Hepimiz Rasim Ozan Kütahyalıyız, ROK yalnız değildir!!



ROK’un Boşnaklarla ilgili söylemlerinin ardından kovulması neredeyse “ROK’tan kurtulma”, “21 Kasım Zafer bayramı” ilan edilecek. Herkes bir yandan ROK’un gidişine seviniyor. Hem yalaka, hem ırkçı, hem herkesi aynı kefeye koyan toptancı, menfaatçi bir kafa gitti! Memleket kurtuldu. 

Arkasından zil takıp oynanılan ROK, Türkiye’nin birebir fotoğrafı aslında. Bu topraklarda yerleşmiş, içselleştirilmiş, benimsenmiş “temizlik hastalarının” ekran yüzü.

ROK’un gidişine sevinenler kendi varlıkları ile övünüyorlar. Çünkü onlar ROK’a hiç benzemiyorlar.

Hiçbiri toptancı değil, kitleleri hedef alan açıklamalar yapmıyorlar! Sadece kendinden olanı savunmuyorlar. Herkes için hak, adalet, özgürlük ve eşitlik talep ediyorlar... O kadar yürekliler. Yaşlıların, hastaların, kadınların, bebeklerin her sabah araçlara bindirilerek götürülüşlerini seyretmemiş,buzdolabında bekletilen cenazelere, kıyıya vuran cesetlere itiraz etmiş, sorgulamış, karşı durmuş herkes...

Asırlar boyu bu topraklarda yerleşen ve dedelerinden miras kalan temizlik hastalığına tutulmamışlar...




İsmini köprüye vermek istedikleri dedeleri Yavuz Sultan Selim, Sünnilere karşı tehlike olarak gördüğü “Alevileri bi temizleyelim” demiş. O temizlikten sonra Aleviler yüzyıllarca “etrafı kirletmeyelim” diye Alevi olduklarını gizlemek zorunda kalmış. Halen de Anadolu’da o temizliğin izleri silinmemiş, acısı geçmemiş ve yüzleşilmemiş ama yeni gelen ev sahipleri de ecdadıdan aldıkları mirasa saygısızlık etmemiş, onun izinden gitmiş.



Ecdadın Alevi temizliğinden sonra Anadolu topraklarında sorunlar hep aynı yöntemle kezzap, çamaşır suyu dökülerek çözülmeye, yok edilmeye çalışılmış. 

Her dönem koltuğa oturanlar kendilerine temizleyip, kurtulmak zorunda oldukları bir “virüs” bulmayı becermiş. Ermeni çetelerine kızıp, milyonlarca Ermeni’yi çoluk, çocuk, kadın demeden “ROK’un ayrımcılığına kızanlar” gibi hiç ayrım yapmadan katletmişler. Vatan kurtulmuş, pırıl pırıl olmuş...



Gelenek Dersim’de de devam etmiş... Temizlik hastalığı atadan miras olunca, öyle ciflemişler, öyle dip köşe yapmışlar ki işlerini nasıl yaptıklarını kimse görmesin, işin sırrı onlarda kalsın diye de o döneme dair arşivleri bile yasaklamışlar....


Temizlikte öne çıkan hamaratlardan Sabiha Gökçen olaylarla ilgili olarak 1956 yılında Halit Kıvanç'a verdiği bir röportajda; "Canlı ne görürseniz ateş edin! emrini almıştık. Asilerin gıdası olan keçileri dahi ateşe tutuyorduk" sözleriyle gelecek kuşaklar da faydalansın diye püf noktasını açıklamıştır.

Yasaklansa ne çıkar, genetik olunca kitlesel temizlik alışkanlığını diğer kuşakta hemen kapıvermiş, PKK ortaya çıkınca etrafın yeniden kirlendiğini fark etmişler. “Her Kürt, PKK’lıdır” denilmiş “ya sev ya terk et” şarkısı eşliğinde şöyle bir Kürt köylerine dalmışlar. Lice’den girip, Şemdinli’den çıkmışlar, asitli kuyulara atıp, dışkılar yedirip, marşlar eşliğinde yürütüp bir daha toprakları kirletmeme dersi vermişler.


Sağcısı, solcusu, islamcısı herkes bir temizlik hastalığına tutulmuş, bir grubun, çetenin günahı tüm insalara yuklenmis, kadın- çocuk, suçlu-masum ayırımı yapılmadan kitlesel hedef haline getirilmiş, topluca temizlenmiş.

İnandıkları dinin peygamberinin veda hutbesinde “babanın suçu oğla yüklenemez” nasihatını ev ve iş yerlerinin duvarlarına asan siyasal islamcılar, soruşturma geçiren kişinin tüm ailesinin banka hesaplarını dondurmuş, (ağaç kökü yesinler), alakasız üçüncü şahısların yurtdışına çıkışları “zayi pasaport” gerekçesi ile yasaklanmış. Hücrelere atılmış, doğumhane kapılarından loğusa kadınlar alınmış, işkence ve tacizlerle (gebertin bizi diye yalvaracaklar) maruz bırakılarak kitlesel temizliğe devam edilmiş.


Bunlardan kaçıp kurtulmak isteyen bir ailenin cesetleri düşman olarak öğretilen topraklara vurmuş, dedelerinin izinden giden Nevşin Mengü’nün “Fetö ile mücadelede en çok biz destek verdik” ön çıkışı ile uyandığını sandığı vicdanını dahi yaralamış...



Düşman denize dökülmüş! Yeni bir temizlik başarı ile yapılmış. Toza, pasa alerjisi olan halkta, (Necip millet) “siz temizleyin biz sonra gözlerimizi açalım. Şimdi açarsak, yanar” korkusu ile sımsıkı kapatmış gözlerini... Açtıklarında asırlık göz yangınlarına bir yenisi daha eklenmiş olacak.

Ya da aynaya baktıklarında Rasim Ozan Kütahyalı’nın gözleri ile karşılaşacaklar...

Kitlesel temizlik, hastalığa çare değil. “Virüs”, “hain” diye kodlayıp temizlemeye çalıştığınız insanların tümünü öldürseniz de hatırları silemiyorsunuz. Beyinleri sterilize edemiyorsunuz. Ve o hatırlar mutlaka bir Tsunami olarak geri dönüyor. Bu yüzden de Anadolu’da temizlik var, huzur yok! Yüzleşme yok! Aynaya bakma yok! Çok Rasim var...



Popüler Yayınlar