Sıkıysa kadın olun bu coğrafyada...

Kadınların dünyada en çok sıkıntı çektiği ülkelerin neredeyse tamamı Ortadoğu coğrafyasında yer alıyor. 


Suriye, Irak, İran, Yemen, Libya ve Mısır`da kadınlar cinsel taciz, çocuk yaşta evlendirilme, hapisle terbiye gibi birçok insanlık dışı muameleye maruz bırakılıyorlar.


Mesela yakın zamana kadar Irak'ta bir kadın kocasının izni olmadan pasaport dahi alamıyordu. İran'da bir kadına nerelisin diye sorarken "kocan nereli" diye başlıyor cümleler. Başörtü takma zorunluluğu da cabası. Kadının ne giyineceğine devlet karar veriyor. Arap Emirliklerinde müslüman olmayan biri ile evlenmek yasaklanmış ve evlilik dışı çocuk yapmak tutuklanma nedeni sayılıyor. Libya'da kadınların yüzde 99'u aile içi şiddete maruz bırakılıyor. Umman'da kadınlar mirastan erkeklerin aldığının yarısını alabiliyor ve eşlerinden ayrılmaları için gerçekçi sekiz neden göstermesi gerekiyor. 

Ürdün'de kadın yabancı biri ile evlendiğinde çocukları ve eşi vatandaşlığa alınmıyor. Bazı Arap ülkelerinde kadınlar tecavüzcüsü ile evlendiriliyor. Fas'ta kocalarını terk etmeleri adeta imkansızlaştırılmış! 


Kadınların en çok zulme ve haksızlığa maruz kaldığı, ikinci sınıf insan muamelesi gördüğü ülkelerin neredeyse tamamı "Cennetin anaların ayakları altında olduğuna inanan" Müslüman coğrafyalarında yaşanıyor! 


Siyasal İslam ile birlikte Ortadoğu bataklığına saplanan ve oradaki zulmü alıp, kendi coğrafyasına taşıyanlar, kadına şiddeti devlet eli ile yapılıyor, meşrulaştırmaya buna alıştırmaya çalışıyor.


Türkiye tarihinde ise kadınlara yapılan baskı ve zulüm siyasal İslamcılar döneminde adeta tavan yapıyor. 


Doğuda ve Güneydoğuda yeniden başlatılan savaşla kadınlar, çocuklarının ölülerini buzdolabında bekletmek zorunda kaldılar. Ya da evlatlar sokağa çıkma yasağı yüzünden annelerinin sokakta kalan naaşlarını bir hafta sonra alabildi. Zırhlı araçların altında ezilenler oldu. Evlatlarını, eşlerini arayanlar her Cumartesi seslerini duyurmaya çalışıyor. Onlara son dönemde yaşanan kaçırılma olayları ile sürekli yeni mağdurlar da ekleniyor. 


FETÖ bahanesi ile binlerce kadın tutuklanıyor. Kucaklarında bebekleri ile hapse gönderiliyorlar. Bazılarını eşleri yerine Doğumhane kapılarında polis bekliyor. Loğusalık döneminin ilk günün de bebekleri ile birlikte alınıp emniyete götürülüyorlar! 


15 Temmuz sonrası yapılan fırsatçılık ile gözaltına alınan ve çoğu yeni Doğum yapmış ya da emziren anneler gözaltına alındı. Gözaltı sürecinde çocuklarına süt vermelerine dahi izin verilmeyenler olduğunu okuduk. Kocasını ziyarete gittiğinde gözaltına alınan kadınlar gördük.  Çocukları sahipsiz bırakıldı.  Eşleri bulunamadığı için kadınları ya da kızlarını alıyorlar. Bu hukuk sisteminde değil ama mafya düzeninde yaşanacak bir durum! Gerçi mafyaların bile bir raconu var. Kadına kıza bulaşmayı adamlıktan saymıyor onlar bile. 



Hangi dinde hangi hukukta böyle uygulamalar var? Siyasal İslamcılar sürekli dillerine doladıkları dinlerini de partilerinin adı olan adaleti de kadına zulmü meşrulaştırmak için kullanıyor.



Aynı iktidar düne kadar adliyelere "Aileiçi şiddet bürosu" kurmakla övünüyordu. Şiddeti yapan iktidarın, devletin ve o adliyelerin kendisi ise peki ne olacak? Bu uygulamalar ileride bunları yapanlar için hukuk döndüğünde ünlü Alman hukukçu Redbruch'ın dediği gibi "kanunun, uygulamanın kendisi yasaya aykırı ise suç aleti sayılıp" delil olarak gösterilecektir. 


Hitler döneminde kadınlar ve çocuklar gaz odalarına atılıyordu. Cengiz Han kadınları ve çocukları girdikleri savaşlarda askerlerin önünde yürütüp adeta kalkan gibi kullanıyordu! Siyasal İslamcılar da kadınlara acımasızlıkta geçmişteki barbarlıkları aratmıyor. Girdikleri kirli kavgaya, kendi suçlarını örtme savaşlarına kalkan olarak kadınları ve çocukları alet ediyor. Eğer imkan olsa gaz odalarına da atmaktan bir an tereddüt etmeyecekleri açık! 



Fetvacıları Hayrettin Karaman ve kirli ortakları Perinçek bunların önemi olmadığına, görmezden gelinmesi gerektiğine dair de yol gösteriyor. 


Ergenekon sanıkları hapiste yatarken Cem Aziz Çakmak'ın ses kayıtları düşmüştü. O kayıtta "çok kan akacak, çocuk çocukları perişan edilecek. Hiçbirine acınmayacak" diyordu! En sonunda da "bunlar olacak Cem Paşam demişti dersin" diye ekliyordu! Perinçek ve Karaman da "acımayın", "görmezden gelin" çıkışları ile bu planı açıkça itiraf ediyor.  Cem paşam demişti...



15 Temmuz sonrasında bastırılmış sapıklık, sapkınlığın dışa vurumu "bunların karıları kızları bize helaldir" diyenlerle de ortaya çıktı. Sapkınlık devletin içine kadar işlemiş olacak ki gözaltında taciz iddiaları alıp başını gidiyor. Öyle bir gözü dönmüşlük ile yapılıyor ki gözaltına alınan ve sonra serbest bırakılan gazeteci Tuba Tekerek'e polis "OHAL var, sana her şeyi yapabilirim" diyebiliyor! 



Sokakta trafikte iki erkek kavga edecek olsa yanında kadın var diyerek, bundan kaçınıyordu. Otobüslerde hamilelere ve kadınlara yer veriliyor. Bu kültür ile de övünüyorlardı. Şimdi otobüslerde değil de zindanlarda, Doğumhane önlerinde kadınlara yer açılıyor. Girdikleri kavgada erkekçe değil, kalleş ve korkakça kadınları alet ediyorlar. Bundan gocunmuyorlar, utanmıyorlar hatta keyif alıyorlar! 



Siyasal İslamcıların dillerinden düşürmediği din ne diyor? Ayet sallama uzmanı Eğemen Bağış yönetimi ile basit bir Google araması yapıldığında bu konuda iktidarın savunucularının argümanları karşımıza çıkıyor;


Siyasal İslamcıların kendi havuz kanallarında vaazları ile boy gösteren hocası Nihat Hatipoğlu; "Kadına şiddet Kabe'yi yıkmak gibidir" diyor... Hatipoğlu'nun bir programında izleyici soruyor; "Zulüm yapan bir kişi zulüm yaptığından helallik almadan ölürse ne olur" Hatipoğlu cevap veriyor: Cennete girecek tüm amelleri işlese bile zulüm ettiği adam kapıya durur! Hadi bakalım hakkımı ver der. Kul hakkı ve zulüm ile gelen önce onla hesaplaşacak" ( https://youtu.be/YYgpqbAH8uE )



Siyasal İslamcıların savunucusu Yenişafak Gazetesinde 9 Ağustos 2011'de çıkan "Kadına şiddet uygulayan ahiretini yıkmış olur" başlıklı yazıda kadınlara zulüm ile ilgili şunlar aktarılıyor;

"Kadına şiddet uygulamanın Allah'ın 'Rahman' ve 'Rahim' sıfatına karşı çıkmak anlamına geldiğini belirten İslam Hukuku Uzmanı Prof. Dr. Yunus Vehbi Yavuz, kadınlara karşı, gerek fiili gerekse sözlü şiddet uygulamanın cinayet işlemek, Hz. Peygamber'in nurlu yolundan ayrılmak anlamını da taşıdığını söyledi" 




Aile ve Sosyal Politikalar Tekirdağ İl Müdürü Hasan Yılmaz, "Kadına şiddet zulümdür, zulüm de insanlık suçudur" dedi. (iha/ https://www.google.com.tr/amp/www.hurriyet.com.tr/amp/kadina-siddet-zulumdur-zulum-de-insanlik-sucudur-37202295)




YeniAkit Gazetesinde A.Dilipak'ın 25 Kasım 2016 tarihli yazısında "Kadınlarını ezen topluluklar sağlıklı ve mutlu bir gelecekten söz edemez. Kadınlar sadece çocuk doğurmaz, toplumu doğururlar.. Ezilmiş kadınlar, nasıl şahsiyetli çocuklar yetiştirebilirler ki!" İfadeleri yer alıyor. ( http://m.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/bugun-gunlerden-kadina-siddete-hayir-gunu-zulme-de-zalime-de-hayir-17305.html )




Kabataş'ta başörtülü bacımıza zulmedildi yalanını ortaya atan ve bu yalanı savunmak için 5 gazete ve 1 internet sitesinden "Diliniz kaba, vicdanınız taş" başlığı ile yazı yazan 14 yazar, halihazırda  Doğumhane önünde bebekleri ile alınan, tacize uğrayan kadınlar için ses vermiyor! Zira onların dili ve vicdanı da parasına ve menfaatine göre çözülüyor!

İnandıklarını söyledikleri Tanrı da din de bunu hak görmediği gibi yapana göz yummayın diyor! 



Doğum yapmış kadınların, küçük çocukluların tutuklanması hukuka uygun mu? 


Siyasal İslamcıların yargısı öğretmenlik yapmış, bankaya para yatırmış, darbeden bihaber insanları çoluk çocuğu ile alıp zindanlara atıyor. Üstelik yasalar, AİHM ve AİHS'ni her türlü evrensel normu çiğneyerek! 



Aralarında HDP'li kadın vekillerin de bulunduğu 562 bebek annesi ile hapis yatıyor! Binlerce kadın tutuklu, bunlar arasında eşleri de tutuklu olanlar var. Cezaevindeki bebeklerin birçoğunun sağlık sorunları da var üstelik! Çocuklara temel ihtiyaçlarının yanı sıra oyuncak verilmediği bile haberlere yansıdı! 



Yaşanan gösteriyor ki modern Türkiye, Erdoğan rejimi ile Ortadoğu coğrafyasında kadınlara yapılan zulmü ve hukuksuzluğu mumla aratan vahşete tanıklık ediyor. Bu vahşete de modern Türkiye'nin kadına verdiği önemle övünen bir kısım Kemalistler, liberaller, sözüm ona aydınlar, ezilenlerin savunucu olduğunu iddia eden solcular ve sosyal demokratlar, "Allah'tan korktuğunu" iddia eden dinciler seyirci kalıyor. Bununla da yetinmeyip, susarak onaylıyorlar! Susmak onaylamaktır!



Susanlar sadece bunlarla da sınırlı kalmıyor kadın hakları savunucuları, meclisteki kadın vekiller, kadın gazeteciler izleyici konumunun ötesine geçemiyor! Meclisteki onca kadın vekilden bir tanesi dahi çıkıp "bu ne" diye soramıyor! 



İnsan anlamakta zorlanıyor zindanlarda anneler sütlerini toprağa sağarken, bebekler parmaklıklar arasında büyürken, onların vergileri ile maaş alan bu kadın vekiller ya da sebep olanlar kendi çocuklarına nasıl sarılabiliyorlar? O koltuklarda hak etmedikleri halde nasıl ve hangi rahatlıkla vicdanla oturuyorlar! 



Kadınları ve çocukları savaşlarınızın, kirli oyunlarınız bir parçası yapamayacaksınız. ... 


Unutmayın tıpkı korkak zalimler gibi, cesur ve hakkaniyetli insanları da kadınlar doğurur...


Yanıldığınız şey yaptığınız kötülüklerle erkekleri korkutabilirsiniz ama kadınları asla... 

Sıkıysa kadın olun bu coğrafyada...

Popüler Yayınlar