Twitt attı diye açığa alınan hakim kararları ile konuştu!
Hakim
Karanfil’in kitabından: “Hakim ve savcılara varacak kadar büyük hak
ihlallerinin olduğunu görmem üzerine, bu konuda pratik bir müracaat el kitabı
hazırlamak ve emsal kararlar eklemek istedim”
Eskişehir’de Sulh Ceza Hakimi iken “Bizi
kapatın Anayasaya aykırı bu mahkemeler” diye Anayasa Mahkemesine başvuru
yapmasının ardından Zonguldak’a atanan, sonrasında Urfa’ya geçici görevle
gönderilen, göreve gittiğinin haftasında sosyal medya hesabından yapılan
paylaşımlar ileri sürülerek açığa alınan Hakim Kemal Karanfil, kitap yazdı.
Hakim Karanfil’in “Sulh
Ceza Hakimliği, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne Başvuru
Rehberi – Hak Arama El Kitabı” isimli kitabı satışa sunulurken, kitapta verdiği
birçok karara da yer verdi.
Sosyal
medyadan twitter hesabının ele geçirildiğini duyuran Hakim Karanfil, HSYK
müfettişi tarafından yürütülen soruşturma kapsamında “Zonguldak Savcılığına
twitter hesabının ele geçirildiğine dair şikayette bulunmamış” denilerek
hazırlanan ön rapora dayanılarak açığa alınmıştı. Mevcut HSYK’nın
uygulamalarını sert bir dille eleştiren, Sulh Ceza Hakimliğinin iptali için
yaptığı başvuru sonrası apar topar tayin edilen hakim Karanfil, bu kez de
kararlarının da bulunduğu bir kitap kaleme aldı.
Kitap
adalet.org isimli sitede de tartışmaya açıldı. Hakim Kemal Karanfil’in
kitabında yer alan verdiği karar örnekleri hukukçular tarafından paylaşılarak
beğeni topladı.
Avukat
Semra İşler Albayrak, hakim Kemal Karanfil’in kitabı ile ilgili adalet.org da
şunları yazdı:
“Dünden
bu yana elimden düşürmediğim kitapla ilgili ayrıntılı inceleme ve kritik etme
sözüm saklı kalmak kaydıyla gözüme ilk çarpan ve dikkatimi çeken hususları
belirtmek isterim. Kıymetli meslektaşımızın ne kadar özgürlükçü, cesur ve en
önemlisi insanların siyasi düşüncesi, inancı vs. ne olursa olsun hiçbir ayırım
gözetmeksizin adalete, hakkaniyete uygun ve OBJEKTİF karar verdiğini, medyadan
ve adalet.org sitesinden kendisini tanıdığımız -daha doğru bir ifadeyle
kararlarını takip ettiğimiz- kadarıyla dile getirir ve kendisinin örnek
hakimlerimizden biri olduğunu her fırsatta belirtir, kendisini saygıyla anar,
verdiği kararlardan öncelikle bir vatandaş olarak ve meslektaşı olarak onur
duyarız.
Ancak
meslektaşımızın eserini (şimdilik yüzeysel de olsa) bir inceledikten sonra
şimdiye dek kendisi hakkında söylediklerimle O'na ne kadar haksızlık ettiğimi,
şimdiye dek hakkında ne dediysem az bile dediğimi farkettim! Neden mi? “Ayinesi
iştir kişinin lafına bakılmaz.” demiş Ziya Paşa. Öyle ise bakalım
meslektaşımız, yüreği güzel insan ne işler etmiş, ne kararlar vermiş hep
birlikte bir göz atalım.
1-
“Demokratik Gösteri Hakkı Kullananlara Verilen Para Cezalarının İptali – Farklı
Görüşlere Saygı Vurgusu” Eskişehir 1.Sulh Ceza Hakimliği 11.12.2014 tarihli bir
kararından bir alıntı: “Ayakta duranı, oturanı, yürüyeni, tencere tava çalan,
ışık yakıp söndüreni, tehdit, tehlike olarak görmek, sesini kesmek için
mücadele etmek, bırakın ilerisini, temel demokrasi değerleri ile bağdaşmaz.
Şiddet unsuru taşımayan, ses ve düşüncelerini duyurmak amacıyla yapılan
gösterilere tahammül, demokratik olgunluk göstergesidir. El ele, kol kola,
göstericimizle, polisimizle, askerimizle, sağcısıyla, solcusuyla, inananıyla,
inanmayanıyla, bir halay çeker gibi aydınlık geleceğe yol olmamız gerekir.”
2-
“Haksız Olan Eşe, Yemeğe Götürme ve Çiçek Alma Cezası”: 3.000TL para cezası
alması halinde her taksitte eşini yine darp etme ihtimali olan eşe eşini yemeğe
götürüp, çiçek al fişini de getir şartıyla ve eşlerin arasındaki husumetin daha
da artmasını önlemek amacıyla verilen erteleme kararı.
3-
“Trafikte Saygısız Araç Kullananlara, Öfke Kontrolü ve 3.Kişilere Saygı Konulu
Terapi ve Psikolojik Destek Yaptırımı”
4-
“Ailede Mutluluk ve İletişimde Altın Kuralları İçeren Kitap Okuma ve Özetini
Çıkarma Yükümü İle Yükümlü Tutma Yaptırımı”
5- “Fidan
Dikme Cezası!:” Cezalar seçenek yaptırımlara çevrilmiştir.
6-
Eskişehir 1Sulh Ceza yine SSÇ'nin Alınan İfadesinde: “18 yaşına gelince kalıcak
yerimizin olup olmadığını sormadan bizi yurttan çıkarıyorlar, yurdumuzun müdürü
bize, “Ben sana 18 yaşına kadar bakarım. 18 yaşına gelince kapının önüne korum”
şeklinde açıkça söyledi. Oysa benim ne annem ne de babam hayatta değiller. Ben
küçükken annem babam soba gazından zehirlenmişler, gidebileceğim bir amca,
hala, dayı, teyzem de yok...”
Karar:
“Yetiştirme yurdunda barındılan çocukların hayata sağlıklı bir şekilde
hazırlanmasının sadece üç öğün yemek ve uyku ihtiyacının giderilmesi ile
sağlanamayacağı, maddi ve manevi değerler ile şefkat ve ilginin de önemli bir
yer tuttuğu açık olduğundan... Anayasamızın sosyal devlet ilkesi gereği bu
toplumsal yaraya acil ve ivedi çözüm bulunulması için ... sorgu sayılı zabıt
ile bu sorgu zaptının Cumhurbaşkanlığından, ana muhalefet partisine, aile ve
sosyal politikalar bakanlığından valilik kaymakamlıklara kadar gerekli bildirimlerde
bulunulmuş, gerekli önlemlerin alınmasına karar verilmiştir.”
7-
Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, İlgili Belediye ve İdarelere yazılan yazı ve
mektuplar:
“...İlimiz
idarecilerince, Hz.Ömer adaletinde olduğu gibi geceleyin gerekiyorsa sivil
olarak tebdili kıyafetle çıkıp, yurttan çıkarılan bu çocukların nerede kaldığı,
“aç mı tok mu” olduklarının araştırılmadığı, sabaha kadar üşüyerek ve
titreyerek geceyi geçirmelerinin ıztırabını yüreklerinde yeterince
hissetmedikleri, bizzat çocuklar tarafından verilen beyanlardan
anlaşılmaktadır.”
SSÇ'lerle
ilgili kararlara daha fazla devam edemeyeceğim. :-( Yürek acısı başka bir şey
değil...”
Kitabın giriş bölümünden bir kısmı da Avukat Elkan
Albayrak paylaştı:
“Maalesef insanoğlunun olduğu yerde güzelliklerin yanı
sıra ihtilaf ve çatışmaların olması doğaldır. Zira bir kısım insanlar, hak
konusunda kılı kırk yarar bir hayat sürdüğü halde, bazıları da adeta, kabalık
ve zulmü meslek edinmiş, kafa göz yara yara yaşamayı tabiatlarının bir parçası
haline getirmişlerdir.
İmtihan dünyasının bir sonucu olsa gerek, kimileri, yuvarlanacağı yere odun ve ateş taşımakla meşgul. !
İşte mahkemeler, kolluk teşkilatı ve cezaevleri bunun için var. Ancak, mahkeme ve kolluk teşkilatı da size haksızlık ederse ne yapacaksınız? Hakim ve savcı ( hatta yüksek mahkemeler ) hukuku ( bilerek veya bilmeyerek ) çiğniyorsa adaleti nerede arayacaksınız. ?
Ne acı ki cezaevine hep kötü insanlar düşmüyor. Tarih (ve maalesef günümüz ) haksızlıklara karşı sessiz kalmadığı, zulme ortak ve aracı olmadığı için içeri atılan birçok düşünür, aydın, sanatçı ve gazetecinin ibretlik hayat hikayeleri ile dolu.
İnsana en ağır gelen haksızlık, bizzat adalet dağıtmak ve hakkı teslim etmek için görevlendirilen, bunun için maaş alan, tuğla kalınlığında kitapları devirmiş olan kişi ve kurumlardan geliyor olmasıdır. Ziya paşanın dediği gibi, Kâdı ola da’vâcı vü muhzır(mübaşir) dahî şâhid, Ol mahkemenin hükmüne derler mi adâlet?
İmtihan dünyasının bir sonucu olsa gerek, kimileri, yuvarlanacağı yere odun ve ateş taşımakla meşgul. !
İşte mahkemeler, kolluk teşkilatı ve cezaevleri bunun için var. Ancak, mahkeme ve kolluk teşkilatı da size haksızlık ederse ne yapacaksınız? Hakim ve savcı ( hatta yüksek mahkemeler ) hukuku ( bilerek veya bilmeyerek ) çiğniyorsa adaleti nerede arayacaksınız. ?
Ne acı ki cezaevine hep kötü insanlar düşmüyor. Tarih (ve maalesef günümüz ) haksızlıklara karşı sessiz kalmadığı, zulme ortak ve aracı olmadığı için içeri atılan birçok düşünür, aydın, sanatçı ve gazetecinin ibretlik hayat hikayeleri ile dolu.
İnsana en ağır gelen haksızlık, bizzat adalet dağıtmak ve hakkı teslim etmek için görevlendirilen, bunun için maaş alan, tuğla kalınlığında kitapları devirmiş olan kişi ve kurumlardan geliyor olmasıdır. Ziya paşanın dediği gibi, Kâdı ola da’vâcı vü muhzır(mübaşir) dahî şâhid, Ol mahkemenin hükmüne derler mi adâlet?
Ne yazık ki, insanoğlu yoldan çıkıp sapıtınca, doğrular yerine çıkarları mabed ve mihrap edinince, en tehlikeli varlığa dönüşmektedir. Adı, hakim-savcı-polis veya Yüksek yargıç da olsa, duygularına, sefil arzularına yenik düşmüş ve etkili bir sistem de bunları ayıklayamıyor, denetlemiyorsa, insan, nereye müracaat edeceğini şaşırıp kalmaktadır.
Özellikle, birinci ve ikinci dünya savaşı felaketlerinden sonra, bu tip yaşanmış sıkıntılara çözüm bulunması amacıyla bizim ülkemizde olduğu gibi, bazı ülkelerde, normal yargı yolu dışında Anayasa mahkemesi, o da olmaz ise Avrupa insan hakları Mahkemesi ne müracaat gibi yollar öngörülmüştür. Bazen bunlardan da tam manasıyla adaletin tecellisi mümkün olamayabiliyor. Örneğin geçenlerde eş ve çocuklarım adına AİHM’ ne müracaatta bulundum. Bana 3 ay sonra gelen cevabi yazıda, maksimum sayfa sayısını aştığım gerekçesiyle müracaat talebimin ret edildiği bildirildi. Oysa sayfaları tekrar tekrar saymıştım. Maksimum sayı olan 20 sayfayı aşmadığımdan eminim. Allah tan 6 aylık süre geçmemişti de yeniden bir kısım bölümleri kırparak müracaat ettim. Tabi iki günüme mal oldu. Ya bir de süre kaçmış olsaydı, yapılacak bir şey yok. Zira verilen karar kesin. O nedenle inanç ve ahrete imanın, ayakta durmak için çok önemli bir unsur olduğunu yaşarken bizzat, hissederek anlıyorsunuz. Tüm kapılar yüzünüze kapansa bile, Adili mutlak olan Allah’ın, öbür dünyada hakkınızı alıp size vereceğine inanmak, insana müthiş bir güç ve huzur veriyor. Yanlış yollara sapmanızı, hayattan küsmenizi engelliyor. Sabır gücü veriyor. !
Kamuoyunca proje mahkemeler olarak adlandırılan, ilk sulh ceza hakimlerinden biriyim. Eskişehir gibi önemli bir kentte 6 ay kadar bu görevde bulundum. 6 ay, kısa bir süre gibi gelebilir. Ancak ileride kararlarımı görürseniz bu sürenin kısa olmadığını anlayacaksınız. ;). Zira istenen profilde bir sulh ceza hakimi olmadım. Önüme gelen küçük hırsızlıklarda, olaylarda failleri buraya sevk eden saikleri araştırıp sorguladım. Kamu görevlilerinin, ailenin ihmali varsa, tedavi yolları varsa yetkililerin sorumluluğu yoluna gittim. Bataklığın kurutulması için ilgili kurumlarla yazışmalar yaptım. Cumhuriyet savcılarına şaka yollu takılarak, bana sadece küçük hırsız değil, büyük, kravatlı hırsızlardan da gönderin. ! Derdim. Çok şükür bulunduğum dönemde en sağcısından en solcusuna, hiç kimseye haksızlık etmemeye gayret ettim. Aradan geçen bir yıla yakın süreye rağmen, hakkımda, Eskişehir medyasında Ezber bozan hakim olarak yarım sayfa haber yapıldığını, geçenlerde bir avukat meslektaşım bana iletti. Bu şeref bir hakim için yeter.
Kararlarım nedeniyle kış ortası, yaralı evladı ile tayin edilmiş olsam da, adalete, hukuka ve hakimlere olan saygının, sevginin oluşmasına vesile olmak benim için en büyük ödül. Bu tayin ve sonrası yaşadığım olaylarda, hakim ve savcılara varacak kadar büyük hak ihlallerinin olduğunu görmem üzerine, bu konuda pratik bir müracaat el kitabı hazırlamak ve emsal kararlar eklemek istedim. Özellikle, trafik cezaları ile ilgili kararım emsal gösterilerek çok kişinin, haksız trafik cezalarını iptal ettirdiğini duyup tanık oldum.”