"Geldik yoktunuz" diyenler aslında hiç gitmediler!




Erdoğan ve AKP iktidarının son yıllarda uyguladığı dikta rejiminden herkes şikayetçi ve AKP/ Erdoğan giderse sorunların biteceğine inanan çok. Onlara göre AKP/Erdoğan giderse ülke güllük gülistanlık olacak. 

Kusura bakmayın ama onlar gitse de hiç bir şey düzelmeyecek! 

Sorun Erdoğan ya da AKP sorunu mu?


Bir gölge devlet var. Pusuya yatıyor, fırsat kolluyor ve o fırsatı yakaladığında ortaya çıkıyor. 


Erdoğan ya da AKP zaten bitik. Onlar yönetmiyorlar ülkeyi. Yönetmelerine de izin verilmiyor. Erdoğan'ın suçları ortaya çıktı çıkalı ülkeyi yönetemediği gibi gölge devlete itaat ediyor! Onlar artık mevcut sistemin birer figürü işleri bitince atılacak, harcanacaklar...

Bu gölge devlet; adına Ergenekon deyin ne derseniz deyin! Orada öylece duruyorlar ve ne zaman sahneye yeniden çıksalar bir önceki çıkışlarından daha kanlı ve daha acımasız bir şekilde dönüyorlar!




Süleyman Demirel, Turgut Özal, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Adnan Menderes ve Erdoğan görünürde ülkeyi yönetenler... İsimler, yüzler değişiyor fakat derin devlet orada kalıyor. Yöneticiler zaafları olanlardan seçiliyor ya da seçildikten sonra onların zaafları keşfediliyor. Mesut Yılmaz'ın kumarı, Özal'ın ailesi, Çiller'in faşizmi, Erdoğan'ın her koşulda kazanma hırsı gibi... Derin devlet bu zaafları keşfettikten sonra yöneticiyi figüran kendisini de yönetici yapmasını her defasında beceriyor. 



Beyaz Torosları bırakıp, siyah transportarlarla dönüyorlar. Düşman diye kodladıkları kendi ülkelerinin vatandaşlarını kaçırıyor, işkence yapıyor, öldürüyor mallarına çöküyorlar! Geçmişte "adınız öldürülecek Kürt adamları listesinde" diye korkutarak, şimdiler de OHAL ve KHK'larla... 



Eskiden Diyarbakır 5. Nolu cezaevinde, emniyette şimdi ise her yerde işkence yapıyorlar. Kadın çoluk çocuk dinlemiyorlar! Acımıyorlar...

Doğuda savaş dursun, batıda huzur olsun istemiyorlar! Barış diyeni hapse atıyorlar!



Geçmişte Leyla Zana'ları bugünler de Demirtaş dahil önüne geleni hapse gönderiyorlar. Suç aramıyorlar "üflüyorlar" üretiyorlar.

Doğuda maskeler takıp "geldik yoktunuz" diyorlar! Geldiler... Yeniden ve daha acımasız geldiler! Gelirken de söylediler içeride yatarken de "Çok kan akacak, acınmayacak" dediler...

Halkına savaş açan, onu düşman diye kodlayan bir yapı devlet olamaz! Eğer devlet buysa olmasın daha iyi. Kötülüğü Kutsayan medyaları yine devreye giriyor! Yine insanları hedef yapıyor. Hedef yapılanların adı bazen Hrant bazen Tahir oluyor! Cansız bedenleri öylece yerde yatıyor! Failleri bulunamıyor meçhule gidiyorlar! Aydınları hapsediyorlar! Medyayı susturuyorlar! Kocasını bulamadıkları zaman karısını, yakınını alıyorlar!



Geçmişte asitli kuyulara attıklarını bodrumlarda yakıyorlar, kentleri yerle bir ediyorlar! Tanklarla giriyorlar, panzerlerin altında eziyorlar, ölüleri sürüklüyorlar! Cenazeleri vermiyorlar, ölülere bile zulmü reva görüyorlar! Savaşı bitirmiyorlar...

"Geldik yoktunuz" diyenler, geldiklerinde bulduklarına eskisinden daha acımasız eziyetler ediyorlar...


Kutsal bir hukuk devleti vatandaşın hakkını, hukukunu gözetir! Oysa bu devlet kendi çıkarını ve hukuksuzluğu gözetiyor! Bu yüzden "altın çağı" diyorlar! Altın çağını yaşayan yargı değil, derin devlet!!!! 



Bunların hepsini Erdoğan yapmıyor! 

Erdoğan sadece çalmayı biliyormuş ( bir yüzükle yola çıkıyorum diyen kendisiydi! Saraylar yaptırıyor) ama öldürmeyi acımasız olmayı derin devlet uygulamaları ile öğretiyor! 

Erdoğan için zamanın da Abdüllatif Şener'in söylediklerini hatırlamakta fayda var. "Kendi çıkarları için ülkeyi ateşe sürükler" fakat Erdoğan ve AKP artık sadece ülkeyi değil kendilerini de ateşe atıyor! 



Millet diyerek yola çıkan, dilinden Mevlana ve Yunus Emre'yi düşürmeyen Erdoğan milletten uzaklaşıp, o derin devletin kullanışlı bir üyesi haline gelince halkına "böcek", "virüs", gibi yakıştırmalar yapabiliyor. Çetin Doğan'ın dilini benimsiyor. Vatandaşa ihbarcı olun komşularınızı ihbar edin diye sesleniyor. Bayram namazına gidip fenalaşırken, gözünü açar açmaz bir bayram günü üstelik nefret kusma ihtiyacı duyabiliyor. Erdoğan konuşurken Perinçek'i dinliyor ya da Perinçek konuşurken Erdoğan'ı dinliyor gibi oluyor. Söylemleri, nefretleri ve yüz ifadeleri aynı. 


Fakat Erdoğan'ın da AKP'nin de hesaplamadığı bir şey var! Neden bir insana bu kadar güç verilsin? Yüzde elli destekliyor diye mi? Onların yüzde elli de yüzde 90'da umurunda değil! Onlar bu kurdukları sistemle ülkenin yüzde yüzüne sahip görüyorlar kendilerini! Erdoğan'ın şimdi muhaliflere söylediği "böcek" ifadesini onlar yıllardır bu halkın iradesi için söylüyor " bidon kafalı", "göbeğini kaşıyan adam" gibi ifadeler kullanıyorlar! 



Bundan değil mi ki neredeyse her on yılda bir darbe geleneğini sürdürüyorlar! Darbeye alt yapı oluşturan yasaları kaldırıldığı halde geri getirtiyorlar! 


Şu an her istediklerini yaptırdıkları bir figüran buldular. Ama işleri bitince onu da acımasızca harcayacaklar! Yeni doğmuş bir bebeğe,80 yaşında bir adama acımayanlar kimseye acımaz! Bunca kötülüğü Erdoğan yapamaz... Ama geçmişe bakarsanız yapacak kadro belli, onlar yapıyor. Erdoğan itiraz edemiyor!!!



Sanıyorlar ki Erdoğan gitse bitecek. O derin yapı orada kaldığı sürece hiçbir şey bitmeyecek! 


Yeni bir lider gelse ortalık biraz sakinleşse, onlar yine "geldik yoktunuz" diyecek, bu kez başkalarını düşman diye kodlayacaklar ve savaşlarını sürdürecekler! 



"Kınından yeni çıkmış kılıç gibiyiz, hepsini bitireceğiz" diyenler, sözlerini tutuyor! Andıçladıkları gazetecileri listeyi yenileyerek cezaevine gönderiyor! Yarım kalan tüm işlerini sinsi planları ile hallediyorlar.  


AKP ve Erdoğan, başına basarak götürdükleri, kadın, çocuk, yaşlı ve siyasetçilere, insan hakları savunucularına tutukladıkları insanlarla yaptığı şeye mücadele diyor! Oysa mücadele etmek için karşıt grubun direnmesi lazım. 

Terörist denilen insanlar, evlerinden alınıyor. Mallarına çökülüyor, eşleri çocukları aç bırakılıyor, işkenceye maruz kalıyor. Halı sahaya helikopter ile indiriliyor, parti binasından zorla alınıyor, fakat karşılık vermiyorlar. Sadece fikirlerini açıklıyorlar...

Erdoğan yârin birgün kendisini ve partisini  yemek için bekleyen bu gölge devlete nasıl karşı koyacak? Mücadele edebilecek mi? 

Unutulmamalı ki Erdoğan'ın çevresinde şu an menfaati için bulunuyor insanlar, bunu en iyi kendisi biliyor. Onun kapısı çalındığında o menfaat çeteleri karşı tarafa geçmekte bir an bile tereddüt etmeyecek! Demokrasi, insan hakları, adalet talep edenler bu kez o zulme dur diyecek!

Bağıra bağıra, göstere göstere "geliyorlar"

Yazık oluyor....

Diğer yandan muhalifler de buna müsade ediyor! Biri ben Kürtlerle yürümem diyor, ırkçılık yapıyor! Diğeri ben Kemalistlerle olmam! Aydınlar doğumhaneden kadınların alınmasına korkudan itiraz edemiyor. Bir kısmı da "Bana ne" konforunda...

Demokrasi, barış, hak, hukuk, adalet talebi ülkede yaşayan herkes için önemli. Yönetenlerin terörist deme lüksü yok! Seçilmişse her kesimi temsil ediyor! Hepsinden vergi alıyor! Hepsinin hakkını gözetmekle yükümlü. Bu yükümlülüğü vatandaşlıktan çıkarma, hapse atma, görmezden gelme metotları ile atamazlar! 

Ülkenin yarısının terörist ilan edildiği dünyada başka bir yer var mıdır? Eğer bu kadar kişi teröristse sorun kimde? 

Barışı, Avrupa birliğine girmeyi deneyip başaramıyoruz! 

Çünkü demokrasiyi sindirememiş toplum! Sindirmesine de izin vermiyorlar! Geçmişi olan ve her an karşımıza çıkan derin yapı ile ülke genelinde her kesimde yaygın olan orta çağ zihniyeti bir türlü demokrasi, adalet bilincine sahip olamıyor! 

Bu yüzden de barışı, Avrupa birliğini ve toplumsal uzlaşmayı denesek de Türkiye fit olmadığı için bu kavramlar üzerine oturmuyor! Dikiş tutmuyor, bir yerden patlıyor! 

Kimseyi ötekileştirmeyen siyasetçilere, aydınlara, görevinin "terörle mücadele" olmadığı "suçun tespiti olduğu" bilincine sahip, devlete değil adına karar verdiği millete hizmet eden tarafsız yargıya,  haksızlık kime yapılırsa yapılsın ses verebilen entellektüel bir devrime ihtiyaç var. O da bu koşullarda ortaya çıkan nefret ortamında, linç kültüründe ateşe odun taşıyanlar oldukça zor görünüyor.


Popüler Yayınlar