9 yıldır ailesini göremedi!



Pakistan’da yaşayan Bangladeş asıllı Shahin Alom, ekonomik koşullar ve ülkesindeki sorunlar nedeniyle 9 yıl önce, 16 yaşındayken ülkesinden ayrıldı. İlk olarak Hindistan’a gitti. Bir süre orada çalıştı ancak koşullar Pakistan’dan farklı olmadığı için bu kez de İran’a geçti. İran’da bir iş buldu ve birkaç ay Türkiye’ye geçmek için para biriktirdi. Türkiye’ye gidecek para bulduktan sonra İstanbul’a geldi. İstanbul’a ilk geldiği günler yanında kendisi gibi bir arkadaşı vardı. Günlerce sokakta kaldıktan sonra bir deri çanta imalatçısının yanında iş buldu. 15 Temmuz’daki başarısız darbe girişimin ardından ekonominin bozulduğunu ve para kazanamadığını belirtti ve Türkiye’den ayrılma kararı aldı. Daha sonra Arkadaşı ile birlikte Yunanistan’a geçti.


Shahin Alom hikayesini şöyle anlattı;



“Ben de başkaları gibi okumak, üniversiteye gitmek, ailemle zaman geçirmek isterdim. Fakat benim ülkemde ekonomik durumlar buna el vermiyor. Genelde kalabalık aileler de tek kişi çalışıyor ve bu geçinmeye yardımcı olmuyor. Aileden birinin kendisini feda etmesi gerekiyor. Benim kardeşlerim vardı. Hepsi küçüktü. Evde diğerlerine göre büyük olan bendim. Aileme maddi katkı sunmak zorundaydım. En azından bunu yapmak zorunda olduğumu biliyordum, evdekilerin benden böyle bir isteği yoktu. Fakat ben ailemin yokluk içerisinde olmasını, kardeşlerimin okuldan mahrum kalmasını istemiyordum.



Bu yüzden ilk olarak Hindistan’a gittim. Bir süre orada çalıştım. Elime geçen küçükte olsa paranın bir kısmını aileme gönderdim, bir kısmını da daha sonra başka bir yere gitmek için biriktirmeye başladım.



Yaşım küçüktü. Annesizlik, ailesizlik zordu. Amacım Batı’ya gitmekti ancak bunun içinde para lazımdı. Pasaportum vardı. Bir yıla yakın bir zaman kaldıktan sonra 2011 yılında Avrupa’ya seyahatimi gerçekleştirmek için ilk olarak İran’a geçtim.



İran’da da kendi ülkemden bazı kişilerle irtibat kurmuştum. Onların yardımları ile orada kalacak bir yer ayarladım. Kısa bir süre çalıştım. Daha sonra bir arkadaşımla Türkiye’ye geçmeye karar verdik. Birlikte Türkiye’ye geçtik. Gerçekten meşakkatli ve zor bir yolculuk yaptık. Yasal olarak girmemiştik.




`Dört gün sokakta yattık`


İstanbul’a gittik. İstanbul üniversitesinin yanında bir park vardı. Orada dört gün sokakta yattık. Daha sonra İstanbul emniyet müdürlüğü yabancılar şubesi ekipleri bizi aldılar. Emniyete götürdüler. Orada birkaç gün tutulduk. Biri durumumuza acıdı. Emniyetten çıkarıldıktan sonra birkaç gün evinde kalabileceğimizi ve bize bir iş bulmaya çalışacağını söyledi. İnanıp, güvenmekten başka çaremiz yoktu. Samimi geliyordu. Gerçekten oradan çıktıktan sonra birkaç gün bizi evinde yatırdı. Daha sonra deri çanta imal eden bir yerde bize iş ayarladı.



Bu iş yeri yine Beyazıd civarındaydı. Sonra o civarda küçük bir ev tuttuk. Birkaç arkadaş beraber kalmaya başladık. İşi zamanla öğrendim. Aileme de düzenli para gönderdim. Bu süre içerisinde telefonla görüşebiliyordum. Onun dışında geri dönme şansım yoktu. Zaten oraya gelmem yıllar almıştı.



İlk zamanlar Türkçe hiç bilmiyordum ama bir şekilde usta ile anlaşıyorduk. Zamanla tabi yaşadıkça Türkçeyi öğrenmeye başladım. Bir düzen kurabilmiştik.





`15 Temmuz darbesi oldu. Kötü şeyler olacağını hissetmiştim `



Çanta işini usta olacak kadar öğrendim. Aslında çok sosyal hayatımda yoktu. Günlerim çalışmak ile geçiyordu. Akşamları da yoruluyorduk. Zaman kalmıyordu. Erken büyüdük.



Daha sonra 15 Temmuz darbesi oldu. Kötü şeyler olacağını hissetmiştim ondan sonra. Bu olay bizi tedirgin etti. İşlerimizde eskisi gibi gitmiyordu. Yaşananlar da korkutucuydu. Daha fazla kalmamamız gerektiğine karar verdik. Eskisi gibi para kazanamıyorduk. Aslında İstanbul’a alışmıştım, dili öğrenmiş ve uzun senelerdir bir düzen kurmuştum.



Yunanistan’a gitmenin yollarını araştırdık. Ayni arkadaşımla Yunanistan’a geçtik. Darbeden birkaç ay sonra, orada Yunan polisi bizi yakaladı birkaç gün nezarette tuttu. Sonra Türkiye’ye geri iade etti. Fakat biz gitmekte kararlıydık, yeni yollar aradık.



Kış aylarında, geçen sene kışın tekrar şansımızı denedik. Sınırı geçtik. Orada yeniden yakalanmamak için birkaç gün tarlalarda orada burada yattık. Soğuktu. Neredeyse donacaktık.



Sonunda önce sınıra yakın bir kentte Oristiada’ya ulaştık ve oradan Atina’ya geldik. Birleşmiş Milletlerin ofisine gittik ama henüz onca zaman geçmesine rağmen bir cevap alamadık.




`Ailemi görmedim uzun zamandır, ama görme şansımda neredeyse yok gibi`




Atina’da bir tekstil firmasında işe girdik. Yine İstanbul’da olduğu gibi birkaç arkadaş ile beraber bir evde kalıyorum.



Ailemi görmedim uzun zamandır, ama görme şansımda neredeyse yok gibi. Onların buralara gelecek durumu, benim de oraya dönecek durumum yok. Para gönderiyorum. Kardeşlerim okuyor.




Burada bir okula gidiyorum. Ama başarılı olduğum söylenemez çünkü çalışmak zorundayım. Zamanımın çoğu işte geçiyor. Hala kendi ülkemin pasaportunu taşıyorum. Başka bir ülke vatandaşlığına ne zaman geçebilirim bilemiyorum.




`Kendimi feda ettim`




Benim durumumda bir sürü arkadaşım var.



Kendi ülkelerimizde demokrasi, ekonomik sorunlar olmasın çok isterdim.



Biz de isteriz güzel ülkelerdeki koşullarda yaşamayı, ama ne yaparsın ki garibanlık var. Garibanlığın kurbanıyız. Kendimi feda ettim.



Bu konuşma işe yarar mı bilmiyorum. Ama bizim ülkelerimize insanların bakışlarını değiştirmesi gerekir, bizler için bu kadar sıkıntı çekmek hak değil. Herkes kadar özgürlüğü, demokrasiyi, eğitimli bireyler olmayı biz de hak ediyoruz. Kapılar yüzlerimize kapanmamalı.



Benim gibi çocuklar evlerinden ayrılmak zorunda kalan, yarım büyüyen yetişkinlere dönmemeli. Birleşmiş Milletler bizim sorunlarımıza samimi bir şekilde eğilip, çözüm üretmeli.”

Popüler Yayınlar