Savcı Şişman: KCK Paralel yapılanmasını himaye edenler tutuklu olmamızı istiyor
Yargıtay 16.Ceza Dairesinde 1 Ekim’de görülen TIR davasında,
savcıların tutukluluk hallerinin devamına oy birliği ile karar verilmişti.
Dava sonrası haklarındaki tutukluluk halinin devamına karar
verilen savcılardan Özcan Şişman, duruşma
sonrası yaptığı açıklamada, “KCK
paralel yapılanmasının hakim ve savcılarını himaye eden, devlet parasıyla bu
yapılanmayı himaye edenler, bizim tutuklu olmamızı istiyor” dedi.
Başsavcı vekili Ahmet Karaca ise haklarında soruşturma
yürüten, iddianame hazırlayanları eleştirdi. Haksız ve hukuksuz şekilde içeride
tutulduklarını belirtti ve “Onlarla aynı
mesleği yapan bir Cumhuriyet Savcısı olarak bu manzaradan utanıyorum” dedi.
Eski İl Jandarma Alay
Komutanı Özkan Çokay da meslek
hayatı boyunca onurlu bir şekilde görev yaptığını, mesleğine leke sürecek en
ufak bir hatasının bulunmadığını ifade etti.
Davada, savcı Kenan Zeybek verdiği mütalaada savcılar için
adli kontrolün yetersiz kalacağını ve tutukluluk hallerinin devam etmesini
talep etti. Savcıların usule ilişkin savunmaları SEGBİS ile alındığı için tutanağa
kısa özetler halinde geçti.
Söz konusu
ifadeler şöyle:
Eski Adana Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık: “Hakkımda
herhangi bir suç şüphesi yoktur. Tutuklamayı gerektirir nedenler de
bulunmamaktadır. Önceki savunmalarımı tekrar ederim.”
“TCK 312’ye dair ne
delil ne de anlatım var”
Eski Adana Başsavcı vekili Ahmet Karaca: “TCK 312.maddedeki suça ilişkin ne bir delil
ne de anlatım vardır. Bu madde bizim tutuklanmamızı sağlamak amacıyla
eklenmiştir. Esasen, iddianamenin kabul edilmemesi gerekir. Tutuklama koşulları
bulunmamaktadır. Sizlerden adil, tarafsız ve hakkaniyete uygun karar vererek,
tahliyemize karar verilmesini talep ediyoruz.”
“İlk TIR’da arama
yapılmadı, sır ifşası yok, ikincide içeriği suç teşkil eden malzemeler bulundu”
Savcı Özcan Şişman ve Aziz Takçı müdafi: “ TCK 312 maddedeki
suça ilişkin ne bir delil ne de anlatım vardır. Daireniz ancak önünüze
getirilen ve tartışılan delile dayalı olarak hüküm kurabilir. Bu konuda
herhangi bir dava açılmadığını kabul ediyoruz. SEGBİS sistemiyle kayıt edilen
ayrıntılı savunmamızda da belirttiğimiz gibi, birinci olayda herhangi bir
sırrın ifşası söz konusu değildir. Zira ilgili savcılar, sırra hiçbir şekilde
vakıf olmamış ve arama işlemi yapılmamıştır. İkinci olayda ise içeriğinde suç
teşkil eden maddeler vardır. Bu da yasal hükümlere göre sır değildir. Soruşturma aşamasında çok sayıda usulsüz
işlem yapılmıştır. Bu nedenle tüm müvekkillerin tutukluluk hallerinin
kaldırılması, adli kontrolün neden yeterli gelmeyeceği konusunda da açıklama
yapılmasını talep ediyoruz.”
“İl Valisi adli amir
değildir”
Özkan Çokay ve müdafi: “ İhbar sonrası görevlilere talimat
verdim. İhbardan önce herhangi bir talimat yoktur. Ayrıca bir arama faaliyetinde
de bulunmadım. İl valisi, adli amir konumunda değildir. Bu husustaki yönetmelik
hükmü Danıştay tarafından iptal edilmiştir.C.Savcısının talimatı doğrultusunda
iş neticelenmeden, valiye haber vermedim. Gazetecilere veya başkalarına
kesinlikle aramayla ilgili veya malzemeyle ilgili haber vermiş değilim. İdari
soruşturmalar sırasında aleyhimde beyanda bulunan tanıklar ifadelerini lehte
değiştirmiştir. Kaldı ki Asayiş Ceridesi defterinde de vermiş olduğum
talimatların tarih ve saatleri açıkça bellidir. İhbar öncesindeki gelişmelerden
kesinlikle haberdar değilim. HTS kayıtları bu hususu doğrulamaktadır. Haksız
yere tutuklandığımı düşünüyorum.”
Oy birliği ile ret
Yargıtay 16.Ceza Dairesi Başkanı Eyüp Yeşil, üyeleri Hakan
Yüksel, Erol Güngör Yüksel, Yusuf Hakkı Doğan, Ahmet Ömeroğlu söz konusu
savunmalardan sonra oy birliği ile savcıların tutukluluk hallerinin devamına
karar verdi. Karara gerekçe olarak ise şu hususlar gösterildi: “sanıkların üzerine atılı suçun vasfı ve
mevcut delil durumu, heyetin reddi nedeniyle savunmalarının alınmamış olması,
delillerin tamamının toplanmaması, önceki tutuklama nedenlerinde bir değişiklik
bulunmaması göz önüne alınarak tahliye taleplerinin reddine karar verildi.”