“Öfkeleri geçmedi dediler, dedim ki üzerime benzin döktürüp yaktırsınlar”
Başsavcı Süleyman Bağrıyanık, “Belli
kişiler adına kurban edilerek linç ediliyoruz, işte bazen Devlet adına
deniliyor, evet yani baştan itibaren sürecin ilk başından itibaren nasıl bir
soruşturma geçirdiğimizi hepimiz biliyoruz”
Adana’da mühimmat dolu TIR’larla ilgili
soruşturmalar yürütülürken, Adalet Bakanı ve müsteşar tarafından aranılarak
tehdit edildiği gerekçesi ile bakan ve müsteşar hakkında tutanak hazırladığı
için tutuklanan eski Adana Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık, Yargıtay 16.Ceza
Dairesinde yargılandıkları davanın 4.duruşmasında bakan ve müsteşarın
talimatını uygulamadığı için yargılandığını söyledi.
Tutuklu Başsavcı Bağrıyanık, konuşmasını
“İşin özü
itibariyle çok konuşulacak bir şey yok ama başından itibaren belli kişiler
adına kurban edilerek linç ediliyoruz, işte bazen Devlet adına deniliyor, evet
yani baştan itibaren sürecin ilk başından itibaren nasıl bir soruşturma
geçirdiğimizi hepimiz biliyoruz ben aynısını tekrar etmek istemiyorum gerek yok”
sözleriyle sürdürdü.
Diğer taraftan,
kendisinin kimlerin talimatıyla dosyaya nasıl eklendiğini çok iyi bildiğini
belirterek, şunları söyledi: “Bakanlığa çok yakın diyor ki, "sen kendilerini şikayet ettiği İçin sana öfkeleri geçmedi,
tutuklandığın için dahi sinirleri hala geçmedi." Dedim o zaman söyle birini ayarlasınlar üzerime benzin döktürüp
yaktırsınlar.”
Dosyada aleyhinde tanık beyanı dahi
bulunmadığını, olay yerine gitmediğini ifade eden Başsavcı Bağrıyanık, Bakan ve
Müsteşar Ankara’da zor bir şey değil gelsin ifade versinler dedi. Bakan ve
Müsteşarın tehditlerini tutanağa geçirdiği için tutuklu olduğunu belirtti.
Başsavcı Bağrıyanık’ın savunması şöyle:
" Daha önceki Başkan Bey, Eyup Bey,
aynı şeyleri tekrar etmeyin diye ısrarla uyarılarda bulundu ama kararlar da
birbirinin aynısı gerekçesiz mahiyette olduğu için maalesef tekrarlamak
durumunda kaldık. Ben de hiç uzatmadan sadece hukuki olarak kısa açıklamada
bulunmak istiyorum, Bir defa olaya ilişkin hiçbir beyanda bulunmadığımız
savunmada bulunmadığımız usul doğru değil. Önünüzde yapılmış bir soruşturma
var, soruşturma kapsamında Başmüfettişe yazılı savunma verdim, yine aynı
şekilde görevli ve yetkili olmayan özel ayarlanmış Tarsus 2. Ağır Mahkemesinde
sorguda beyanlarda bulunduk onlarda dosyalar arasında duruyor.
“Bakan ve Müsteşar şunu diyemiyor: Sen bizi dinlemedin, şikayet ettin”
Esasa girmeyeceğim sadece anlatmak
açısından, efendim Bakan Bey telefonla arayıp soruşturmayı etkilemeye teşebbüs
edip, Bakan beyin tehdidine ilişkin beyanlarıyla ilgili tutanağa bağlayıp
şikayet etmem deniyor, işte Bakanı ye Müsteşar Bey'i teröre örgütü üyesi olduğu
algısını yaratacak şekilde dosyayı göndermem bu şekilde nitelendiriyor ve bunu
suç olarak ortaya koyuyor. Buna bir hukukçu olarak hepimizin gülmesi lazım, şunu diyemiyorlar sen benim sözümü
dinlemedin şikayet ettin. Bundan dolayı seni cezalandırıyorum diyemeyeceği için
esasa ilişkin açıklama yaptığım zaman da bunları göreceğiz. Bunu diyemiyorlar
bu şekilde suçluyorlar, bu tamamen bir garabet, gerçekten utanç verici.
Deniliyor ki "Vali'nin, Müsteşarın ve Bakanın
sözünü nasıl dinlemezsin"
İkincisi gerek Hatay gerekse Adana'da
hem Valilerinin beni arayıp bunlar MİT TIR'ı, şahıslarının da MİT personeli
olduğunu söylüyor ama bana MİT'in görev ve faaliyetine ilişkin olduğuna dair en
ufak bir beyanları yok. Her İki Valinin beyanlarına bakım Benimle İlgili
suçlayıcı hiçbir şey yok hatta Hatay Valisi ne diyor, "Başsavcıyı aradım bu şahısların 2937 sayılı yasa kapsamında
olduğunu belirtip yapılacak yardımdan duyulacak memnuniyeti ifade etti."
Burada faaliyetin MİT faaliyeti yasal bir faaliyet olduğuna ilişkin herhangi
beyanı yok. Beyan tek başına yetmiyor da ben burada bahsedilenlerin bile ne
kadar bir garabet olduğunu yani deniyor ki "Vali'nin,
Müsteşarın ve Bakanın sözünü nasıl dinlemezsin", bunlar sadece
sözlerini dinlemediğim için şikayet ettiğim için cezalandırılıyorum. Sadece
bunlara ilişkin bir saptamada bulunmak istiyorum. Ben sonradan soruşturmaya
ilave edildim, nasıl dahil edildiğimi biliyorum.
“Öfkeleri geçmedi dediler, dedim ki üzerime benzin döktürüp yaktırsınlar”
Müfettişlerle çağrılıp görüşüldüğünü Ağustos
ayından itibaren benim de dahil edildiğimi gayet iyi biliyorum. Bakanlığa çok
yakın diyor ki, "sen kendilerini
şikayet ettiği İçin sana öfkeleri geçmedi, tutuklandığın için dahi sinirleri
hala geçmedi." Dedim o zaman
söyle birini ayarlasınlar üzerime benzin döktürüp yaktırsınlar. Şimdi şunu
söyleyeceğim, benim tutumum hoşa gitmeyebilir, tasvip edilmeye bilir hatta
Bakan ve Müsteşar Bey sizin dostunuz da olabilir yakınınız da olabilir bu da
doğal bir şey ama ben sırf onların hoşuna gitmeyen bir tutum sergiledim diye ki
bu günkü öğleden önceki celsede bahsettim, ben
bugüne kadar hiç kimsenin ister şimdiki iktidar olsun hiç diğer başkasının
hiçbir zaman talimatını uygulamadım. Birlikte çalıştığımız savcılarında
hepsi buna şahittir.
“Biri delikanlıca “Başsavcım sen dosyaya müdahale ettin” desin savunma
yapmadan tamam diyeceğim”
Birlikte çalıştığım arkadaşlardan daha
sonra Yargıtay Üyesi olanlar Var. Çıksın bir tanesi gözümün içine bakarak
delikanlıca mertçe desin ki "Başsavcım sen şu dosyada kendin veya
şunun isteğiyle şu dosyaya müdahale ettin" desin, size de söz veriyorum
herkesin huzurunda hiçbir savunma yapmadan tamam diyeceğim, ne ceza verirseniz
verin. Şimdi bahsettim, Sayın Bakan ve Sayın Müsteşar hukuki olarak biz hasımız
ben kişisel olarak beni ilgilendirmez, ben iktidarların ne yakınındayım ne
uzağındayım! Hükümetlerin görevi de beni ilgilendirmez neyi işte engellemek ne
ihya etmek gibi benim görevim yok, ben sadece gider oyumu kullanırım, 147:
madde: CMK'nın ne diyor; "147/1 şüphelinin veya sanığın iddiası ifadesinin
alınmasında ve ya sorguya çekilmesi aşağıdaki hususlara uyulur, f fıkrası
şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanması isteyebileceğini
hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak
ve lehine olan hususları ileri sürmesi oluruna tanınır.
“Bakan ve Müsteşar tanık olarak dinlensin zor bir şey değil”
Ben bu hususta madem ki Bakan Bey
Müsteşar Bey sözler söylenmiş kendilerini tanık olarak dinlenmesini istedim.
Kendileri HSYK'da Ankara'dalar çok zor bir şey değil. Kalkarlar beyanda
bulunurlar ve doğrudur yanlıştır derler ki ya "Başsavcı yalan
söylemiş" derler, dosyaya girer. Yine Vali'lerinde tanık olarak beyanları
yok, aleyhime de herhangi bir ifadesi yok.
“Meslektaşınızın hayatıyla oynuyorsunuz bizim de ailelerimiz var”
Bir kaç hususa ilişkin Müfettişe lehime
delillerin sunulması için talepte bulundum, dört talepten bir tanesi yerine
getirilmedi. Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi tarafıma aynı şeyi yaptı, hem
tutuklama olmamış olsa en azından dersiniz ki Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi veya
Müfettiş gerek gelecek kaygısı gerekse çekindiği için bunları yapmak zorunda
kaldı, bir yere kadar bunu anlarım ama bir de meslektaşının hayatıyla
oynuyorsun. Bizim de ailemiz var çocuklarımız var, ha ben duygusallıktan falan
bahsetmiyorum, Yani artık çoğu meslektaşımızında vicdanlarını dışarıda bırakıp
geldiklerine, hukuksuzluklara kendilerini ikna ederek geldiklerini inanmıyorum,
iddianamede 225: CMK'da açılmamış bir dava hakkında "yani bu soruların
belirtilmemiş açılmış bir dava yok. Buna ilişkin Yargıtay kararları var,"
önce ben okudum, okumak istemiyorum, sadece Ceza dairesinin 4/6/2013,
22256/23192 sayılı yazıda şeyde kararda iddianamede sevk maddesinin gösterilmesinin
kamu davasını açıldığı anlamına gelmeyeceği denilerek CMK'nın 225/1.
maddesine muhalefettir, hükmünün bozulmasına karar verilmiş. Bunları
tekrarlamak istemiyorum. Bunları geçelim. 101. maddesinde CMK'nın tutuklamaya
ilişkin bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilen sonra adli kontrol
uygulanmasının yetersiz kalacağını belirten fiili nedenlere yer verilir.
Sayın Başkanımız gerçekten deneyimli bir
kişi, hem ilk derece mahkemelerinde Başkan olarak görev yapmış, şu ifadeyi
kullanıyor diyor ki "adli kontrol kararlarının nasıl uygulandığını en iyi
bizim daire bilir. Başkaları adli kontrol kararlarını ihlal etmiş olabilirler,
bununda müeyyidesi belli onların bedelini
benden ödetemezler. Medyaya
yansıdı.
“Bizim için adli kontrol kararı vermeniz için kimin referansı ile gelmemiz
gerekiyor”
Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinde telefon
tapelerine düşmüş bir kadın İŞİD militanı canlı bomba, canlı bomba olmak için
Suriye'ye gideceğini söylüyor. Mahkemede Başkan aynen şunu söylüyor,
"ha yanlışsa düzeltilebilir, şaka yaptın değil mi" diyor. Kadın öyle
şerefliymiş ki yorum yapmıyor evet şaka yaptım bile diyemiyor yalan
söyleyemiyor, adli kontrol şartıyla bırakıyor ve ben size Sayın Başkanım
şunu söylim ilk defa sizle karşı karşıya geliyoruz, yani hangi suçla
yargılamamız gerekiyor ki veya kimin referansıyla buraya gelmemiz gerekiyor
ki siz bizim için adli kontrol kararı vermeniz gerekiyor. Böyle baştan
bir kabul olur mu, kanunu tanımıyorsunuz, sizin şahsınızla ilgili
demiyorum yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarını örnek verdik,
Yargıtay'ın Kararlarından örnek verdik. Yani ne yapmamız gerekiyor, bunla
hakkımızın uygulanması için ben şunu demiyorum zaten elbette ki ününüze bir
dava gelmiş, tabi ki yargılayacaksınız, en basitinden bile olsa tabi ki
yargılayacaksınız. Şu gerekçe bir defa kabul edilir değil, hiçbir şekilde bize
gerekçe sunulmuyor, ne deniyor işte gösterilen deliller somut olgularla
gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Göstermiyorlar başından beri şerhinize
gerekçe sunulmuyor.
“Hukuken izahı mümkün değil”
“Tutukluluğa devam ettirmek zorunda kalındığını, bunun arkasına
sığınıldığını düşünüyorum”
Somut olgularla gerekçelendirilerek delil
gösterilmiyor, göstermiyorlar başından beri Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi dahil
olmak üzere, sizin tüm dairelerinizin hepsi hiçbir gerekçe göstermedi. Sadece
kanundaki ifadeleri tekrar etti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa
Mahkemesi nezdinde bunların ihlal olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu kadar
açıkken ben hakkımızda tutuklanalı 8 ay oldu, bu şekilde devam ettirilmesini
anlamış değilim, bunun hukuken izahı mümkün değil. Ne demişti 206/1 gerekçe
gösterilerek önceki' ve daha önceki celsede tahliye talebimiz reddedildi. Ama
-bu savunmamızın alınmamış olması tahliyemize engel değil, hatta tensiple
sizlerde birçok örneğini görmüşsünüzdür, nitelikli bir dairede görev yaptık.
Ceza Dairesinde bunları görüyorsunuz. Tabi insan şunu da aklına geliyor, bu
kadar mahkeme tutuklusu hakkında her ne olursa olsun salıverilmesinin, istemediğinin
ancak tutukluluğuna devam vermek, ettirmek zorunda kaldığı için yapacak bir şek
kalmadığından bu gerekçenin arkasına sığındığını düşünüyorum.
“Aleyhimde bir tanık var mı?”
Bakıyorsunuz normalde tüm mahkemeler
Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi dahil, sizin daireleriniz hepsi nasıl karar veriyor,
size göstereceğim şurada size bir tanesini örnek göstereceğim diğerlerine gerek
yok zaten. Bir şey vardı. Sayın Başkanım sadece şunu söyleyip, bırakacağım.
Şurayı dinler misiniz Sayın Başkanım, bakın şüphelilerin hepsinin ismini yazmış
Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi 8/5/2015 tarihli ben size sadece hukukçu kimliğinize
sesleniyorum, ister tahliye edin, isterse benim hiçte umurumda değil,
şüpheliler Süleyman Bağrıyanık, Ahmet Karaca, Özcan Şişman, Aziz Takçı ve Özkan
Çokay'ın TCK312/1 321, maddelerine atılı suçları işledikleri yönünde şüpheli
beyanları ne demişsem tanık İfadeleri benim aleyhimde bir tane tanık var mı ne
demiş, tanık gösterdiklerim tanık dinlenmiyor.
“Gözümün içine bakarak söyleyin ağzımı açmayacağım”
Adana CBS 14/2 ve 2014/54 sayılı dosya
onların içeriğini görüyoruz. HTS kayıtları, nöbet listesi, inceleme tutanakları
ve görüntü CD’Ieri. İnceleme tutanakları Adana Hatay Valiliklerinin cevabı
yazılı tüm dosya kapsamından kuvvetli suç şüphesinin oluştuğu üstüme atılı
suçların 312 de saydan falan filen. Size şunu söyleyeceğim, ben bu celsede
hepimizin değil, tek başıma sadece benimle ilgili hangi olay yeri, görüntü
CD'si içeriğinde ne olduğuna bakarsınız, hangi HTS kayıtları, valilerin benimle
ilişkin beyanları ve şüpheli beyanları, tanık beyanları, lütfen bana gözümün içine bakarak bunları söyleyin tutuklayın ağzımı
açmayacağım, yani gözümün içine bakarak, hepsini çorba yapıyorlar. Dünya
kadar HTS kayıtları var. Beni ne ilgilendirir, Hatta ben diğer arkadaşların
yasaya aykırı olarak HTS kayıtlarının alınmasına rağmen diyorum ki benimkini
alın, alın koyun. İstediğiniz kadar bakın. Ne var ne yok diye. Herkes görsün.
Bundan çekindiğim yok. Benim sizden sadece istirhamım şu benimle ilgili
kişileştirilesin altım çizerek söylüyorum sadece benimle ilişkin yine yazın
bunları, benimle ilgili hangi tanık beyanı var, basında öyle demiş yani keşke
açıklasaymış. Sayın Bakan ve Sayın Müsteşar gelir buraya söyler yemin eder,
tanık olarak beyanda bulunur, bende yalan söylediğimi söyler hatta doğru olanlarda
açıklar herkeste görür. Neyin ne olduğunu.
“Sizden sadece hukukun uygulanmasını istiyorum”
Dediğim gibi yani kişiselleştirilsin
benimle ilgili olan hangi tanık beyanı var, hangi olay CD'si var, ayıklansın ki
bende kendimi göreyim, belki hakikaten de bilmiyoruz yani suç işlediğimizi.
Kendimizi bir görelim. Bide avukat bey bahsetmişti, biz tutuklanmadan Bakanlık
yazı yazıyor, arkadaşların dikkatinizi çekmedi, sizin dikkatinizi çekmiştir bir
şeye dikkatinizi çekmek isterim, şöyle yazsaydı anlardım, ben 15 sene Başsavcılık
yaptım, müfettişlik yapan kişiler de vardır içinizde mutlaka görür; Deseydik
ki; fişte şunları işte şunlar şunlar şunlar sevk edildiğini, müfettişten
öğrendik. İşte şunları şunları şunları gönderilmesi, tutuklanılması halinde tutuklama
müzekkeresiyle sorgu zaptının gösterilmesi dese, hadi bunu anlarım. İşte
önceden kelepçeler, gelmiş, avukat Oğuz Sarıçobanoğlu’na NTV'den 5 saat önce
tutuklandığımıza ilişkin beyanlar gelmiş, 8 saat öncesinden TV’de
tutuklanacağımıza dair kesin beyanlar var, şimdi bunlar içerisinde bizim
yerimize kendinizi koyun, ne zamandan beri aynı şeyleri söylüyoruz, ben
ağzımdan çıkan hukuki olmayan hiçbir şey yok. Ben sizden sadece hukukun
uygulanmasını istiyorum. Hani derler ya şeriatın kestiği parmak acımaz, ben
kesinlikle yani objektif olarak tatmin edici olarak siz kişiselleştirerek benim
hakkımdaki delilleri ortaya koyarak tutuklanma kararı verin ya da adli kontrol
kararı diyorum yani hangi sebeplerle ben kaçmış mıyım, tutuklanma sebebini
öğrenmişim, ben dışarıdaydım, Toros dağlarına kaçsam beni kimse bulamaz. Ben
eve geliyorum ve yine burada savunmamız yapıyoruz, adli kontrol niçin geçersiz
olacağını da özellikle belirtilmesini istiyorum.
Sayın Başkanın ihsas-ı rey olacağına
ilişkin beyanı tamamen tamamen hukuk dışıdır. Biz elbette ki şunu biliyoruz,
suçu işleyip işlemediğine dair tespite yönelik bir beyandan bahsetmiyoruz biz,
o zaman kanunda bir aykırılık varsa bunun düzeltilmesi için resmi başvuruda
bulunun. Madem ki kanun yazılmış hatta Sayın Cemil Çiçek, bu KCK'lılar niye
bırakılmıyor, bu hakimler mesajlarımızı anlamıyor mu diyordu, hangi hangi
suçtan yargılanmamız gerekiyor, adli kontrol hükümlerinin uygulanması
için.
“Belli kişiler adına kurban edilerek linç
ediliyoruz”
Sayın Başkanım, ben uzatmayacağım. Avukatlarımın benim
adıma yapmış olduğu talepleri tekrar ediyorum. Çok uzatmaya gerek yok. Zaten
aslında işin özü itibariyle çok
konuşulacak bir şey yok ama başından itibaren belli kişiler adına kurban
edilerek linç ediliyoruz, işte bazen Devlet adına deniliyor, evet yani baştan
itibaren sürecin ilk başından itibaren nasıl bir soruşturma geçirdiğimizi
hepimiz biliyoruz ben aynısını tekrar etmek istemiyorum gerek yok. Sizler
zaten biliyorsunuz sadece 5271 sayılı CMK’da, Adalet Komisyonu raporundan çok
kısa bir şey okuyacağım, hiçbir şey üzerine yorum yapmayacağım herkeste ne olduğunu
çok iyi anlayacak neyi ifade ettiğimi, bir hukuk devletinde ceza takibini
yetkili makamların bir Ceza Muhakemesi
işlemi yaparken Devleti veya ferdi kayırması kabul edilemez. Çünkü ferdin
kayrılması anarşiye, devletin kayrılması da baskıcı bir yönetime yol açabilir.
Hukuk devleti ilkesinin geçerli olmadığı Devletlere Totaliter Devlet veya Polis
Devleti denmektedir. Böyle bir devlette insan haysiyeti, insan hakları, temel
hak ve hürriyetler gibi konular önemli olmadığından ya sana hiçbir hak tanınmaz
ya da bazı haklar hatta tüm haklar tanınır. Fakat sanık bunları uygulamada
özellikle iktidar çıkarlarının söz konusu olduğu durumlarda kullanamaz,
diyeceklerimin hepsi bu kadar.