Saygılı: Ey müfettiş! El Kadı'yı neden koruyorsun?

Dünyanın en büyük yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını yürüten ve darbe suçlaması ile cezaevine konulan eski Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı, hakkında disiplin soruşturması yürüten müfettişlerin görevlerini kötüye kullandıklarını ifade etti. Teftiş Kuruluna yaptığı savunmada, suçu ve suçluyu korumakla suçladığı müfettişlerle ilgili adli ve idari işlem yapılmasını istedi. Hakkında soruşturma yürüten müfettişe seslendi: "Ey müfettiş! Yasin El Kadı'yı neden koruyorsun"

17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarının adli kolluk ayağını yürüten eski Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı,  kendisini birçok kez meslekten ihraç eden İşleri Bakanlığı Teftiş Kurulu tarafından yürütülen soruşturma için cezaevinden savunma hazırladı. Saygılı, savunmasını yapmak için hakkında yürütülen dosyanın bir kopyasını istedi. Ancak kendisinden 1.174.8 TL ödeme yapması, bu ödemeyi yaptığı takdirde dosyanın bir kopyasının verilebileceği bildirildi. Saygılı, Bilgi Edinme Kanununa hatırlattı ve istenilen paranın usulsüz olduğuna dikkat çekti. Öte yandan kendisi hakkında rapor hazırlayan müfettişlerin Yasin El Kadı’nın İstanbul’da Usame Kutub ile yaptığı kazada, Yasin El Kadı’nın kaza ile ilişkilendirme çabası içinde olduğu  suçlamasına ve müfettişlerin Yasin El Kadı'dan raporda bahsederken “Sözde” Teröre finans sağlayan gibi ifadeler kullanması dikkat çekti.

Saygılı, savunmasında, Yasin El Kadı’yı kaza ile ilişkilendirmedim, zaten kaza yapanlar arasında o da vardı. Soruşturma dosyasında mevcut, ayrıca koruma polisi İbrahim Yıldız’a bu konu sorulmadığı gibi üzeri kapatılmıştır dedi. Saygılı müfettişlerin Yasin El Kadı’dan bahsedilirken “sözde” BM tarafından teröre destek veren isimler listesinde olduğu… tabirini kullanmasını da yorumladı. Bakanlar kurulu kararını, resmi gazetede bu kararın yayınlanmasını hatırlattı ve şöyle dedi: “Ortada “sözde” Yasin El Kadı’nın teröre destek vermesi konusu …yoktur. Ortada Müfettişlerinizce yapıldığı iddia edilen “Sözde” bir “disiplin soruşturması” vardır.”

Saygılı ayrıca savunmasında, dosya içeriği, olaylarla ilgili basında yer alan haberleri de hatırlattı. Müfettişlerin suçu gizlediği, suçluyu koruduğunu bu şekilde de terfi ettiklerini belirterek, “müfettişler suç işlemiştir ihbar ediyorum” dedi.

Müfettişler suçu örtbas etmek için siyasi soruşturma yaptı…

Öte yandan, kendisinin Mali Şube’den ayrıldıktan sonra Mali Şubede bulunan ve 6 ay boyunca kayıt yapan kameralardaki görüntülere el konulmasını defalarca talep ettiğini, bu talebinin sonuncusunda kabul edildiğini, 18 Aralık’tan sonra Mali Şubeye yetkisiz girenlerin bu görüntülerle tespit edilebileceğini anlattı. Ancak görüntülerin kendisine bir kopyasının verilmediği gibi lehine olacak bir delil iken çözümlenmesinin yapılmadığını da anlattı.
Saygılı, hakkında yürütülen idari soruşturmalarla ilgili “Bu hukuki değil, siyasi bir soruşturmadır. Müfettişler maddi gerçeği ortaya çıkarmak için değil, işlenmiş olan suçları örtbas etmek için soruşturma yapmış ve suç işlemiştir” değerlendirmesinde bulundu.

“Ajanlık” göndermesi yaptı…

Saygılı ayrıca Yasin El Kadı’yı koruyan polislere müfettişlerin soru yöneltemediğini hatırlattı ve şu soruların sorulması gerekirdi dedi: “Küresel Teröre Destek vereler listesinde bulunan, ülkemize Bakanlar Kurulunun da onayladığı bu kararla ülkeye girişi yasak olan şahsı ülkemize gizlice neden soktun? Hangi ülke hesabına çalışıyorsun? Sen “AJAN” mısın?

Saygılı’nın savunmasında bu konularla ilgili kısımlar şöyle:

Saygılı belgeleri talep etti, 1.174.8 TL istendi

İçişleri Bakanlığı Yüksel Disiplin Kurulu tarafından, hakkımda yürütülen (02.203.14) nolu disiplin soruşturması kapsamında savunma yapmam istenmiştir.
Savunmama geçmeden önce savunma yapabilmek için tarafınızdan talep ettiğim soruşturma dosyası alımı süreci ile ilgili hukuksuzluktan bahsetmek gerekir.

Tebligat elime ulaşır ulaşmaz kurulunuzdan soruşturma dosyasının tamamını CMK’nın DMK hükümleri gereği ücretsiz olarak talep ettim.  İdare “Bilgi Edinme Kanunu” çerçevesinde 1345 sayfalık disiplin soruşturma dosyasını 1.174.8 TL karşılığı verilebileceği belirtilmiştir. Bilgi Edinme Kanunu, “başvurucu” tabirinden ve tanımından bahsetmektedir. Ben idareye bana soruşturma açın diye başvurmadım. Soruşturmayı idare yaptı. İfademi de CMK hükümlerine göre aldı. Yeni CMK hükümlerine göre yürüttüğü bir soruşturma ile ilgili idarenin Bilgi Edinme Kanuna göre yürüttüğü bir soruşturma ile ilgili idarenin Bilgi Edinme Kanununa tabiymiş gibi ücret tahsil etmesi, bana cezaevinde olmamın getirdiği olumsuz koşullar ve benzer mahiyette idarenin aleyhime 30’a yakın soruşturma açmış olması eklendiğinde bu soruşturma dosyası için bu kadar para talep edilmesi savunma hakkımın ihlalidir.

Ayrıca idari soruşturma başladığı günden beri tarafımca , tarafınızdan 17 Aralık 2013 tarihinden itibaren İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü güvenlik kamera görüntülerine el konulup muhafaza edilmesi ve 1 kopyasının lehimde delil olarak tarafıma verilmesini defalarca yazılı dilekçe ile talep ettim. O sistem, benim girişimlerimle kuruldu ve 6 aylık görüntü kayıt kapasitesi vardır. Yazılarıma, İstanbul Emniyet Müdürlüğüne kamera kayıtlarına el konulmasına talimatı verildiğine dair idare tarafından cevap verildi. Bir kopyasının tarafıma verilmeyeceğini ancak bunu son savunma sırasında talep edebileceğimi idare yazılı olarak bildirmişti. Şimdi ise savunmam istenmekte ancak kilit öneme haiz olan ve lehime bir delil olan kamera görüntüleri hala tarafıma verilmemektedir.

Bu durum, kendimi aklama hakkımı elimden almak anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, savunma hakkımın ihlalidir. Çünkü söz konusu kamera görüntülerinde , ilgili birimin teknik verilerinin kaydedildiği birimlerine yapılmış olan yetkisiz girişle net bir şekilde ortaya konacaktı. İdare bu görüntüleri tarafıma vermeyerek açıkça maddi gerçeği gizlemektedir. Bu görüntülerin tarafıma verilmemesini bir tarafa, soruşturmayı yürüten müfettişlerin bu görüntülerde ne olduğu, teknik birimlere hangi yetkili ve yetkisizlerin girdiğine dair hiçbir çalışma yapılmadığı ve dolayısıyla eklemediği görülmektedir. Müfettişler böyle bir “hata” yapmayacak tecrübeye sahiptir. Dolayısıyla kamera görüntülerini 3.talebimde muhafaza altına aldıran idare, bu görüntülerdeki kanıtları gizleyerek kilit role sahip bir delili dosya dışı bırakmışlardır. Bu durumda müfettişlerin iyi niyetinden bahsedilemez.
Diğer önemli bir konu ise soruşturma dosyası incelendiğinde (başka bir dosya şüphelisinin edindiği dosya incelenmiştir); dosya sonunda dosyanın  1655 parça ve 33 CD’den ibaret olduğu görülmektedir. Oysaki idare, tarafıma gönderdiği yazıda 1345 sahifenin tarafıma verilebileceğin bahsetmiş, geri kalan bölüm ve CD’lerden hiç bahsetmemiştir. Bu durumda idare dosyanın tamamını inceleme olanağını elimden almış ve bunu da gizlemiştir. Yani inceleyemeceğim bir dosya ile ilgili savunmam  istenmektedir.  Hem kamera görüntüleri, hem CD’ler hem de dosya yaklaşık 300 sayfasının tarafımdan saklandığı anlaşılmıştır. Bu durum bir savunma hakkı ihlalidir.
Daha dosyanın içeriğine gelmeden idarenin en baştan beri iyi niyetli olmadığı, inisiyatiflerimi kamu yararına kullanmadığı, keyfi bir soruşturma yürüttüğü gayri hukuki şekilde hazırladığı bir dosyayla sanki hukuki bir sonuca ulaşılmış gibi birçok personeli meslekten çıkarmayı amaçladığı anlaşılmaktadır. Bu durumda 17 -25 Aralık operasyonlarını yapanları itibarsızlaştırarak aslında süreci itibarsızlaştırmaya hizmet ettiği açıktır. Bu hukuki değil, siyasi bir soruşturmadır.
Müfettişler maddi gerçeği ortaya çıkarmak için değil, işlenmiş olan suçları örtbas etmek için soruşturma yapmış ve suç işlemiştir.

25.05.2014 tarihinde müfettişler tarafıma cevaplamak üzere 38 adet soru yöneltmiştir. Bunlardan 33.soru “Sancaktepe BİM önünden 18.04.2012 tarihinde gerçekleştirilen fiziki takip sırasında kaydedilen ve Yasin El Kadı isimli şahsa ait olduğu anlaşılan fiziki takip görüntüsünün, bu tarihten yaklaşık bir yıl sonra 16.03.2013 tarihinde meydana gelen trafik kazasından sonra yayınlanması konusunu açıklayınız” şeklindeydi. Soruşturma dosyasının 27 ile 37. Sayfaları arasında aynı konunun irdelenmesi incelendiğinde “…Yasin El Kadı’nın kaza ile ilişkilendirme çabası içinde olduğum…bu konu ile ilgili toplumda algı yaratmaya çalıştığım…” iddiası üzerine durulduğu görülmüştür. Konu bana bu şekilde sorulsaydı Yasin El Kadı’nın kazanın ilişkiliymiş gibi gösterilmeye çalışılmadığı zaten kaza yapan kişinin bizatihi Yasin El Kadı olduğunu anlatırdım. Dosyada, ilgili tarihte BİM önünde görüntülenen kişinin Yasin El Kadı olduğu ancak bu kişinin anılan kaza ile alakasının olmadığı, sızdırılan kişi-ler-in kaza yapan kişinin aslında Yasin El Kadı olduğu algısı yaratıldığından bahsedilmiştir. Bu tavrıyla müfettişler suç ve suçluyu koruyarak suç işlemişlerdir.
Önce açık kaynak bilgilerini tazeleyelim:
-28 Aralık 2013 tarihli Hürriyet yayın grubunda “Kaza Suikast” başlığı ile gazeteci Toygun Atilla’nın bir haberi yayınlanmıştır (ek-1) Haberde “kaçtı” denilen kilit isim El Kadı’yı ve Merter’deki geceyi anlattı”  alt başlığı ile Usame Kutup isimli şahıs, Yasin El Kadı ile 23.30’da tarifeli uçakla Ankara’dan İstanbul’a gelmeyi planladıklarını, uçağı kaçırdıkları için iş adamı Latif Topbaş’ın (BİM’in ortaklarından) özel uçağı ile İstanbul’a gediklerini, koruma polisi İbrahim Yıldız’ın kendilerini karşılayıp evlerine bırakmak üzere E-5 yolu üzerinde seyrederken malum kazanın gerçekleştiğini, ambulansla hastaneye kaldırıldıklarını, dönemin Başbakanı R.Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın kendilerini hastanede ziyaret ettiğini, körfez sermayesini Türkiye’ye taşıdığını anlatmaktaydı.

Bu haber ülkemizin en saygın ulusal medya gruplarından olan Hürriyet’te ve idari soruşturmadan aylar önce yayınlanmıştır. Müfettişlerin bu konudan haberdar olmamaları  hayatın doğal akışına aykırıdır.
Şimdi de adli verilere bakalım.

-201256 sayılı soruşturma kamuoyunda 25 Aralık operasyonu olarak bilinmektedir. Bu operasyondan bir hafta önce görevden alındım. Yeni atanan Şube Müdürü Hakan Sıralı’nın ve ekibinin mahkeme kararını uygulamaması sebebiyle yapılmamıştır.
Bu operasyon dosyasında bu kaza net olarak somut delillerle ortaya konulmaktadır. Çünkü Usame Kutup ve Yasin El Kadı isimli şahıslar 201256 sayılı soruşturma kapsamında dinlenmekte ve izlenmekteydi. ( CMK md 135-140) Dolayısıyla Usame Kutub’un Hürriyet medya grubuna verdiği bilgilerin kaza ile ilgili olanlarını doğrulayan deliller somut olarak dosyadadır. Ayrıca, dinleme, izleme, cell bilgileri, ambulans bilgileri, hastane ve kaza tutanaklarının değiştirildiğine dair bilgiler dosyada bulunmaktadır.Buna göre,

-16 Şubat 2013 tarihinde olan trafik kazasında Yasin El Kadı, Usame Kutub ve koruma İbrahim Yıldız aynı araçtalardı
-Bilal Erdoğan hastaneye ziyarete gitti
-Emniyet sms bilgi sistemi, şube müdür ve yardımcılarına polisin karıştığı kaza olduğundan ve yaralıların isimlerini açıkça sms olarak bildirildi.
-olaydan sonra kaza ile ilgili emniyet tutanakları değiştirildi (201256 nolu soruşturmada tespit edildi)
- Hastane kayıtları değiştirildi ( Dosya tespit edildi)
Yukarıdaki tam olaylar somut olarak 201256 sayılı dosyanın kendisi ve eklerinde tespit edilmiştir. Yasin El Kadı kaza ile ilişkilendirilmeye çalışılmamaktadır. Yasin El Kadı bizatihi kaza yapan kişidir. Bütün bu olaylar tüm çıplaklığı ile ortadayken, ifade alma ve dosya hazırlama konusundaki maharetleri ortada olan müfettişler ne yaptı?

Kaza yapan ve yaralanan koruma polisi İbrahim Yıldız’a sormaları gereken şu soruları bir anda unutuverdiler.

-Kamu aracını kullanmak için resmi izin var mıydı?
-Bu izin kimden alındı?
-Taşıt görev formunu kim imzaladı?
- O gün araçta yalnız mıydın?
-Değilse nereye götürüyordun?
- Bu emri kimden aldın?
- Hastane muayene ve tedavi kayıtlarını kim değiştirdi?
- Seni yalan ifade vermeye kim zorladı? Emri kim verdi?
-Kaza tutanaklarını kim değiştirdi?
-Yasin El Kadı’ya ne zamandır, kimin emri ile korumalık yapıp kamu hizmeti ve taşıtı tahsis ediyorsun?
Burada soruşturulan kanunun kaza olmadığı ileri sürülebilir…

Aslında tam olarak müfettişlerin kazanın mahiyetinden haberdar oldukları ancak olayı örtbas etmek üzere sistematik olarak hareket ettikleri görülmektedir. Konuyu önceden bilmiyor ve ilk defa karşılaşıyor olsalardı bile EGM Teftiş Kurulu Başkanlığı Araştırma Soruşturma ve Ön İnceleme Yönergesi’nin 20.maddesi gereği bu durumda işlenen suçlarla ilgili yeni onay alarak idari soruşturma yapıp adli suç duyurusunda bulunmaları gerekirdi. Ya da Başkanlığa yazıp yeni soruşturma açılmasını talep ederdi. Ancak müfettiş ne yaptı? Olaya görevi olarak müdahale eden polis memuru Mustafa Uçak’ın ifadesini aldı ve şu soruları sormadı..
-Olay yerine gittiğinde ne gördün? Tanık, mağdur ve kazazedelerden olayı dinledin mi?
-Daha sonra Vatan Caddesi mobese merkezine gidip kaza görüntülerini incelemişsin. Kaza nasıl olmuş, kazaya kimler karışmış, kaç kişi yaralanmış, yaralara kim nasıl müdahale etmiş, ambulanslarla hangi hastaneye kaldırılmış, olay yerindeki ifadelerle mobese görüntüleri birbirini tutuyor mu? Öyle ya mobeseden olay çok net görülebiliyormuş.

Müfettişlerin mesleki tecrübeleri ve dosyaya harcadıkları emek göz önüne alındığında müfettişlerin detaysız ifade aldıklarını düşünmek saflık olur. Müfettişler özellikle bu konuya girmeyecek şekilde ifadeleri yönlendirmiş ve sanki kazada Yasin El Kadı yokmuş da görüntüleri sızdıranlar ilişkili gibi göstermeye çalışmışlar. Müfettişler bu tavırları ile aşağıdaki suçları işlemişlerdir.

-Suç ve suçluyu himaye etmek
-kamu görevlisinin karşılaştığı suçu bildirmemesi suçu
- Kazayı örtbas eden evrakta sahtecilik suçlarını işleyenleri korumak suretiyle tarafıma kasıtlı olarak iftira atmak
-Görevini ve ya nüfuzunu kendisine ve ya başkasına çıkar sağlamak ve ya kin veya dostluk sebebi ile görevi kötüye kullanmak vb

Müfettişler 3 dakikalık internet araştırması ile CHP Milletvekili Atilla Kart’ın 26 Haziran 2013 tarihinde dönemin Başbakanı R.Tayyip Erdoğan’ın cevaplaması istemiyle bir soru önergesi verdiğini görürlerdi. Soru önergesinde tam da Yasin El Kadı, Usame Kutub ve İbrahim Yıldız’ın beraberce yaptıkları kaza ile ilgili sorular soruyordu. Atilla Kart aynı şekilde daha detaylı ancak aynı konu ile ilgili 29 Ekim 2013 günü de soru önergesi vermiştir. Müfettişlerin Hürriyet’deki harbeden Atilla Kart’ın soru önergesinden, 201256 sayılı dosyada bu konunun çok detaylı bir şekilde yer almasından haberdar olmaması mümkün değildi. Haber almasalar bile ilgililerin ifadelerinin alınması sırasında her şey ortaya çıkacaktı. Sorulan her soru ve cevabın anlamı olduğu gibi özellikle sorulmayan soruların da ciddi anlamları vardır. Milleti aptal saymanın alemi yok. Müfettişler kazayı örtbas edilmesi suçunu oluşturan her alt suça ortaklardır. Konu ile ilgili adli olarak suç duyurusunda bulunacağım ve müfettişlerin bu dünyadan ecelleriyle ayrılacakları güne kadar hukuk çerçevesinde hesaplaşacağım. Sonuç olarak, sızdırmadım, sızdırılmasına müsaade etmedim. Sızdıranlardan da şikayetçiyim.

YASİN EL KADI’NIN “SÖZDE” BM TARAFINDAN TERÖRE DESTEK VEREN İSİMLER LİSTESİNDE OLDUĞU İDDİASI …KONUSU

Disiplin soruşturma raporunun 7e maddesi (sayfa 198) açıklanırken müfettiş Yasin El Kadı’dan bahsedilirken “sözde” BM tarafından teröre destek veren isimler listesinde olduğu… tabirini kullanmıştır. Müfettişler altı imzalı resmi belgeler, dinleme ve izleme tutanakları vb olgular varken ısrarla “algı”larla uğraşıp “algı” yaratmaktadır.

Şöyle ki,
-28 Eylül 2001 tarihli BM Güvenlik Konseyinin 1373 sayılı kararına göre Yasin El Kadı ve adı geçen diğer şahısların “Küresel Terörü Finanse Etme” gerekçesiyle malvarlığı dondurulmuştur.
-30 Aralık 2001 tarihinde yayınlanan ve Bakanlar Kurulunun 200183 nolu kararını içeren Resmi Gazetede teröre destek vermesi gerekçesiyle isimleri yazılan kişilerin 39.sırasında Yasin El Kadı sayılmış ve her tür mal, hak ve alacakları dondurulmuştur.
-Dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü Basın Sözcüsü 1.Sınıf Emniyet Müdürü İsmail Çalışkan, BM kararları gereği mal varlığı dondurulan Yasin El Kadı’nın Türkiye’ye girişinin yasak olduğunu açıkladı.
-Bu yasaklar 11.10.2012 tarihinde Bakanlar Kurulu’nun aldığı ve Resmi Gazetede yayınlanan kararına kadar devam etti. Bu tarihte tüm kısıtlamalar kaldırıldı.
Müfettişler basit araştırmayla ulaşabileceği bu belgeleri dosyaya koymamayı tercih ederek Yasin El Kadı’dan bahsederken “Sözde” Teröre destek veren… tabirini kullanarak tarafsızlığını yitirmişler hatta kimin tarafında olduklarını itiraf etmişlerdir. Müfettişler taraflıdır ve yazdıkları rapor “butlan”dır. Kurul bütün bu araştırmaları yapmalıdır. Yapmak zor geliyorsa Nedim Şener isimli gazetecinin Mart 2014 tarihinde güncellenmiş baskısı yapılan “Hayırsever Terörist Yasin El Kadı” isimli kitabını inceleyebilir. Vakitleri yoksa 92-103 sayfaları arası ile 368-391 sayfaları arasını inceleyebilirler. Cezaevinde olduğum için size fotokopilerini yollayamıyorum. Ancak tarafınızca anılan sayfaları soruşturma dosyama ek olarak koymanızı talep ediyorum. 
Ortada “sözde” Yasin El Kadı’nın teröre destek vermesi konusu …yoktur. Ortada Müfettişlerinizce yapıldığı iddia edilen “Sözde” bir “disiplin soruşturması” vardır.

BİM Önünde çekilen görüntü konusu

Bu görüntü hakkında CMK md 135 ve md 140 kapsamında “dinleme ve izleme” kararı bulunan Yasin El Kadı ile ilgili kaydedilmiş, çözüm tutanağı yapılmış ve soruşturma savcısına bildirilerek 201256 sayılı dosyada yerini almıştır.
Bu görüntü 18.04.2012 tarihinde kaydedilmiştir. Yani yukarıda belirtilen Bakanlar Kurulu kararından 11.10.2012 yaklaşık 6 ay önce kaydedilmiştir. Yani El Kadı o dönemde hala Bakanlar Kurulu Kararı ile yasaklıydı. Yani girişi yasak olmasına rağmen ülkemizdeydi. Şimdi koruma İbrahim Yıldız’ın ifadesine dönelim. İfadesinde BİM önündeki görüntüde olan görevlinin komiser Mevlüt Kama olduğu, yani Mevlüt Kama’nın Yasin El Kadı’ya korumalık yaptığı geçmektedir. Şimdi bu ifadeye rağmen neden komiser Mevlüt Kama’nın ifadesinin alınmadığı merak konusu. Bu konu  Müfettişlerin ihmali ile açıklanabilir mi? Mevlüt Kama’nın ifadesi alındığında neler sorulmalıydı?
  • Olay tarihinde nerede görevliydiniz? Ülkeye girişi yasaklı olan Yasin El Kadı’ya neden korumalık yapıyordun? Kişisel bir konu mu? Görev miydi? Bu görevi kim verdi? Bu görev için yazılı emir verildi mi? Koruma giderlerini kim karşıladı? Koruma hizmetinin karşılığında  ne menfaat elde ettin? Yasin El Kadı’nın hukuki konumundan haberin var mıydı? Koruma araçları kime ait? Devletimize taşıt görev formu doldurdun mu? Formu kim imzaladı? Araçların bakım ve yakıt giderini kim karşıladı?
Yasin El Kadı’yı nereye götürdün? 201256 Sayılı soruşturma kapsamında yine idari soruşturması tarafımca yapılan (Kenan Aydoğan:Müfettiş) Haliç Kongre Merkezine Başbakan ve MİT Müsteşarı ile görüşmeye Yasin El Kadı’yı sen mi götürdün?
Yine 201256 sayılı soruşturmada İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanından, yasaklı olduğu dönemde, pasaport kontrolüne sokulmadan, Başbakanlık Koruma polislerinin ülkeye soktuğu Yasin El Kadı’ya o dönemde koruma hizmeti verenlerden biri miydin?
O emri kimden aldınız? Küresel Teröre Destek vereler listesinde bulunan, ülkemize Bakanlar Kurulunun da onayladığı bu kararla ülkeye girişi yasak olan şahsı ülkemize gizlice neden soktun? Hangi ülke hesabına çalışıyorsun? Sen “AJAN” mısın?

Eğer ifadesi alınsaydı o görüntülerin sızdırılmasını suçu mu ağır kalacaktı yoksa yukarıdaki suçlar mı? Öyle ya müfettiş kendine verilen sızdırma suçunu araştırırken, karşılaştığı yeni suçları araştırmak veya bildirmek zorundaydı. ( Yönetmelik md 20 EGM Teftiş Kurulu Araştırma-Soruşturma Yönetmeliği)
Şimdi komiser Mevlüt Kama’ya sorulmayan soruyu tam olarak müfettişlere sorma zamanı;
 Ey müfettiş!!!!
Yasin El Kadı’yı neden koruyorsun ? Korumak için ne ip bir menfaat ve vaat aldın? Yoksa aynı şahısla ilgili Erhan Gülveren ile birlikte yürüttüğümüz  Haliç Kongre Merkezindeki Başbakan ve MİT Müsteşarı ile olan görüntüsü sebebiyle görüntüuü dosyaya koyanları “meslekten ihraç” ettiğiniz dosyası sonrası Erhan Gülveren’in onu Teftiş Kurulu Başkan Yardımcılığına terfi ettirilmesi, sonra da Gaziantep İl Emniyet Müdürü yapılması gibi bir menfaat mi söz konusu?
Yoksa kişisel bir çıkar mı?
Yoksa bir 1.sınıf Emniyet Müdürü bu kadar suçu örtbas edip kariyerini neden riske atsın?
Yasaklı bir kişiye koruma tahsisi, yasaklı bir kişinin ülkeye gizlice sokulması, yasaklı bir kişinin korunması için kamu araçlarının tahsisi, yasaklı bir kişinin yasağı kaldırılmış olmasına yaptığı kazayı örtbas etmek için yapılan onca evrakta sahtecilik, kamunun zarara uğratılması suçlarına örtbas etsin?
Kaza ile ilgili röportaj veren Usame Kutub bu kadar ciddi iddalarda bulunurken, 201256 sayılı soruşturmada bu kadar ciddi iddialar varken en azından kaza ile ilgili neden Usame Kutub’un ifadesine müracaat etmiyorsun? Kendisi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Dokunulmazlığı yoktur. İfadesini almana engel bir durum yoktur. Hiçbir dokunulmazlığı olmayan, soruşturmaya engel hali olmayan Yasin El Kadı’nın ifadesine neden başvurmuyorsun? Bu insanları neden koruyorsun?

“Kurulunuza suç duyurusunda bulunuyorum”

Yukarıdaki açıklamalar ışığında şu tespiti yapmak gerekir. Müfettişleriniz Yasin El Kadı ve Usame Kutub’u korumaktadır. Koruma polisi ve koruma aracı ile kaza yapan, yaralanan, hastaneye kaldırılarak tedavi edilen kişilerle ilgili tüm kaza dokümanlarında sahtecilik yapmak suretiyle görevlerini kötüye kullanan görevlileri korumaktadırlar. Bu eylemleriyle adli ve idari birçok suç işlemektedirler. Kurulunuza suç duyurusunda bulunuyorum. Korulunuza bir suçun işlendiğini suçu işleyenlerin müfettişleriniz olduğunu ihbar ediyorum.

Daha önce, yine bu soruşturmaya bakan müfettiş Kenan Aydoğan ile soruşturma yürüten (02.36.14) dönemin müfettişi Erhan Gülveren, Yasin El Kadı’nın Haliç Kongre Merkezinde Dönemin Başbakanı R. Tayyip Erdoğan ve dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la görüşmesinin basına sızması ile ilgili idari bir soruşturma yürütmüştü. O soruşturmada müfettişler, ifadelerimizde belirtmemize rağmen Yasin Ek Kadı’nın o dönemde yasaklı olduğu (Nisan 2012) Başbakanlık korumalarının pasaport kontrolünden geçirmeden şahsı ülkeye soktuğu, resmi olarak koruduğu, koruma aracı tahsis ettiğini bildirmemize rağmen bu suçlarla ilgili hiçbir işlem yapmamış, suçları bildirmemiş, idari yönden zaman aşımına gitmesini sağlamıştır. Bu bilgiler sadece bizim ifadelerimizde geçmiyordu. Bu bilgiler soruşturmanın başlamasına sebebiyet veren 21 Şubat 2014 tarihli Cumhuriyet Gazetesi “Haliç’te Karanlık Zirve” başlıklı yazısında geçiyordu (Ek-2) Soruşturma o görüntülerin kimin tarafından temin edildiği ve sızdırıldığı idi. Ancak soruşturma sırasında Yasin El Kadı’nın ülkeye girişinin yasak olmasına rağmen, ülkede adeta Baş bakan gibi karşılanması, korunması konusu ortaya  çıkmıştı. Aynı müfettişler bu konuları örtbas ederek, 8 görevliyi meslekten ihraç etmişti. Bir müfettişin onca algıyı, sırf onları korumak için onlarca meslektaşını meslekten çıkararak mağdur etmeleri ihmalle değil kastla açıklanabilir. Üstelik soruşturmayı yürütüp 8 görevliyi meslekten ihraç ederek 17-25 Aralık operasyonlarında usule aykırı delil toplandı algısını yaratmış, operasyonları itibarsızlaştırmış ve müfettiş Erhan Gülveren ödül olarak Teftiş Kurulu Başkan Yardımcılığına Terfi ettirilmiş, sonra da Gaziantep İl Emniyet Müdürlüğü ile ödüllendirilmiştir. Bütün bunlar tam ifade ve savunmalarımıza tüm suç duyurularımıza kulak tıkayan, suçu örtbas eden ve bunu yaparken organize bir şekilde, hiyerarşik bir yapıyla ve kastla hakaret eden kurulunuz marifetiyle yapılabilmiştir. Yani kurulunuz da suça ortaktır.

Şimdi ise yeni bir suç teşebbüsü ortaya çıkmıştır. Kurulun onaylaması ile suç tamamlanacaktır. Bu suçlar muhakkak ki hukukin işlememesi ile işlenebilmektedir. Kastettiğim  konu suçların örtbas edilmesi konusudur. Yakında hukuk geri döner, hayat olağan akışına oturur. Yasin El Kadı’ya bir melekmiş asla suç işlemezmiş gibi muamele edip koruyanlar sanık sandalyesine oturur. Çünkü tüm hukuksuzluklar yine hukuk karşısında dize gelir.
Bu görüntüler yayınlanması görevden alınmamdan haftalar sonradır. Hiçbir sorumluluk kabul etmiyorum.
Arzu Yıldız

Popüler Yayınlar