı yoktur. Sanki nihai ve bağlayıcı bir işlemmiş gibi işlem yapan kolluğa da fiil ve fail ile ilgili yanlış değerlendirme yaptığının suç olarak değerlendirilmesi adil değildir. Birçok mahkeme, verdikleri kararda suçun vasfının değişme ihtimali olduğundan bahisle savcılık makamının suç vasıflandırmasını bile değerlendirme dışında tutabilir.

Ayrıca Yasin Topçu’ya soruşturmanın 2008 yılında hazırlanan MASAK raporu ile başlanması ve bu raporda adı geçen Abdurahman İşçen ile ilgili neden işlem yapılmadığı soruldu…

CEVAP: Soruşturma bahsettiğiniz MASAK raporu ile başlamamıştır. Soruşturmada şüphelere delalet eden başka unsurlarda yer almaktadır.
Örneğin bunlar, ihbar, ( 18 Temmuz 2012)  2011-2012 yıllarında Rıza Sarraf ve adamlarının Rusya makamlarında 2 defa şüpheli para yakalattığına ilişkin basında yer alan haberler, KOM Daire Başkanlığının ilgili grupla alakalı analiz raporu, sorunuzda belirtmiş olduğunuz rapor.

İlk üç maddede birçok şüpheli firma ve kişinin ismi zikredilmiştir. Sadece 4.maddede yer alan raporda Abdurahman İşçen’in adının bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Soruşturulan konular ve kişiler birbirinden farklı olabilir. Bir kişi hakkında farklı farklı suçlar nedeniyle soruşturma ve kovuşturma yürütülemez diye bir mevzuat bulunmamaktadır. 2008 yılında anılan kişi hakkında bahsedilen olay ilk üç maddede belirtilen kişiler birbirinden farklıdır.

İkincisi, kolluk kendisine intikal eden şikayetler ve ihbarlar üzerine bir araştırma ve gerekirse yeterli şüpheye ulaşırsa savcı talimatıyla bir soruşturma başlatılırken devletin bütün kurumlarındaki arşiv bilgilerinden  gerektiğinde yetkili makamlardan izin alarak faydalanmalıdır ve faydalanmaktadır. Yoksa birçok masraf yapılarak kurulan arşivcilik mantığının bir gereği yoktur. Devletin arşivindeki bilgiler süs olsun diye dolaplarda durmaz. Gerektiğinde ilgili makamlar bunu kullansın diye arşivlenir. Bu soruşturmada ihbar edilen kişilerle alakalı bir arşiv incelemesi yapılan bu MASAK raporuna ulaşılmıştır. Yani sadece bu MASAK raporu baz alınmamıştır.

Üçüncüsü, kolluk yürüttüğü soruşturma kapsamında hakkında CMK 135-140  tedbirlerini uyguladığı kişiler ile ilgili yaptığı çalışmalarda ilgili kişi ile ilgili herhangi bir suç unsuruna rastlamazsa kişi hakkında şüpheli olarak konumlandırması ve sonrasında hakkında yakalama, gözaltına alma gibi hürriyeti kısıtlayıcı tedbirleri uygulayamaz.

Yani kolluk bir kişiyi dinlemiş ve izlemiş ise mutlaka bu kişi hakkında mutlaka şüpheli tanımlamasını yapacaktır diye bir kural yoktur. İlgili kişi hakkında şüphe yoksa fezlekede bulunmaması normaldir. Bunun altında bir art niyet aranmaması gerekir. Bu nedenle lehime olan deliller olarak Rıza Sarraf ve grubu ile ilgili değişik tarihlerde intikal eden ihbar mektuplarının lehime delil olarak dosyaya eklenmesini talep ediyorum.
HTS kayıtlarınızda Tamer Oksay ile ilgili görüşmeler tespit edilmiştir. Yapmış olduğunuz görüşmelerin içeriğini anlatınız?

CEVAP: Tamer Oksay benim çalıştığım dönemde uzun süre Sabah Gazetesi Vatan polis muhabirliğini yürütmekteydi. Kendisi dolandırıcılık konulu birçok habere imza attı. Kendisiyle bu sebeple bir tanışıklığımız söz konusuydu. Vatan yerleşkesinde basın mensupları için müstakil bir büro varken zaman zaman şubemize gelir giderdi. İlkeli prensipli yaptığı haberler nedeniyle de hukuki olarak kendisini ve adli makamları sıkıntıya sokmayacak ölçüde temkinli bir polis muhabiriydi. Bu sebeple kendisini zaman zaman makamımızda ağırladık.
Ancak 2012 -120653 soruşturması kapsamında gerek yakalanarak gözaltına alınan şüpheli kişiler gerek gözaltına alınan kişi sayısı yönüyle aynı tarihte Organize Suçlarla Mücadele Müdürlüğünde 3 ayrı soruşturma operasyona döndüğü için gözaltı sayıları yönüyle kamuoyunda farklı farklı bilgiler vardı. Tamer Oskay 17-18 Aralık günü beni birkaç defa cep telefonumdan aradı. Ben kendisini meşgule aldım ve cevap vermedim. Bu durum üzerine birkaç defada nöbetçi amirliği üzerinden dahili telefonum üzerinden bana ulaşmaya çalıştı. Ben de telefonu bağlamak isteyen görevliye , bizi arayan kendisi dahil hiçbir basın mensubu ile görüşmeme prensibi aldığımızı söyledim. Bunu da görevli vasıtasıyla kendisine ilettim. 17 Aralık’ta birkaç defa bana akıllı telefon uygulaması whatsapp üzerinden “ Abi yalvarırım bari kaç kişi gözaltına aldınız onu söyleyin, birçok farklı bilgi dolaşıyor” gibi mesaj gönderdiğini hatırlıyorum. Ben bunun üzerine şube müdürü Yakub Saygılı’ya kendisinin de Tamer Oksay’ı tanıdığı için sadece mali şubede gözaltına alınanların sayısının bildirilmesinde bir mahsur olup olmadığını sordum. Yakub Saygılı bana hiçbir gazetecinin telefonuna çıkmamamı, şubede hiçbir gazeteci ile görüşmememi, gözaltı sayısı dahi olsa bilgi vermemi söyledi. Ben de bunun üzerine Tamer Oksay’a whatsapp üzerinden ısrarcı olmamasını bilgi veremeyeceğimizi söyledim. 18 Aralık saat 16.30 sıralarında görevden alındım. Benimle beraber çok sayıda kişi görevden alındı. Tamer Oksay akşam haber bültenine canlı bağlantı yapacağını görev değişiklikleri ile ilgili detay verip veremeyeceğimi sordu. “biz görevden alındık yeni gelenlere sor” dedim. Sonra bana kendisi görevden alınanları sordu ben de kendisine benimle beraber görevden alınanların isimlerini söyledim.  15-20 saniye bu konuda görüştüm. Tamer Oksay’da görev değişikliğine ilişkin haber yaptı.”




        

Popüler Yayınlar