İşte Yasin Topçu’nun 17 Aralık yolsuzluk operasyonu ile ilgili verdiği ifade
18 Aralık’ta görevden
alınan polislere, 19’unda başlayan ifadelerde usulsüzlük suçlaması yapıldı
17 Aralık yolsuzluk ve
rüşvet soruşturması kapsamında gözaltına alınan eski Mali Şube Müdür Yardımcısı
Yasin Topçu’nun ifadesine Haberdar ulaştı. Topçu’ya soruşturmada adı Reza
Sarraf’tan rüşvet alan dört bakandan biri olarak geçen Muammer Güler ve Barış
Güler’in isnatları soruldu. Baba ve oğul Güler, 17 Aralık yolsuzluk
soruşturmasını yürüten polisleri “ön yargılı” olmak ve sorguda usulsüz deliller
kullanarak soru yöneltmekle suçladı. Yasin Topçu ise ön yargı konsundaki
ithamları redderken, sorgu sırasında dosyayı yapan polislerin tamamının
görevden alındığını 18 Aralık tarihi itibariyle üst düzey ve diğer polislerin
görev yerlerinin değiştirildiğini hatırlatarak, sorguyu yeni şube müdürü Hakan
Sıralı ekibinin yaptığını ifade etti. Bu yüzden suçlamanın asılsız olduğunun altını
çizdi. Diğer yandan, polislere dört bakan ile ilgili meclise gönderilen raporun
yazılması suç unsuru gibi soruldu. Talimatı kimden aldınız denildi. Yasin Topçu
bu konuda talimatın C.Savcısı Celal Kara tarafından verildiğini ifade
etti. Ayrıca Muammer Güler ve Rıza
Sarraf’ın arasındaki rüşvet iddialarına ilişkin de bilgiler paylaştı.
Öte yandan polislere “silahlı
terör örgütü üyeliği”, “gizliliğin ihlali”, “görevi kötüye kullanma” suçlaması yapıldı.
Yasin Topçu ifadesinde kendisine yöneltilen “silahlı terör örgütü” suçlamasına
ilişkin delillerin sunulmasını istedi ve bu yönde tek bir soru yöneltilmediğini
de ifadesinde kayda geçirdi.
İşte
Yasin Topçu’nun ifadesinin tamamı:
Anadolu C.Başsavcılığının
27.12.2013 günü müşteki sıfatı ile ifade veren Haydar Keskin isimli şahıs
ifadesinde “ 17.12.2013 tarihinde İstanbul Çağlayan Adliyesinde yapılan
yolsuzluk ve rüşvet operasyonları ile ilgili olarak operasyonu yapan emniyet
müdürlerinden ve bu operasyonu yöneten ve talimat veren C.savcılarının tümünden
davacı ve şikayetçiyim. Bu kişiler siyasi çalkantılara sebep olan hukuk dışı
bir kesimin isteklerine uygun düşen işler yapmışlar ve ülke ekonomisine zarar doğurmuşlardır.
İstanbul Çağlayan adliyesinde görev yapan C.Savcılarından ve İstanbul Emniyetinde
görevli üst düzey emniyet müdürlerinden davacı ve şikayetçi” olduğunu beyan
etmiştir. Konu ile ilgili olarak İstanbul C.Başsavcılığının 2014-52092 soruşturma numarası ile işleme alınmış olan
şikayet 09.062014 tarih 2014-2517 birleştirme
no ile 2014-55422 nolu soruşturmada hukuki ve fiili irtibat
bulunduğundan evrak birleştirilmesine karar verilmiştir.
Müşteki
şahsı tanıyor musunuz? Konuyla ilgili ifadenizi veriniz?
CEVAP:
Bu adam benden şikayetçiymiş. Benim hangi eylemimden rahatsız olmuştur? Bu adam
kimdir? Ben bu adamın kim olduğunu bilmiyorum. 17 Aralık operasyonu ile ilgili
konusu nedir? Benim hangi eylemimden şikayetçi? Şahıs beni tanıyor mu tanımıyor
mu? 17 Aralık operasyonunun mağduru olmuş. Dosyadaki konusu sıfatı nedir? Adamın
bana suç olarak isnat ettiği eylemde benim rolüm nedir? Bu hususlar
açıklandıktan sonra ben bu soruya cevap vereceğim. Yoksa kim olduğunu
bilmediğim bir adamla ilgili suçlamalardan dolayı cevap vermeyi gereksiz
görüyorum. Varsa bu adama ait müşteki ifadesinin tarafıma gösterilmesini ve bu
ifadede benimle ilgili suçlamalarını görmek ve anlamak ve ona göre cevap vermek
istiyorum. Benim talebime cevaben İstanbul 4.Sulh Ceza Hakimliği Recep Uyanık’ın
vermiş olduğu kısıtlama kararı bana gösterildi ve talep ettiğim bilgiler
tarafıma beyan edilmedi. Ayrıca bu kısıtlılık kararı tarafımca incelendi. Karar
kapsamında benim talep ettiğim bilgilerin bana temin edilmeyeceğine dair bir
hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla soruda bana yapmış olduğunuz suçlama ve
şikayet konusu ile ilgili bu kısıtlama kararının bir hüküm verilmeyeceği ortaya
çıkmıştır. Bu yaptığınız işlem savunma hakkının ihlali ve görevi kötüye
kullanma kapsamına girer. Vakti zamanı geldiğinde bu yapılanların hepsinin
adalet önünde hesabı sorulur.”
İstanbul
C.Başsavcılığına Barış Güler ve Muammer Güler tarafından yapılan suç
duyurularına istinaden 2014-59974 sayılı soruşturma numarası verilerek
tahkikata başlandığı, müştekilerin avukatları aracılığı ile vermiş olduğu
dilekçede özetle;
“Henüz
şüphelilerin ifade alma işlemi dahi yapılmadan Mali Suçlardan sorumlu emniyet
müdür yardımcıları Hamza Tosun, Yakub Saygılı, Kazım Aksoy ve Yasin Topçu’nun
ön yargıyla 18.12.2013 tarihinde düzenledikleri raporda hukuka aykırı delillere
yer verdikleri,
Şüphelilerin
ifadelerini alan kolluk görevlilerinin de telekominikasyon yoluyla yapılan
iletişimin denetlenmesi ve teknik araçlarla izlenilmesine ilişkin delillerin
hukuka aykırı olduğunu bildiklerine rağmen, fezlekede bu hususu belirtmeleri
ile, ifade alma sırasında sıklıkla bu delillere başvurmak suretiyle
görevlerinin gereklerini aykırı davrandıkları, CMK 153-2 maddesi uyarınca müdafilerin
dosya içeriğini incelemesi yetkisinin kısıtlanmasına rağmen, müdafilerden
esirgenen dosya içeriğine ilişkin bilgilerin hergün görsel ve yazılı basında
yer almasına sebebiyet verilmesi suretiyle gizliliği ihlal ettikleri yönünde
şüphe taşıdıklarından C.Savcısı Celal Kara ve adli kolluk görevlileri hakkında
şikayetçi” olduklarını belirtmişlerdir.
Konuyla
ilgili ifadenizi veriniz?
CEVAP: Öncelikle
soruda, soruşturmayı yürüten Ekrem Aydıner’in, Muammer Güler ve oğlu Barış
Güler’in bana yönelik suç duyurusundan yola çıkarak benimle ilgili iddia ettiği
ve şikayete konu ettiği a) ön yargı ile hareket ettiğim, b) hukuka aykırı delil
elde ettiğim, c) hukuka aykırı elde edilen delilleri şüphelilere soru olarak
yönelttiğim, d) görevimin gereğine aykırı davrandığım, e) dosyadaki kısıtlılık
kararına rağmen bilgilerin medyada yer almasına ilişkin suçlamalar, 5 başlıkta
topladığımız iddialara yönelik Ekrem Aydıner’in tarafıma yönelik bir suç
isnadının bulunup bulunmadığını bilmiyorum.
Adli soruşturmada şüpheli,
tanık müşteki ifadeleri zaman zaman şüpheli ifadelerin de sorulur, fakat bu
sorular sorulurken şüphelinin isnat edilen suça ilişkin sorumluluğunu tespit
etmek maksattır. Burada Muammer Güler ve Barış Güler’in şikayetlerinin tarafıma
isnat edilen suçlarla bağlantısının olup olmadığını varsa benim bizzat sorumlu
olduğuma ilişkin ve bu suçları işlediğime dair hususun bana bildirilmesini
istiyorum.
1.Muammer Güler’in
şikayetinde iddia ettiği gibi ön yargıyla hareket edilmemiştir. Kendisi hakkında
düzenlenen rapor herhangi bir ön yargıya isnaden değil, soruşturma kapsamında
yetkili merciler tarafından talimatla izinler doğrultusunda yapılan soruşturma
tedbirleri sırasında tamamen hukuka uygun olarak elde edilmiş deliller
doğrultusunda kaleme alınarak düzenlenmiştir.
Dosyada örgüt lideri
olarak değerlendirilen Rıza Sarraf ile ilgili yapılan adli değerlendirmelerde, Muammer
Güler’in
A)
Rıza Sarraf’a trafikte emniyet şeridi
ayrıcalığı tanınması
B)
Rıza Sarraf’a koruma polisi tahsis etme
C)
Rıza Sarraf ile ilgili bir konuda …
yaşayan emniyet amiri Orhan İnce’nin sürgün edilmesi
D)
Rıza Sarraf ve yakınlarına Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlığı verilmesi
E)
Rıza Sarraf’ın Çin odaklı yürüttüğü hayali
ihracatında Çin’de bulunan bankaların Sarraf’ın şirketlerine yönelik yaptırım
uygulamasının önüne geçilmesi için Sarraf’ın şirketleri için İçişleri Bakanı
sıfatı ile Çin resmi makamlarına referans mektubu yazarak ve imzalayarak
gönderilmesi
F)
Rıza Sarraf ve ticareti hakkında basında
çıkacak aleyhte haberlerin engellenmesi için nüfusunu kullanmak
G)
Halka açık bir şirket olan SARKUYUSAN
şirketinin yönetiminin Rıza Sarraf’ın
lehine kazanılması adına nüfuz kullanma karşılığında, Rıza Sarraf’tan oğlu
Barış Güler aracılığıyla değişik tarihlerde toplamda 5.985.000 dolar para
aldığı tespit edilmiştir. Bu tespitlere ilişkin delillerin tamamı
hukukidir. Çünkü bu delillerin ele geçirilmesi izin vermeye yetkili makamların
izinleri ile gerçekleşmiştir. Dolayısıyla kendisine yönelik hiçbir ön yargımız
yoktur. Askine bakanımız olması sebebiyle yukarıda bahsetmiş olduğum deliller
ortaya çıkmadan önce devlet büyüğümüz olması nedeniyle eski İstanbul valisi,
içişleri bakanı olması nedeniyle kendisine saygımız vardı. Ortaya çıkan bu
deliller kendi bakanımız olduğu için bizi hayal kırıklığına uğrattı. Kendisi hakkında
bir suç uydurmadık. Olmayan bir iddiayı ortaya koymadık. Hatta Muammer Güler ve
Rıza Sarraf’ın ilk teması İstanbul da Berber Yaşar olarak bilinen ve geçmişte
değişik suçlar nedeniyle soruşturmalara muhatap olan Yaşar Aktürk aracılığıyla
olmuştur. Yaşar Aktürk, Rıza Sarraf için Muammer Güler’den randevu almıştır. Bu
randevuya giden Rıza Sarraf, Muammer
Güler ile ilk tanışmasında yukarıda bahsettiğim işlerinden bazıları için
Muammer Güler’e 1.000.000 dolar önerdiğini, Muammer Güler’in ise bu miktarı
yeterli bulmayıp Rıza Sarraf’tan 1.500.000 dolar talep ettiği, iki tarafında bazı
işlerinin hallolması için anlaştıklarına dair soruşturma dosyasında tape
bulunmaktadır. Bu tape Muammer Güler’in Rıza Sarraf’tan talepkar olduğunu,
zaten işlerinin hallolması karşılığında para vermeyi gözden çıkaran Rıza Sarraf’ın
da buna hazır olduğunu gördük. Soruşturmanın ilerleyen safhalarında yukarıda
belirttiğim ana başlıklardaki işler karşılığında Rıza Sarraf, Barış Güler
aracılığıyla Muammer Güler’e yukarıda belirttiğim miktar kadar menfaat temin
ettiği delillendirilmiştir. Dolayısıyla M. Güler ile ilgili ön yargı ile
hareket edilmemiştir.
Ayrıca
Muammer Güler bu delillerin hukuka aykırı olup olmadığına karar verecek mercide
değildir. Soruşturmaya ait 504 sayfalık fezleke, 309 sayfalık rapor, fezleke
ekleri dosya muhteviyatı, ses görüntü ve fiziki takip tutanaklarının tamamının
şu an şüphelisi olduğum dosyaya en üst yargı makamlarından karara bağlanana
kadar imha edilmeyerek lehimde delil olarak dosyaya celbini istiyorum.
İkincisi,
M.Güler’in şikayetinde iddia ettiği hukuka aykırı delil elde etme hususu ile
ilgili iddiada bulunurken bu hususa ilişkin hukuki takdirde bulunacak yetki ve
takdir de birisi değildir. Muammer Güler’in kendisi hakkındaki şaibelerden
kurtulmak için bize yönelik asılsız isnat ve ithamlarda ve iftiralarda
bulunmasına imkan sağlanmaktadır. M. Güler’in şikayet dilekçesi tarafımdan
talep edildi. Kısıtlılık kararı öne sürülerek tarafıma gösterilmeyeceği
belirtildi. Fakat ben bu hususla alakalı geçen sene savcı Ekrem Aydıner
tarafından ifadeye çağrıldığımızda avukat marifetiyle temin ettiğimiz
dilekçesinde Muammer Güler’İn adli dinleme ve istihbari dinleme arasındaki
farklardan bahseden, 17 Aralık sabahı oğlu Barış Güler ile yapmış olduğu ve
Barış Güler’den kendisinde ne kadar para olduğuna ilişkin soru ve cevaplarının
bulunduğu telefon görüşmesinin istihbari dinleme kapsamında dinlendiğini iddia
ederek, yersiz, gereksiz ve hukuki dayanaktan yoksun iddialarda bulunduğunu
gördüm. Sanırım soruşturmayı Celal Kara’dan devralan savcı Ekrem Aydıner’in de
bu iddianın herhangi bir hukuki dayanaktan yoksun olduğunu görmüş durumdadır.
Kendisi bu dosyaya takipsizlik kararı vermeden önce bunu görmüş olmalıdır.
Üçüncüsü
de, şüphelilerin ifadelerinin alındığı aşamada mali şubeden ayrıldım. Burada
tarafıma yönelik bir suçlama fiil ve fail arasındaki bağlantıya yönelik suçlama
asılsızdır. İfadelerin alındığı sırada
şubede değildim. 18 Aralık 2013’te görevime son verildi. İfadeler şubenin yeni
yönetimi zamanında alındı. Tüm ifade tutanaklarının şube müdürü Hakan Sıralı ya
teslim edildiğini Mehmet Akif Üner’den öğrendim. Hukuka aykırı olarak elde
edildiği iddia edilen delillerin şüphelilere sorulduğunu gören ve 18 Aralık
sabahı saat 09.30 da gelerek şubede göreve başlayan şubenin yeni müdürü Hakan
Sıralı bu ifadeleri gördü. Hakan Sıralı eğer bir usulsüzlük varsa müdahale
etmeliydi. Demek ki herhangi bir usulsüzlük tespit etmemiş olacak ki görevlileri
uyarmamıştır. Muammer Güler’in şikayetinin neden bize yöneltildiği ve Hakan
Sıralı’nın bunun dışında tutulması manidardır. Zira 17 Aralık 2013 tarihinden
sonra tarafımıza yönelik başlatılan tüm adli ve idari soruşturmalarda benimde
aralarında bulunduğum eski ekip, tıpkı soruda ifade edildiği gibi “ön yargılı”
bir yaklaşımla peşinen suçlu olarak atfetdilmekte, 17 Aralık’tan sonra şubede
göreve başlayan yetki ve görev sorumluluklarına tekabül eden tüm işlemlerde “ön
yargılı” bir yaklaşımla peşinen masum kabul edilmekte, tüm işlemlerde bu ön
kabule göre tesis edilip hakkımızda hep aleyhte sonuçlar doğurmaktadır.
Soruşturmaya
ait bilgilerin medyada yer alması konusunda bu şikayete yönelik tarafıma direk
olarak hiçbir suçlama bulunmamaktadır. Muammer Güler’in bu iddiasının altını
dolduracak ve beni zan altında bırakacak hiçbir somut olay ve delil
bulunmamaktadır. Çünkü ben anılan soruşturma ile alakalı hiç kimseye bilgi ve
belge temin etmedim. 17 Aralık günü operasyon icra edildikten sonra şubeden ayrıldıktan
sonra soruşturma içeriği hakkında hiç kimseye belge vermedim. Şubeden ayrılırken yanımda sadece atama evrakı
ve tebliğat tutanağı vardı. Burada bazı noktalara dikkat çekmek istiyorum.
1- 17
Aralık tarihinde operasyonun icra edilmesinde ilgili kişilerin mahkemeye çıkıp
mahkemece tutuklandıkları ana kadar, organize ve mali şubede hangi konudan
dolayı hangi operasyon kapsamında hangi şüphelilerin ve kaç şüphelinin hangi
şubece gözaltına alındığını hiçbir medya bilmiyordu.
2- Operasyon
kapsamında şüphelilere ait ikametlerde ne kadar tutarda para ele geçirilerek ne
kadar paraya el konulduğunu kimse bilmiyordu. Örneğin Süleyman Aslan’ın evinde 4,500,000 dolar bulunduğu bilgisi
basında yer alsa da bu paranın yarısı EURO idi.
3- Şubeye
hiçbir basın mensubu alınmadı.
4- Tarafımızı
telefonla arayan gazetecilerin hiçbirine cevap verilmedi. Fakat biz şubeden
ayrıldıktan bir süre sonra bizim soruşturmamıza ilişkin bilgi ve belgeler
kamuoyunda yayılmaya başladı. Biz bunlarla alakalı soruşturma geçirdik.
Başçalan ve haramzadeler isimli twitter hesaplarından şikayetçi olduk. Ancak netice
alamadık. Netice olarak adli kolluk olarak biz savcı emrinde soruşturma
yürüttük. Bu soruşturmadaki bilgilerin kamuoyunda yayınlanması bizim zararımıza
olur. Bu bilgilerin tarafımca verildiğine ilişkin delil varsa bana
gösterilmesini istiyorum. Bu hususa ilişkin emniyet başmüfettişleri bir
soruşturma yürütmüşler ve benim ifademe başvurmuşlardır. Aynı isnatlar idari
soruşturma kapsamında bana yöneltilmiştir. Ancak bu iddialar delillendirilmemiştir.
Benim bu bilgileri temin ettiğim ve sızdırdığıma yönelik herhangi bir bulgu ve
delil yoktur.
Ayrıca medyada yer alan ses ve tapelerin
TİB KDM modülünden emniyetin serverlarından indirildiği tarihler TİB’in LOG
kayıtlarında vardır. Ses kayıtlarını dinleyen ve bilgisayarına indirenler
tarihsel olarak tespit edilebilir. Eğer bu kayıtlar sağlıklı olarak incelenecek
olursa bu hususa ilişkin hiçbir sorumluluğum ve suçumun olmadığı anlaşılacaktır.
Bu kayıtların ve bununla birlikte yasama dokunulmazlığı bulunan kişilerle
ilgili meclis soruşturma bürosunca kaleme alınan raporda usulsüz dinleme
yapılmadığına dair tespitler vardır bu raporun lehime delil olarak dosyaya
eklenmesini istiyorum.”
Yasal
dokunulmazlığı bulunan ve Anayasa madde 100’e göre özel soruşturma hükmüne tabi
bakanlarla ilgili düzenlenen raporu kimin talimatı ile neden yazdınız?
CEVAP:
A) Kolluğun
adli konulardaki amiri C.Savcısıdır. burada sorulan konu tarafımıza yönelik
birbirinden ayrı iddiaları içermektedir. Yapılan işlemler soruşturma savcısı
Celal Kara’nın talimatını binaen adli kolluğun CMK ve adli kolluk
yönetmeliğindeki hükümler gereği, adli makamlara karşı olan sorumlulukları
kapsamında , adliyeye ilişkin görev olup, bu hususla ilgili takdir yetkisi
C.Savcılarına aittir. Dolayısıyla verilmiş olan talimat açıkça kanuna ve
mevzuata aykırı olmadığı düşünülerek icra edilmiştir.
B) Adli
kolluğa C.Savcısı soruşturma kapsamında bazı talimatlarını yazılı bazılarını
sözlü iletir. talimatı alan kolluk görevlisi derhal gereğini yerine getirir. Burada
verilen talimatının sözlü veya yazılı olması hukuki sonuç doğurması nedeniyle birbirinden
farkı yoktur. C.savcısı tarafından sözlü olarak verilen emir yazılı olarak
verilen emirden daha önemsiz ve değersiz değildir.
Ayrıca
kolluk kendisine talimat veren c.savcısının bu talimatını yazılı olarak verip
vermemesini kontrol etme ve savcıdan hesap sorma durumunda da değildir. Bu hususa
ilişkin yürütülen disiplin soruşturması kapsamında bahse konu talimatı
C.Savcısı Celal Kara’dan aldığımızı ve bu hususa ilişkin işlemimize delil
olarak HSYK vasıtasıyla tanıklığına başvurma suretiyle her hususa ilişkin
iddiamızın doğruluğunun anlaşılacağı müfettişlere ve bakanlık yüksek disiplin
kuruluna ifade etmiş olmamıza rağmen disiplin soruşturmamızda lehimize olan bu
delil müfettişlerce dosyadan kaçırılmıştır. Bu durumun üzerine bu disiplin
soruşturmasında soruşturulan Hüseyin Korkmaz C.Savcısı Celal Kara’ya şahsi
olarak dilekçe yazarak alınan talimatla yapılan işlemin hukuki dayanağının olup
olmadığını kendisine sormuş, dilekçeye cevap veren C.Savcısı Celal Kara anılan
talimatı kendisinin verdiğini , yapılan işleminde mevzuata uygun olduğunu belirtir
nitelikte cevaben bir yazı göndermiştir.bu dilekçe ve cevabi yazı disiplin
soruşturma dosyasına ve kurula tarafımızca ibraz edilmiş olmasına rağmen kurul
hala sanki böyle bir işlemi savcıya sormadan emir almadan kendiliğimizden
inisiyatif kullanarak yapmışız gibi suçlama ile tarafımızı haksız olarak
meslekten ihraç etmiştir. İfademe ek olarak bu dilekçeyi ve verilen cevabı
sunuyorum.
C) Kolluk
fezlekesi ve raporlarında, kolluğun soruşturmanın konuya ilişkin bir suç
vasıflandırmasında bulunmasının hukuki bir değeri yoktur. Sadece soruşturulan
suça konu olayları, eylemleri ve fiileri, kişileri olayla intisaklı olarak
konumlandırmasına suç tespiti denir. Polisin yapmış olduğu bu tespitin savcılıkta
ve mahkemede hiçbir hukuki değer ve bağlayıcılığı yoktur. Nitekim dosya kapsamında soruşturma ve
kovuşturmanın her aşamasında ve Yargıtay, AYM, AİHM gibi üst yargı yollarında
suç vasfının değişmesi her zaman mümkündür. Bu bakımdan kolluk fezlekesinde
şüphelilere hangi suç ile konumlandırma ve suç vasfının yapıldığının
bağlayıcılığı yoktur. Sanki nihai ve bağlayıcı bir işlemmiş gibi işlem yapan
kolluğa da fiil ve fail ile ilgili yanlış değerlendirme yaptığının suç olarak
değerlendirilmesi adil değildir. Birçok mahkeme, verdikleri kararda suçun vasfının
değişme ihtimali olduğundan bahisle savcılık makamının suç vasıflandırmasını
bile değerlendirme dışında tutabilir.
Ayrıca
Yasin Topçu’ya soruşturmanın 2008 yılında hazırlanan MASAK raporu ile
başlanması ve bu raporda adı geçen Abdurahman İşçen ile ilgili neden işlem
yapılmadığı soruldu…
CEVAP: Soruşturma
bahsettiğiniz MASAK raporu ile başlamamıştır. Soruşturmada şüphelere delalet
eden başka unsurlarda yer almaktadır.
Örneğin bunlar, ihbar, (
18 Temmuz 2012) 2011-2012 yıllarında
Rıza Sarraf ve adamlarının Rusya makamlarında 2 defa şüpheli para yakalattığına
ilişkin basında yer alan haberler, KOM Daire Başkanlığının ilgili grupla alakalı
analiz raporu, sorunuzda belirtmiş olduğunuz rapor.
İlk üç maddede birçok
şüpheli firma ve kişinin ismi zikredilmiştir. Sadece 4.maddede yer alan raporda
Abdurahman İşçen’in adının bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Soruşturulan
konular ve kişiler birbirinden farklı olabilir. Bir kişi hakkında farklı farklı
suçlar nedeniyle soruşturma ve kovuşturma yürütülemez diye bir mevzuat bulunmamaktadır.
2008 yılında anılan kişi hakkında bahsedilen olay ilk üç maddede belirtilen
kişiler birbirinden farklıdır.
İkincisi, kolluk
kendisine intikal eden şikayetler ve ihbarlar üzerine bir araştırma ve
gerekirse yeterli şüpheye ulaşırsa savcı talimatıyla bir soruşturma
başlatılırken devletin bütün kurumlarındaki arşiv bilgilerinden gerektiğinde yetkili makamlardan izin alarak faydalanmalıdır
ve faydalanmaktadır. Yoksa birçok masraf yapılarak kurulan arşivcilik mantığının
bir gereği yoktur. Devletin arşivindeki bilgiler süs olsun diye dolaplarda
durmaz. Gerektiğinde ilgili makamlar bunu kullansın diye arşivlenir. Bu soruşturmada
ihbar edilen kişilerle alakalı bir arşiv incelemesi yapılan bu MASAK raporuna
ulaşılmıştır. Yani sadece bu MASAK raporu baz alınmamıştır.
Üçüncüsü, kolluk yürüttüğü
soruşturma kapsamında hakkında CMK 135-140
tedbirlerini uyguladığı kişiler ile ilgili yaptığı çalışmalarda ilgili
kişi ile ilgili herhangi bir suç unsuruna rastlamazsa kişi hakkında şüpheli
olarak konumlandırması ve sonrasında hakkında yakalama, gözaltına alma gibi
hürriyeti kısıtlayıcı tedbirleri uygulayamaz.
Yani kolluk bir kişiyi
dinlemiş ve izlemiş ise mutlaka bu kişi hakkında mutlaka şüpheli tanımlamasını
yapacaktır diye bir kural yoktur. İlgili kişi hakkında şüphe yoksa fezlekede
bulunmaması normaldir. Bunun altında bir art niyet aranmaması gerekir. Bu nedenle
lehime olan deliller olarak Rıza Sarraf ve grubu ile ilgili değişik tarihlerde
intikal eden ihbar mektuplarının lehime delil olarak dosyaya eklenmesini talep
ediyorum.
HTS
kayıtlarınızda Tamer Oksay ile ilgili görüşmeler tespit edilmiştir. Yapmış olduğunuz
görüşmelerin içeriğini anlatınız?
CEVAP: Tamer
Oksay benim çalıştığım dönemde uzun süre Sabah Gazetesi Vatan polis
muhabirliğini yürütmekteydi. Kendisi dolandırıcılık konulu birçok habere imza
attı. Kendisiyle bu sebeple bir tanışıklığımız söz konusuydu. Vatan
yerleşkesinde basın mensupları için müstakil bir büro varken zaman zaman
şubemize gelir giderdi. İlkeli prensipli yaptığı haberler nedeniyle de hukuki
olarak kendisini ve adli makamları sıkıntıya sokmayacak ölçüde temkinli bir
polis muhabiriydi. Bu sebeple kendisini zaman zaman makamımızda ağırladık.
Ancak 2012 -120653
soruşturması kapsamında gerek yakalanarak gözaltına alınan şüpheli kişiler
gerek gözaltına alınan kişi sayısı yönüyle aynı tarihte Organize Suçlarla
Mücadele Müdürlüğünde 3 ayrı soruşturma operasyona döndüğü için gözaltı
sayıları yönüyle kamuoyunda farklı farklı bilgiler vardı. Tamer Oskay 17-18
Aralık günü beni birkaç defa cep telefonumdan aradı. Ben kendisini meşgule
aldım ve cevap vermedim. Bu durum üzerine birkaç defada nöbetçi amirliği
üzerinden dahili telefonum üzerinden bana ulaşmaya çalıştı. Ben de telefonu
bağlamak isteyen görevliye , bizi arayan kendisi dahil hiçbir basın mensubu ile
görüşmeme prensibi aldığımızı söyledim. Bunu da görevli vasıtasıyla kendisine
ilettim. 17 Aralık’ta birkaç defa bana akıllı telefon uygulaması whatsapp
üzerinden “ Abi yalvarırım bari kaç kişi gözaltına aldınız onu söyleyin, birçok
farklı bilgi dolaşıyor” gibi mesaj gönderdiğini hatırlıyorum. Ben bunun üzerine
şube müdürü Yakub Saygılı’ya kendisinin de Tamer Oksay’ı tanıdığı için sadece
mali şubede gözaltına alınanların sayısının bildirilmesinde bir mahsur olup
olmadığını sordum. Yakub Saygılı bana hiçbir gazetecinin telefonuna çıkmamamı,
şubede hiçbir gazeteci ile görüşmememi, gözaltı sayısı dahi olsa bilgi vermemi
söyledi. Ben de bunun üzerine Tamer Oksay’a whatsapp üzerinden ısrarcı
olmamasını bilgi veremeyeceğimizi söyledim. 18 Aralık saat 16.30 sıralarında
görevden alındım. Benimle beraber çok sayıda kişi görevden alındı. Tamer Oksay
akşam haber bültenine canlı bağlantı yapacağını görev değişiklikleri ile ilgili
detay verip veremeyeceğimi sordu. “biz görevden alındık yeni gelenlere sor”
dedim. Sonra bana kendisi görevden alınanları sordu ben de kendisine benimle
beraber görevden alınanların isimlerini söyledim. 15-20 saniye bu konuda görüştüm. Tamer Oksay’da
görev değişikliğine ilişkin haber yaptı.”